"Numarasını alabildin mi bari?" Chanyeol hyung ertesi gün benden ayrıntıları öğrenmeye çalışıyordu.
"Hayır, hyung. Dedim ya zar zor konuştuk. Ne telefonu?"
"Bu böyle olmayacak seni artık ben yönlendireceğim."
"Hayır, git kendine başka eğlence bul. Ben her şeyi akışına bırakma kararı aldım."
"Jon-"
"Hyung, lütfen ısrar etme. İki yıl ondan uzak bekledim. Şimdi hiç değilse ona yakınım. Yavaş yavaş aramızı şekillenmesini bekleyeceğim." Chanyeol hung başını onaylamazca sağa sola sallarken söylendi.
"Tam bir umutsuz vakasın. Bu yaşına kadar neden sevgilin olmadığı belli."
"Hyung ben böyle biri değildim. Beni epeydir tanıyorsun. Kızlarla zor iletişime geçen biri değilim ama konu Seulgi olunca, ben kilitleniyorum. Öylece ona bakakalıyorum. Seulgi benim böyle derin hisler beslediğim ilk kişi. Son olmasını da umuyorum. Ben gerçekten onunla bir gelecek hayal ediyorum. Bu yüzden harekete geçmem gerektiğini biliyorum ama şimdilik onun beni biraz tanımasına izin vermek zorundayım."
"Jongin çok romantiksin. Kız olsam çok etkilenirdim. Hatta kız olmama gerek yok, baya etkilendim şu an senden." Chanyeol hyungun dediğine kahkaha attım.
Chanyeol hyungun bugün dersi yoktu. Ama Sehun'u beklemek için geldiğim B bloğunda koridorda otururken bulmuştum onu. Sehun'u beklediğini söylemişti. Büyük ihtimal bir de buradaki kızlara kendini göstermeye gelmişti. O çapkın biri değildi. Şimdiye kadar konuştuğu veya çıktığı kızların sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Ama okul grubunda gitar çaldığı için çokça seveni vardı. Bu ilgi de tabi ki hoşuna gidiyordu. Bunu dile getirdiğimizde ise genelde yüzsüzce "Ne yani beni bir kez olsun yakından görmelerine izin vermeyeyim mi? Bunu onlardan esirgeyeyim mi? Tamam, çok yakışıklı, boylu poslu, karizmatik biri olabilirim ama bencil biri değilim çocuklar. Kendimi onlardan mahrum edemem." gibi zırvalardı. Onunla ilk defa lise ikideyken tanışmıştım ve o zamandan beri en sevdiğim hyungumdu. Daima güler, güldürürdü. Kimse yanında tuhaf hissetmez, o garip aurası sayesinde herkes onu severdi.
"Sehun ne zaman çıkacak dersten?" Sıkıntıyla oflarken sınıftan çıkan Seungwan'ı gördüm. Sınıfın kapısından biraz ileriye gidip elinde ışığı yanıp sönen telefonu açtı. Biraz konuştuktan sonra kapattı. Geri dönüp sınıfa girecekken beni gördü. Elimi kaldırıp selam verirken bize doğru gelmeye başladı.
"Jongin, oh Chanyeol oppa!" Yanımda oturan Chanyeol hyungu fark ettiğinde ona seslendi. Chanyeol hyung ise başını oynadığı telefonundan kaldırıp ona baktı. Birbirlerini tanıyor muydu bunlar?
"Seungwan nasılsın?"
"İyiyim oppa, sen?"
"Ben de iyiyim."
"Jongin, selam. Sehun'u mu bekliyorsunuz?" Biz onaylarcasına kafa sallayınca yüzünü buruşturarak devam etti. "Aslında bugünlük dersimizin bitmesi gerekiyordu. Ama ısrarla ders işlemeye devam ediyor. Bence burada oturmayın."
"Biz de kafeteryaya falan gidelim bari." Chanyeol hyung kafasını sallarken Seungwan'a sordu.
"Yarın provalara gelecek misin?"
"Tabi ki oppa. Asla kaçırmam. Derse girmem gerekiyor, yarın görüşürüz. Jongin, görüşürüz." Seungwan arkasını dönüp sınıfa girene kadar Chanyeol hyung arkasından gülümseyerek bakmaya devam etti.
"Ondan hoşlanıyorsun değil mi?" Aniden kendine gelerek bana döndü.
"Saçmalama. Neden bahsediyorsun? Hayır."
"Hyung, daha önce bu binaya girdiğinden bile şüpheliyim. Dersin de provan da olmadığı halde okula geldin. Sen ölüyorum desem kalkıp okula gelmezsin."
"Sen bana hesap mı soruyorsun? Hyunguna?" Gözlerimi devirdim. Bir şey cevaplamak istemiyorsa hep bunu derdi.
"Nereden tanışıyorsunuz siz?"
"Seungwan bu yıl tüm etkinliklerde ve festivallerde bizimle birlikte şarkı söyleyecek." Bir taraftan kafeteryaya doğru giderken bir taraftan da konuşuyorduk.
"Ondan hoşlanmadığına emin misin?"
"Şunu sorup durmayı kes. Hayır dedim ya."
"Öyle olsa iyi olur. Çünkü o Sehun'dan hoşlanıyor."
"Ne? Seungwan? Ne zamandan beri?" Yürümeyi kesip bana dönmüştü. Bir de hoşlanmıyorum diyor. Şu yaptığı hareketlere bak.
"Hani hoşlanmıyordun? Bu nasıl tepki?"
"Cidden Sehun'dan mı hoşlanıyor?" Düşen suratıyla bana sorduğunda Chanyeol hyung için üzülmüştüm.
"Kesin değil. Bu benim düşüncem. Sehun benim yüzümden ondan sürekli uzak duruyordu. Hatta iki yıldır aynı bölümde oldukları halde göz göze bile gelmiyordu. Ama Seungwan geçen günlerde Sehun'un yanına oturmuş ve onunla tanışmış. Dahası Sehun benim yanıma gelirken gelmek istemiş, ayrıca Sehun'un arkadaşlarını biliyor. Beraber kafeye gitmeyi öneren de oydu. Hyung üzgünüm ama Seungwan'dan vazgeç." Chanyeol hyung zar zor gülümsediği suratıyla cevap verdi.
"Vazgeçmem gereken bir şey yok. Sana dedim ondan hoşlanmıyorum." Birden gittiğimiz yönden sapıp okul çıkışına doğru ilerlemeye başladı.
"Hey! Hyung! Nereye?"
"Eve gidiyorum. Sonra konuşuruz." Arkasından bakarken keşke söylemeseydim diye düşündüm. Arada birini beğenir birkaç gün onunla ilgileniyor gibi gözükürdü. Daha sonra kızın haberi bile olmadan vazgeçerdi. Ama bu sefer ciddiydi sanırım.
Kafeteryaya girer girmez gözlerim güzel kedi gözlerle bir araya geldi. Seulgi iki kişilik masada oturmuştu. Önünde yarısı içilmiş kahve duruyordu. Bana gülümseyerek selam verdiğinde yanına gidip gitmemekte tereddüt ettim. En sonunda yanına ilerlemeye başladığımda o kısacık mesafede bir sürü şey düşündüm. Ne diyeceğim, yanına oturmama izin verir mi?, selam mı desem merhaba mı?
"Seulgi, nasılsın?"
"İyiyim Jongin, sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim." Karşısında dikiliyordum. Tam oturmak için izin isteyecektim ki. O benden önce davrandı.
"Eğer biriyle buluşmayacaksan, oturmak ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me Like I Do - Seulkai
FanfictionLOVE ME LIKE I DO KANG SEULGİ KİM JONGİN -seulkaiii