Nefes alamıyorum. Göğüs kafesimdeki baskı gittikçe artıyor. Kendimi çaresiz hissediyorum; hayır, zaten çaresizim. Zar zor içime çektiğim hava genzimi yakıyor. Elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırmış öylece dikiliyorum.
Evet, otobüsteyim.Önümdeki teyze çanta adındaki çuvalla bir sağa dönüyor çarpıyor, bir sola dönüyor çarpıyor. Üzerimden kolunu uzatarak direğe tutunan abiden bahsetmek dahi istemiyorum. Ama koltuk altından bahsedeceğim; zira kendisi kendisi hemen kafamın solunda. Allah'ım o nasıl kokudur? Ceset mi yedin be abim? Gelmeden önce kendini kanalizasyona soktun da mı geldin? Sana kimse deodorantın varlığından bahsetmedi mi? Neden daha natural kokuları tercih ettin?
Daha ne kadar geciktirebilirim bilmiyorum. Kendim bile bu gerçeği kabullenmezken sizden bunu istemek hakkım değil, biliyorum. Ama artık zamanı geldi. Önce lütfen metin olun.
Begüm'ü kaybettik. Evet, o güzide insan artık bizimle değil. Can dostum, yol arkadaşım artık aramızda değil. Ama eminim ki gittiği yerden bile hep bizi izliyor, bizi yalnız bırakmıyor.Fotosentez yapmaya çalıştığım ama başarısız olduğum dakikaların ardından telefonum cebimde titredi.
-Teyzecim, ben bir telefonumu... Pardon ben... Afedersiniz biraz müsade eder... TEYZE TELEFONUMU ALCAM, Bİ ÇEKİL!! ALLAH ALLAH, GİRMİŞ DİBİME!!!
İnsanların kınayan bakışları içinde telefonumu cebimden çıkardım.
"Bir durak önce in, markete uğrayalım."
Size söylemiştim. Otobüse bindiğimde Begüm'ü kaybetmiştim ama onun bir yerlerde beni izlediğini biliyordum.
Durağa geldiğimizde otobüsten inmek için soluma döndüm. Ve o an hayatım bir film gibi gözümün önünden geçti. Hayır, daha çok gencim. Film şeridim bile bomboş yahu.
Hadi ölüme eyvallah ama neden böyle bir ölüm? Üzerimden tır geçseydi mesela, ya da çizgi filmlerdeki gibi üstüme piyano düşseydi. Hayallerimdeki gibi bir altın gününde midem kısırlarla doluyken boğazıma takılan poğaçaylada ölebilirdim. Neden suratım bir koltukaltına çarptı? Son nefesimi neden bu kokuyu duyarak veriyorum? Neden yüzüm böyle yapış yapış olmak zorunda?Öylece kalmış meşhur koltukaltıyla bakışıyordum. Burnumdaki kokudan sonra birde kulağıma iğrenç bir kahkaha doldu.
-Birbirimiz için yaratılmışız. Kafan, koltukaltıma tam oturdu.
Şok! Adama dokunmamaya özen göstererek hızla otobüsten indim. Diğer kapıdan inen Begüm de bana doğru geliyordu.
-Begüm! Çok özlemişim, canım arkadaşım. Gel bir sarılayım.
Kollarımı Begüm'e dolayıp başımıda boynuna gömerek çaktırmadan yüzümü temizledim. Saçmalamayın, tabii ki Begüm' onu ıslak mendil gibi gördüğüm için sarılmadım. Ben iyi bir insanım.
-Tamam çekilebilirsin, teri temiöhphö... Özlemimi giderdim.
Begüm bana anlamayan bakışlarla bakadursun ben cadde boyunca yürümeye başladım. O da daha fazla uzatmadan bana yetişti.Birkaç dakika sonunda Begüm ağzını defalaeca kez kapatıp açmıştı. Artık amacının bir şeyler söylemek değil de midesinin hava almasını sağlamak olduğunu düşünmeye başlamıştım. Tekrar derin bir nefes aldı.
-Armina nasılsın?
Sorunun saçmalığını önemsemedim. Bizim neyimiz normal ki zaten.
-Yani otobüste fotosentez yapmaya mecbur bırakılmanın dışında birkaç sorun daha yaşadım ama şimdi rüzgarda serin serin esti ya, iyiyim.
Marketin ışıklı tabelası belli olduğu sırada Begüm derin bir nefes daha aldı.
-Benim demek istediğim, Rüzgar yü...
-Bana Rüzgar deme!!
Caddenin ortasında durup bağırmamla Begüm de duraksayıp bir adım geri çekildi. Yüzümde ufak bir gülümsemeyle yürümeye devam ettim.
-Jelibon da alır mıyız?Gerekli tüm malzemeleri almış -yani makarna, makarna ve makarna- poşetlere koyuyorduk. Sıcak marketten birden soğuğa geçince vücudumun titremesine engel olamadım. Zangır zangır titreyerek yürürken Begüm yine kıvranmaya başlamıştı.
-Sakinleştiğini umarak soruyorum, nasıl hissediyorsun?
Dişlerim olayı abartıp birbirine çarpmaya başlamıştı bile.
-Çok soğukmuş hava ya. Pofuduk montumu giyeceğim artık. Ponponlu şapkamıda takarım, ohh...
-Armina, Rüzgar konusunda...
İsmi duymamla ayaklarımında dişleriminde hareketini kesmeleri bir oldu.
-BAĞNAĞ RÜĞZGAĞR DEĞMEĞ!!!
Begüm gözlerini kırpmadan bana bakarken yoluma devam ettim.
-Jelibon almış mıydık?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa Altı Varlık Armina
HumorSaçlarım, hani Perwolle yıkamadığınızda siyah tişörtünüz ilginç bir renge girer ya sonunda toz bezi olmaya mahkum olurlar, hah işte benim saçlarım o renk. Gözlerim ise kahverengi. Ama nasıl kahverengi; sütlü kahve rengi gibi değil, ceylan gözlü gibi...