Vayy bee, analar neler doğuruyor..!!

110 6 0
                                    

            Kadınların özel olduğunu zaten bilirsiniz. İki yaşında dahi olsa kadın erkekten ayrılır. Hatta kabul etmeseler bile, tüm dünyanın bildiği üzere kadın erkekten üstündür. Özellikle de hayatımıza yön veren duygular söz konusu olduğunda. Mesela mı? Altıncı his. Kadınlar hissederler; mutlu olacaklarını, üzüleceklerini, kandırıldıklarını... Ve rezil olacaklarını.

Tüm ömrü hayatımda ilk kez oldu, ama o an oldu. Altıncı hissim sanki en ufak tepkimle rezil olacağımı çığlık çığlığa bağırdı ya da tek bir saniye daha izlersem kalbimin orta yerinden çatlayacağını fark ettirmeye çalıştı. Bilemiyorum. Tek bildiğim onun sayesinde oradan hemen uzaklaştığım.

Ve şuan yıllar sonra devreye giren altıncı hissime büyüm sempati besliyorum. Bir de Begüm'ün benden kaçarak nereye gittiğini söylese.

Süper üçlünün yanından hızla ayrılmış ve amfiye birkaç dakikacık geç girmiştim. Zar zor boş bulduğum yere kendimi atmış ve tüm ders boyunca Begüm'e en kötüsünden bakışlar atmıştım. O da arada bana ürkek ürkek baksa da genel olarak trip atmıştı. Şimdi de fakültenin koca bahçesindeki en ücra bankta bir yandan benden korkuyor bir yandan da saçlarını savuruyor.

Bense avını yere serecek pençeyi atmaya hazırlanan aslan misaliyim. Son darbeyi atmak amacıyla Begüm'e saldırdım. Onun bana kötü bakışlar atıp banktan kalkmasına müsaade etmeden ben yanındaki yerimi aldım ve kolundan tutup poposunu tekrar bankla bütünleştirdim.
-Begüm Hanım, hayrola nereye? Gidiyor musunuz yoksa? Ah gidersiniz tabii, en iyi yaptığınız şeylerden biri sonuçta değil mi?
-Ne münasebet canım, hem kızgın olması gereken benim sen değil. Hıh!
- Pardon da, otobüsü kaçıran ben, kaçırmama göz yuman sen; derse girememe riskiyle karşı karşıya gelen ben, beni hiç merak etmeyen sen; tanımadığı etmediği hırlı mıdır hırsız mıdır bilmediği insanların arabasına binen ben, poposuyla gülen sen. Bir daha düşün kim kızmalı, kim trip atmalı. Canım!
Ben havalı havalı saçlarımı savururken Begüm şaşkın ördek misali boş bakışlar atıyordu.
-Otostop mu çektin? Yok daha neler? Kızım hangi gerizekalı aldı seni arabasına? Pantolonunun paçasını mı kıvırdın, ne yaptın? Yoksa arabanın önüne mi atladın?
-Hahaha, çok komiksin gerçekten (!). Ama canım sırf merakını gidermen için söylüyorum, ben bir şey yapmadım. Kendileri teklif ettiler.
Yani sonuçta arabayı önümde durdular değil mi?
-Niye, kör müymüş yoksa?
Pişkince sırıtan Begüm'ün koluna hızla elimi geçirdim. Gülüşünü, dudaklarını ısırarak bastırdı sonunda.
-Peki peki, bir şey demedim de ciddi ciddi soruyorum; kim bu arkadaş. Hayır, yani sen bizimle aynı kaldırım da yürüyen bir adamın kafasına çantanı geçirmiş insansın. Pazar da adam satış yapacağım diye bağırırken söylediği şeyi yanlış anlayarak olay çıkarmış bir insansın. Nasıl bindin arabaya?
Eski hatırlatmaları hiç duymamış gibi yapacağım.
-Tanıdık olmasaydı, bırak tanıdığı zor durumda olmasaydım yine geçirirdim çantayı kafalarına da işte dediğim gibi. Rüzgar'ın arabasıydı, o yüzden yani.
Begüm'ün yavaşça gözleri büyüdü, ağzı açıldı, derin bir nefes aldı. Eğer on iki yıllık arkadaşımı iyi tanıyorsam şuan çığlık atacak. Ama tabii ki ben mükemmel bir insan olduğum için hemen çığlık atmasını önledim.
-Demek onlarla geldin ha? Nasıldı yolculuk?
Hadi hadi, sanki biz de Tolga'yı sorduğunu anlamadık.
-Aman canım nasıl olabilir? Biraz trafik vardı işte, klasik İstanbul durumu zaten. Yani öyle, geldik.
-Yaa trafik zor tabii. Ne olacak bu İstanbul'un hali çok merak ediyorum. Şu köprü bir yapılsın da yollar rahatla...Ayy, delirtmesene adamı Armina?
Ben tabii Begüm'ün bu haline kahkahalar atıyorum. Begüm böyledir işte: Bir erkeğe kafası taktı mı onu elde etmeden duramaz. Begüm ilk defa ortaokuldayken üst sınıf bir çocuktan hoşlanıyordu. Ama kendini Leyla ile Mecnun'a, Kerem ile Aslı'ya, Ferhat ile Şirin'e kafa tutacak kadar aşık sanıyordu bu çocuğa. Ama tabii küçük olduğumuz için çocuk Begüm'ün yüzüne bile bakmadı. Aylar sonunda allem etti kallem etti çocuğu etkiledi. Yaklaşık yedi ay kadar peşinde koştuğu çocuğu dört gün sonra sıkıldığını iddia ederek terk etti. O günden sonrada aslında erkeklerin hiçte abartılacak yanları olmadığını söylemeye başladı. Begüm'e göre erkekler bir çift ayakkabı gibidir. İlk defa mağazanın vitrininde o görkemli ışıkların altında görürsün. O ayakkabı artık her gece rüyalarını süsler. Satın aldığın ilk zamanlar kirlenmesin diye bırakın giymeyi bakmaya dahi kıyamazsın. Odanın başköşesinde sonsuza kadar orada kalsın istersin. Ayakkabıyı ilk giymen böyle olur, ikincisi de. Hatta belki üçüncüsü de. Çok çok çok beğenirsen dört de. Ama en sonunda o ayakkabılar sabah zorla uyandırılıp bakkala ekmek almaya giderken ayağına öylece geçireceğin bir çift basit ayakkabıya dönüşürler. Ve sen de yeni vitrinlere, yeni ayakkabılara yönelirsin. Bakalım Tolga merakı ne kadar sürecek?

Doğa Altı Varlık ArminaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin