Bölüm 10: Yardım ⚡

966 334 95
                                    

DİPNOT: Değerli arkadaşlarım yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmezseniz sevinirim :-)

OZAY :

" Kurtuldum. " derken bir anda şuurum gider gibi oldu. İlerideki ufak kulübeyi bulanık görmeye başladım. Ne oluyordu bana böyle? Dizlerimin bağı çözülmüş bedenimi taşımakta direniyordu. Dengemi kaybeder gibi olduğumu hissettiğimde yavaşça yere çömeldim. Başımı biraz kaldırmaya çalıştım kulübeye doğru. Gözlerim karardı ve....

ADEM BEY ( Ozay' ı kurtaran)

" Ben gelinceye kadar kimse çatışmaya girmesin. Bayanlar da dışarı çıkmasın. " dedim köylünün ileri gelenlerine ve at arabasına atlayıp bahçeme doğru yola koyuldum. Haftanın bazı günlerinde bahçeme gider gerekli erzakları ( yiyecek...) bahçemden toplar köy halkında ihtiyaç sahibi olanlara dağıtırdım. Dağın tepesindeki geniş bir alanı kaplayan ormanlığın yanındaydı kulübem.

Yokuş yukarı olan bu topraklı patika yolda at arabasıyla gitmek benim için bir eğlenceydi yaşımın ilerlemesine rağmen. Bahçeye geldiğimde her zaman yaptığım gibi etrafı denetledim güvenlik için. Neden mi? karşımdaki dağın eteklerindeki mağaralarda yaşayan teröristlerden korunmak için... Köyümüze nefes aldırmayan it sürüleri...

Çevre temiz görünüyordu. Çevreye kurduğum kapanlar öylece duruyordu. Bahçenin o kıcırdayan o tahta kapısını açıp içeriye atı sürmeye çalışırken arkadan gelen bir sesle bastığım yere kilitlenmiştim.

" Bir terörist olabilir mi? " diye düşündüm. Beni korkutan bahçedeki erzakları dağıtırsa! Köyüme ne götürürdüm o zaman? Kendi canımdan çok köyde beni bekleyen zavallı aileleri düşünüyordum. Yanımdaki çalılıkların kenarında duran bileğim genişliğindeki dikenli sopayı ( ağaç dalı) sıkıca kavradım ve geriye dönüp sese doğru ilerledim. Yavaş adımlarla ilerlerken etrafıma bakıyordum ama kimseyi göremiyordum. Yere uzanmış bir adam... Kımıldamıyordu. Hemen yanına koştum ve dizlerimin üzerine çömelip elimle başını kaldırdım. Vücudu çamurla kaplanmıştı üstelik omzundan ağır yaralıydı da. Ormanın içinden gelmiş olmalıydı. Birilerinden kaçtığı belliydi. Şuurunu kaybetmiş şekilde gözleri yarı açık vaziyette " Yardım edin " diyordu.

Beni görmüş müdür ki? Kulübeye götürüp yardım etmeliydim ama nasıl taşıyacaktım onu? Başını yere hafifçe koydum ve bahçeye doğru olabildiğince geniş adımlarla ilerledim. Senelerdir hiç kullanmadığım kapı kenarındaki kalın bez parçasını ( İki - üç metre genişliğinde) aldığım gibi atın yularını tutup sürdüm. Yaralı adam ses çıkarmıyordu artık. Bez parçasını at arabasının arka kenarlarına bağladım iki ucunu ve diğer uçlarından tutup yere doğru uzattım. Geniş bir alanı kaplayan bez parçasının üzerine yaralı adamın kollarından tuttup sarsmayacak biçimde koydum ve parçanın iki ucunu bir araya getirip sıkıca kavradıktan sonra hazır olduğunu anlayan at kulübenin girişine kadar ilerledi yavaşça. Giderken toprağın üzerindeki sivri taşlar yaralı adamın vücuduna sürtüp acı vermiş olmalıydı.

Kapının önüne zorda olsa gelmiştik. Giriş merdiveninden çıkarıp odaya götürmek kalmıştı sadece. Göğüs hizasından kollarımla kavradım ve geri adım atarak odaya sürükledim. Son bir hamle ile tek kişilik tahta divanın üzerine sırt üstü yatırdım. Şuurunu yitirmiş vaziyette sayıklıyordu. Sürekli " Emanet " diyordu. Neydi bu emanet dediği şey? Zaman kaybetmeden omzundaki kurşunu çıkarmam gerekiyordu. Sıcak su ve gerekli malzemeleri almak için odadan çıktım.

OZAY:

Adım sesleri git gide yaklaşıyordu. Bir süre sonra sesler kesildi ve tepemde biri dikeliyor gibiydi. Birisi bir şey fısıldıyordu ama anlamıyordum. " Yardım edin" demeye çalıştım. Duymuş mudur ki?

✏  EZMÂR  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin