Bölüm Şarkısı :
Thom Yorke - Hearing Damage (excellent quality)
🔱
Hava kararmaya başlamıştı. Hiç hesapta olmayan karanlık bulutlar bir ağ gibi gökyüzünü örmeye niyetlenmişti. Kar yağışı çoktan durmuş, buz tutmaya meyilli göl, parçalanmış bir çarşaf gibi yarık yarık görünüyordu. İçimi saran huzursuzluk dalgası, göğsümün kıyılarına çarpıyordu.
Bu tuhaf hissi Alain'e belli etmemek için, sabrımla savaşıyordum. Nedense ondan kötü şeyleri saklama konusunda pek başarılı değildim. Bugün, beni deli gibi heyecanlandıran sarılışının üzerinden iki saat geçmişti. Bu iki saat içinde etrafı gezmiştik, gezerken durmadan konuşmuştuk. Tabi bazen sinirlenip onunla laf dalaşına girmeye kalkışsam da, bana gülerek karşılık vermişti. Gülüşü her defasında öfkemi alabora ediyordu ve bundan nefret ediyordum.
Zamanın ilerleyen dakikalarında daha ciddi sorular sormaya başlamıştım. İçimde beliren huzursuzluk tam da o anlarda ortaya çıkmıştı.
"Peki, bir şey sormak istiyorum," dedim bayırı çıkarken. Artık yürümekten yorulmuştum, havanın derecesi de düşmüştü. Alain, geç olduğunu ve artık gitmemiz gerektiğini söylemişti.
"Ne istersen," dedi. Elimi saran parmakları sıklaştı. Geldiğimiz yönden geri döndüğümüz için, açtığımız eski çukurlar tazeliğini yitirmişti. Üzerlerine ya da etraflarında son çukurları açıyorduk.
"Vampirler ne zamandan beri var? " diye sordum, bu sorumun üzerine bir an afalladı. "İlk vampir kim?" Ağzını araladı ama hemen kapadı. Sanırım düşünmek için biraz zaman kazanmaya ihtiyaç duymuştu.
"Aslında kesin bir şey söyleyemem ama tarih öncesine kadar uzandığı inancındayım." dedi sonunda. "Mesela Tibet'ler, Asur'lar. Hatta Gılgamışların ilk yazılı destanında bile geçeriz." Sonra birden, sanki aklına başka bir şey gelmiş gibi kaşlarını kaldırdı. "Bir de Kabil'den bahsedilir, bilirsin belki. Kabil kardeşini öldürür. Tanrı da onu lanetler ve cennetinden kovar; karanlığa mahkum kılar. Bu sırada Lilith devreye girer. Kabil'i ölümsüzlük ve güç ile kandırır. Kanını içirir ve laneti tamamlamış olur."
"Evet biliyorum," Duraksadım." Ama kutsal kitaplarda böyle yazmıyor değil mi? Yani vampir falan?" Daha bugün bunun dalgasını yapmıştım, Asena ile. Başını hayır anlamında salladı. "Peki... Sen inanmıyor musun?" diye sordum merakla. Hafifçe sırıttı ve çatık kaşlarından biri havaya kalktı.
Göz ucuyla yüzüme baktı. "Ben Deistim."
"Ne?" dedim şaşkınlıkla. Aslında dini inancını sormamıştım, sorumu yanlış anlamıştı. Bu zamana kadar neye inanıp inanmadığını hiç merak etmemiş ve sormamıştım ama bir anda Deist olduğunu söyleyince şaşkınlığıma engel de olamamıştım.
"Ne o, tahminlerin arasında bu yok muydu? Benim Hristiyan ya da Musevi olduğumu mu düşünüyordun?" dedi sırıtmaya devam ederek.
Kirpiklerimi birkaç kez kırptım. "Hikayeye inanıp inanmadığını sormuştum."
"Ona da inanmıyorum," dedi ama hemen, sanki cevabını düzeltmek istercesine ekledi. "Yanlış anlama sakın, ben tüm dinlere saygı duyarım. Sadece..." Birden gülümsedi. "Genel bir algı vardır; vampirlerin şeytana taptığı düşünülür. Hatta çoğunun dinsiz olduğu sanılır."
Ben de gülümsedim.
"Andre, insanken Katolik'ti. Ama şimdi neredeyse hiçbir şeye inanmıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGIN VE YAKUT
FantasyDeğerli okuyucu, hoş geldin! Bundan tam 11 yıl önce yazmış olduğum kitabı okumak üzeresin Ve dilerim beğenirsin. Sevgiler. * Türünün son varisi ve korkunç bir varlığın soyunu taşıyor! 19 yaşındaki Sima Arweyn, bir gece yarısı akıllara durgunluk ver...