Bölüm 18: Yeni Kimlik ⚡

542 121 125
                                    

NOT: Değerli arkadaşlarım bölümü düzeltme fırsatı bulamadığımdan noktalama işareti veya yazım yanlışları olabilir. Bundan dolayı özür dilerim. Eğer hatamı görürseniz yorum kısmında belirtirseniz memnun olurum. Vote atarsanız sevinirim. Bir dakikanızı ayırıp diğer bölümlere de bakabilirsiniz. :-)

ABDULKADİR :

Bahçe kapısının gıcırdama sesini duyan adam, yanıma doğru yaklaştı. Yüzünü bere ile kapattığından tanıyamadım.

" Abdülkadir abi. " dedi

" Sen de kimsin? " dedim. Tedirgin olmuştum ama soğukkanlılığımı bozmadan adamın vücudunu gözlerimle süzdüm. En ufak bir hareketine karşılık nasıl bir pozisyonda olabilir ve etkisiz hale getirebilirim diye düşünürken hemen konuya açıklık getirmişti.

" Ben Kulaksız' ın yeğeni. Yeni kimliklere ihtiyacın varmış. " dediği anda konuşmasını yarıda kesip çevreyi gözetledikten sonra: " Haydi eve girelim. Burada konuşulacak şeyler değil. " dedim ve birlikte kapıya doğru yürüdük.

" Abi ben kapıyı çalmıştım ama açan olmadı. " dedi adam.

Bu cümleleri beni endişelendirmişti. Acaba bir şey mi oldu diye düşündüm ve kapıyı açtım. Salon sessizdi. Kapıyı aralarken arkadan bir kol, omzuma doğru iniyordu. Belimi esneterek ani bir refleks yaparak geriye eğildim ve üzerime inen kolun bileğinden sıkıca kavrayıp kendime doğru çektim.

" Ayşe Hanım! " dedim şaşırmış şekilde. Kapı arkasındaki Ayşe Hanım dı. Dalgın bir biçimde kapıdan içeri girmiş olsaydım Ayşe Hanım, elindeki bıçağı omzuma saplayacaktı.

Karşısında beni gören Ayşe Hanım, afallamış şekilde konuşmaya çabaladı. " Şey... Ben korkmuştum. " diyebildi. Arkamdan gelen diğer adamı görünce elindeki bıçağını o adama çevirerek: " İşte bu. " dedi.

" Rahat ol Ayşe Hanım. O, yabancı değil. Bize yardım edecek. " dedim ve odaya yöneldik.

Bu söylediklerim Ayşe Hanım ' ın düşüncelerini pek değiştirmemiş görünüyordu. Adama bakışı ve sergilediği tavrı her şeyi açıklamıştı. Kısa bir süreliğine de olsa davranışı değişmedi adama karşı. Ta ki adam, montun cebinden kahverenkli, deri cüzdanını çıkarana kadar.

Cüzdanın içinden üç yeni kimlik çıkarıp bana uzattı ve " Dayımdan istedikleriniz. " dedi sözü fazla uzatmadan.

Üç kimliği de alıp sırayla baktım.

1. Kimlik: Yusuf ( Yani ben)
2. Kimlik: Zeliha ( Ayşe Hanım ' ın)
3. Kimlik: Yiğit ( Ramazan bebeğin)

Kimliklere dakikalarca göz gezdirdikten sonra Ayşe Hanım ' a uzattım ve incelemesini söyledim.

" Her şey için teşekkür ederim. Adını bilmek istemiyorum çünkü yakın zamanda kimin adını öğrensem kara bulutlar onunda peşini bırakmıyor. Gecenin karanlığında kimseye görünmeden yola koyul. " dedim ve kanepeden kalkıp vedalaştık. Kapıya kadar eşlik etttim ve odaya geri döndüğümde Ayşe Hanım elindeki kimliklere bakıyordu hâlâ. Karşısına geçip: " Artık yeni isimlerimiz bunlar. " dedim.

İlk başta yeni ismine alışamamıştı. Ne zaman Zeliha Hanım desem sanki başkasına sesleniyormuşum gibi hissediyor ve yüzünü dönüp bir cevap bile vermiyordu. Yusuf isminede alışamamıştı aslında. Bana seslenirken hâlâ Abdulkadir abi diyordu. Bu duruma alışması epey zaman almıştı.

Haftalar birbirini kovalarken günlerin ne çabuk geçtiğini bilemiyorduk. İlk bahar, o güzel yüzünü yeryüzüne saçarken adaletli davranıyordu. Yiğit, yavaş yavaş büyüyordu. Zeliha Hanım, bana eski ismim ile hitap etmeyi bırakmış artık Yusuf diyordu. Sıradan bir hayata kavuşmuştuk. Bizi takip edip Yiğidi kaçırmayı düşünenler, kayıplara karışmış görünüyordu ama bunları unuttuğum anlamına gelmiyordu. Zeliha Hanım' ın içindeki derin yara diğer bebeğini bulasıya kadar kapanmayacaktı. Ömür geçsede anne yüreği işte...

✏  EZMÂR  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin