3. BÖLÜM: SANRI VE SANCI

13.3K 821 85
                                    

Bölüm Şarkısı:
ShamRain - Slow Motions

Bölüm Şarkısı: ShamRain - Slow Motions

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🔱

Alain'den bizi hastaneye götürmesini istediğimde, benim ihtiyar motorumla gidemeyeceğimizi akıl edememiştim. Hızlı bir şekilde çare ararken, yan komşumuz olan bayan Margaret'ın arabasını evinin garajına park ederken görmüştük. Daha önceden şahsıyla ufak bir atışmam olduğu için Asena'dan arabasını ödünç almamızı rica etmesini istemiştim. Zaten bayan Margaret Bilge'yi görünce, arabayı ödünç vermekten ziyade kendi götürmeyi teklif etmişti. Çünkü o da en az bizim kadar paniklemişti. İyi kalpli bir kadındı, asıl sorunlu olan bendim.

Sokağın başına giriş yaptığımızda, yine birkaç saat öncesinde olduğu gibi içimi bir acı ve heyecan sardı. Eve yaklaştıkça bu arttı. Bir ara kucağımda yatan Bilge'ye bakınca oldukça halsiz düştüğünü fark ettim.

"Hadi Sima." dedi Asena ve arabadan indi. Bir an gözlerim dikiz aynasından yansıyan bir çift mavi göze denk geldi. Bin bir manayı taşıyan o gözlerin üzerine birkaç saniye sonra gür kirpikler indi. Ben de bakışlarımı çektim ve oturduğum kısmın kapısını açan Asena'ya döndüm. Bilge yavaşça kucağımdan doğruldu ve ellerini Asena'ya uzattı. Ben de sırtından destek vererek arabadan çıkmasını kolaylaştırdım. Alain yanımıza gelince yardım edebileceğini söyleyip Bilge'yi kucağına aldı. Küçücük bedeni iri kollar arasına gömüldü. O bizimle beraber eve girerken, Asena teşekkür etmek için bayan Margaret'in evine gitti.

Salon yerine, Bilge'nin kendi odasında uymasının daha doğru olacağını düşündüm ve Alain'e yukarı taşımasını rica ettim. Merdivenlerden çıkarken, attığım her adımda anılarım bir çığ gibi zihnime hücum ediyordu. Buradan en son indiğimde isyan ve acılar içindeydim. Gözyaşlarımla birlikte bu evi terk etmiştim. Ama ondan öncesi de vardı. Neşe içinde koşturarak inişlerim ve doğrudan mutfağa gidip anneme sarılıp yanığını öpmelerim, Bilge'nin çocuksu çığlıkları, Asena'nın onu dizginlemeye çalışması ve akşam olduğunda hep beraber masaya oturup, kahkahalarımız eşliğinde yemeğimizi yememiz... Bunların hepsi uzak gibi görünen yakın bir geçmişte kalmıştı. Fakat yine de hatırlamak içimi acıtmıştı. Ben bir mazoşist değildim ama kalbime saplanan acıyla savaşmayı seviyordum.

"Odası hangisi?" diye sordu Alain, merdivenlerin sonunda durup. Gözlerimi Bilge'nin odası ve hemen karşısında bulunan odam arasında gezdirdim. Yutkundum.

"Orası." dedim çenemle işaret ederek. Alain bir koluyla Bilge'yi tutarken diğer kolunu boşa alıp kapının tokmağını çevirdi. Bu gücünden etkilenmemek mümkün değildi, gerçi taşıdığı kızda kırk beş kilodan ne fazla ne de azdı. O Bilge'yle odaya girerken bende kendi odamın yani bir zamanlar bana ait olan odamın kapısını açtım. Her şey aynıydı. Krem renkli duvarlar, büyük kırmızı örtülü yatağım, açık kahve gardırobum ve aynı renkteki çalışma masam. Krem renkli perdelerim bile yerinde duruyordu. Bu görüntü bu odanın hala bana ait olduğunu kanıtlıyordu. Ama içerisi çok soğuktu. Somut bir soğukluk değildi kastettiğim, buram buram soyut bir soğukluk. Bedeni değil ruhu üşüten cinsten. Birden içim titredi ve başımdan aşağı buz gibi sular dökülür oldu. Kalbim bir kelebeğin ölürken düşüşe geçen ritmi gibi çarpmaya başlasa da buna rağmen cesaret edip içeri adım attım. Koyu tahtaların üzerinde yürürken, bir an dizlerim boşalır gibi oldu. Geçmiş, güzel ama buruk anılarım gözlerimin önünden bir film şerdi gibi geçerken, ağlamamak için kendimi zor tuttum. Yalnızca bana ait olmayan anıların içine düşmüştüm. Annemin ölmeden önce, bu odaya girip beni ders çalışırken bulması gözlerimin önüne geldi. Ve bir saat sonra gelen ölüm haberi... Hala nasıl patladığı anlaşılmayan arabasının içinde küllere dönüşmüş bedeni... Düşüncelerimin devamını getiremeyen zihnimi Alain'in sesi dağıttı. Akan gözyaşlarımı çabucak silip yönümü ona çevirdim. Kapının dışında durmuş, soru işaretleriyle dolu ifadesiyle bana bakıyordu. Onun varlığı aklımı başımdan alırken, sıkıntılı bir biçimde gülümsedim.

YANGIN VE YAKUT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin