Her ne kadar uyumak için kendimi yatağa atsamda uyuyamadım. Ve bilgisayarımı açıp "Doctor Who" izlemeye başladım. Tam olarak beş bölümün ardından artık ne kadar gaza geldiysem Doctor'un her zaman yaptığı gibi "GERONİMO" diye bağırdım. Ve tabi ki annemler uyandı. Babam kapımı açtığında ne "GERONİMO" diye bağırdığımdan nede annemlerin uyandığından haberdardım. E babam pat diye odama dalınca korkup bir de buna bağırdım haliyle.
-Armina napıyorsun?
-İyiyim babacım, sen napıyorsun?
Yavru köpek bakışlı cevaplarım işe yaramadı, aksine babamın kaşları daha çok çatıldı.
-Niye uyumadın sen hala? Saatten haberin var mı? En fazla yarım saat sonra güneş doğacak sen hala uyanıksın. Sabah nasıl kalkacaksın sen?
En sonunda nefes aldığında ben yine masum cevaplarımı verdim.
-Özür dilerim baba, hem zaten yarın tatil.
Babam uyku sersemliğiyle okulların kapandığını ve tatil olduğumuzu hatırlayınca "Tatilleri sevmiyorum." diye mırıldanıp gitti. Bende ağzımı kocaman açıp esnerken yatağıma girip gözlerimi yumdum.
Sabah annemin zoruyla kaldırıldığımda öğlen olmuştu çoktan. Ama güneş doğarken uyuyan birine göre erken bile sayılabilir. Hele de bu insan bensem iki saat daha uyumam gerek. Ama annem kabul etmedi.
En sonunda kahvaltıya yada annemin öğle yemeğine indiğimde Hatice Teyze'nin lezzetli yemeklerini yemeye başladım.
-Bugün ne yapmayı düşünüyorsun Armina?
Annemin sorusuyla düşünmeye başladım. "Doctor Who'nun geri kalan bölümlerini izleyeceğim." desem kızar mı? En iyisi daha genel bir cevap vermek.
-Evde işsiz güçsüz dolaşacağım annecim.
-Harika, o halde sana iş bulabilirim.
-Hayır!
-Bugün temizlik yapacağız.
-HAYIR!!!
-Ne demek hayır? Akşama misafirlerimiz var, evi böyle mi görsünler?
-Evet.
Annem bana ters bir bakış attı ve çayını yarım bırakıp masadan kalktı, gitmeden öncede lafı sokuşturdu.
-Evetmiş, tembel. Çok konuşmada çabuk yemeğini yiyip üzerine çamaşır suyu lekesi olunca başımın etini yemeyeceğin bir şeyler giy.
Annemin ardından bende odama çıkıp böbreğimden daha kıymetli olan inekli pijamalarımı çıkarıp önemsiz şeyler geçirdim üzerime. Saçlarımı da öncekinden daha toplu şekilde tepeden topuz yapıp salona girdim. Annemler etrafta görünmeyince fırsattan istifade televizyonu açtım hemen. Her hafta sonu bıkmadan usanmadan mükemmel hayata sahip ünlülerin kıyafetlerini, evlerini, sevgililerini gösteren magazin programlarından birini açıp izlemeye başladım. Tam "Çağla Şikel nasıl Türkiye güzeli oldu yaa?" diye düşünürken annem kulağımın dibinde bağırdı.
-Armina! Ben seni temizlik için çağırıyorum sen burada televizyon izliyorsun. Sen nasıl anne olacaksın ilerde. Çocukların açlıktan ölür senin. Kalk çabuk. Camları silme işini sana bırakıyorum. Aşağı düşersen bacaklarını kırarım senin.
Annem; babam ve benim ısrarlarımı hiçe sayıp eve robot gibi bir hizmetçi almaktansa Anadolu teyzesi bir kadını almayı uygun buldu. Annem yaşlarında belki bir kaç yaş büyük Hatice Teyze'yi işe aldılar. Ve kesinlikle annem ona iş yaptırmayı reddediyor. Onun yerine karşılıklı kahvelerini içerken bana iş yaptırıyorlar. Canlarım, çok severler beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa Altı Varlık Armina
HumorSaçlarım, hani Perwolle yıkamadığınızda siyah tişörtünüz ilginç bir renge girer ya sonunda toz bezi olmaya mahkum olurlar, hah işte benim saçlarım o renk. Gözlerim ise kahverengi. Ama nasıl kahverengi; sütlü kahve rengi gibi değil, ceylan gözlü gibi...