DİPNOT: Değerli arkadaşlarım yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmezseniz sevinirim :-)ABDULKADİR :
" İyi iş çıkardınız arkadaşlar. Rehineleri yerlerinden çıkarıp ailelerine teslim edin. Aralarında yaralılar varsa hastaneye götürün. " dedim.
Bir görevi daha başarıyla tamamlamıştık. Parmaklarımla sıkıca kavradığım tabanca artık yormaya başlamıştı. Operasyon boyunca tabanca tutan kolumu sabit tuttuğumdan kaslarımın gerilediğini daha yeni fark etmiştim. İlk operasyona katıldığım heyecanın ritmi bu zamana kadar hiç değişmemişti. Aynı heyecan kendini korumuştu. Yavaş adımlarla mekandan uzaklaşıp kendimi rahat nefes alabilecek bir alana gidiyordum. Kısa süreliğine de olsa beynimi boşaltmak ve bedenimdeki birikmiş yükü sakin bir yere koymak istiyordum. Tabancayı belimi kavrayan kemerin arasına sıkıştırıp elimi cebime attım. Operasyon esnasında üzerimize çelik yelekten başka bir şey olmazdı ince gömlek haricinde. Şimdi de öyleydi. Ama çelik yelek sıkmaya başlamıştı. Boğuyordu adeta beni. Üzerimden çıkarıp yolun kenarına fırlattım. İnce gömlekle akşamın ayazında yürümek insanın vücudunu titremeye yetiyordu. Ayaz, keskin bir bıçak gibi bedenime çarpıyordu aldırış etmeden hoşuna gidercesine. Geçen her saniye bedenim titriyor omuzlarım büzüşüyordu. Yavaş yavaş kendi kabuğuma çekilmeye başlamıştım. Boş bir bank bulup oturdum. Sadece uzaklara bakıp sessizlikle bütünleşmek istemiştim. Böyle durumlarda sigara tek dostumdu. Derdimi dinleyen bir o oluyordu. Ama yanımda sigaranın izmariti dahi yoktu. Etrafıma bakarken uzakta genç bir grup kendi aralarında koyu bir muhabbete dalmışlar gibi el, kol hareketleri yaparak bir şeyler anlatıyorlardı. Onların görebileceği şekilde kolumu kaldırıp :
" Gençler, bakar mısınız? " dedim.
Sesimi duymuş olmalıydılar ki kendi aralarında fısıldayarak konuştuktan sonra aralarında iri yapılı, uzun boylu iki genç, bana doğru yürüdü. Birinin kulağında gümüş renginde bir küpe, diğerinin ise uzun, dikilmiş jöleli saçları dikkatimi çekmişti.
Karşıma geçtiler ve: " Bir sorun mu var? " dediler.
İki gencin konuşmaları, hal ve hareketleri hiç hoşuma gitmemişti. Zamane gençleri işte nasıl konuşaçaklarını bilmiyorlar. Biraz yana kayıp bacak bacak üstüne attım ve kollarımı bankın üzerine uzattım arkama yaslanarak. Tabancanın belimde olduğu gören gençler, bir anda kendilerine çeki düzen verdikten sonra tavırlarını değiştirdiler.
" Buyur abi. Bize seslenmiştiniz. " dediler kekeleyerek. Daha fazla konuşmaya cesaretleri yok gibiydi.
" Sigaranız var mı? " diye sordum.
" Evet var abi. " dedi birisi ve cebindeki paketi uzattı.
İçinden bir tane aldıktan sonra kurumuş dudağımın arasına koydum.
Çakmağı sigaranın ucuna doğru uzatan genç, sigarayı yakmaya çalışsada rüzgar bu durumu engelliyordu. Avucumla kuytu yaparak yardımda bulundum.Ciğerlerime kadar çektim ve başımı havaya kaldırıp sigara dumanını karanlığın derinliklerine bıraktım.
" Teşekkür ettim gençler. " dedim ve bir kez daha çektim.
Gençler, arkalarına bakmadan diğer arkadaşların yanına gittiler. Arkadaşları endişeli bir şekilde soru sormaya başladı. " Orada ne oldu kanka? Sorun yaptıysa hesabını keselim. " diyerek ahkam kesiyorlardı.
Yanıma gelen gençlerde: " Tabancası var adamın. " dediler ve bulundukları alandan uzaklaştılar hızlı adımlarla.
Şu sigara illetini sevmesem de böyle durumlarda bir kaç tane içiyordum. Yorgunluğumu, dertlerimi sigara dumanına sarıp boşluğa bıraktığımı düşünerek kendimi kandırıyordum. Aslına bakarsan bir çocuk gibi kendimi avutmaktan başka bir şey yapmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✏ EZMÂR ✔
AcciónHayallerin gerçeklere yenik düştüğü bir zaman.Bazı yaşamların gizlilik portresi içinde boğulduğu bir durum.Bunlardan habersiz olan bir kadın.Aklı taşıdığı ikizlerinde düğümlenmiş heyecanlı bekleyiş.Kocasını belki de son görüşüydü o gün.Pencere kenar...