"Alo Jongin?"
"Efendim hyung?"
"İyi misin?"
"Sence?"
"Seungwan yanımda seninle konuşmak istiyor. Ona veriyorum."
"Jongin, olanları yeni öğrendim. O gördüğün çocuk Seulgi'nin arkadaşı. Sana bahsetmiştim ya, haftasonu arkadaşı gelecek diye. Erken gelmiş ve nerede olduğunu öğrenip sürpriz yapmış. Seulgi de ona yumruk atınca sinirlenmiş."
"Ben yanlarına gittiğimde çocuk kolunu kavramıştı ve Seulgi bırakmasını istiyordu. Ne düşünmeliydim?"
"Jongin, sen de haklısın ama keşke yumruk atmasaydın."
"Maçtan sonra olanları biliyorsun. Ben o an.. Ne bileyim? Farklı şeyler düşündüm."
"Bunu bana değil, Seulgi'ye anlatmalısın sana hala kızgın."
"Aralarında bir şey yok, değil mi?"
"Jongin saçmalama. Onlar çocukluk arkadaşı."
"Tamam Seungwan. Ben halledeceğim. Teşekkürler."
"Önemli değil. Beraber olmanızı en çok isteyen kişi benim, yardıma ihtiyacın olursa beni arayabilirsin."
"Teşekkürler Seungwan. İyi geceler."
"İyi geceler."
Partiden çıktıktan sonra hemen eve gitmiştim. Sehun ardı ardına mesaj atıp nerede olduğumu söylemişti. Olanları anlatan kısa bir mesaj çekmiştim.
Kimseye söylemiyordum ama kırgındım. Seulgi bana ne kadar kızgınsa ben de ona kırgındım. Birçok kişinin önünde başka bir erkek için bana bağırmıştı. Dahası çıkışta onları çok yakın bir şekilde görmüştüm. Kendime hakim olamayarak gizlenip onları izlemiştim bir süre. Seulgi çocuğun kızarmış gözüne dokunup, hafifçe üflemişti. Ve ağacın arkasındaki ben kıskançlıktan gebermiştim. Sevdiğim kızın başka bir erkekle bu kadar yakın olmasını kaldıramamıştım. Hele ona ulaşmaya bu kadar yaklaşmışken. Ama beni en çok yıkan çocuğa attığı şefkatli bakışlardı. O bakışlardaki sevgiyi görmüştüm. Gerçekten onun için endişelenmişti. Merak ettiğim bu çocuğun onun için ne ifade ettiğiydi.
**
"Alo?" Hala gözlerimi açamazken çalan telefona cevap verdim.
"Jongin, hala uyuyor musun? Çabuk kalk." Gözlerimi zor da olsa açıp kimin aradığına baktım.
"Seungwan?"
"Benim Jongin. Saat on iki buçuk. Seungwan ve Youngjae daha önce beraber gittiğimiz kafedeler. Hazır ikisi beraberken git ve özür dile." Telefonu kapatırken içimdeki ses gitmek istemediğimi haykırıyordu.
Kıyafetlerimi giyerken içimde bir sıkıntı vardı. Evden çıktığımda ayaklarım geri gidiyordu. Kesinlikle iyi şeyler olmayacaktı.
Seungwan'ın dediği kafeye girdiğimde gözlerim Seulgi'yi aradı. Pek dikkat çekmeyen tenha bir köşede oturmuşlardı. Seulgi'nin yüzü bana dönüktü ve gülüyordu. Youngjae denilen çocuk Seulgi'nin gülüşüne eşlik ederken önüne gelen saçı kulağının arkasına koydu. Daha sonra ciddileşip masada öne eğildi. Bu sırada masalarına doğru ilerliyordum. Pek de arkadaş gibi görünmüyorlardı. Ve bu düşüncemi kanıtlayacak şey oldu. Youngjae Seulgi'nin elini kendine çekip öptü daha sonra yerimde kalakalmama neden olacak cümleyi kurdu.
"Seni seviyorum." Ne kadar süre öylece durup onlara baktım bilmiyorum. En sonunda bir garson yanıma geldiğinde Seulgi başını kaldırıp gözlerini benimle buluşturdu. Acı bir tebessüm dudaklarımı kapladı. Kendimi hızla kafeden dışarı attım. Arkamdan gelen adım seslerini duyuyordum.
"Jongin!" Ağzından ismimi duymak için her şeyi yapacağım zamanların çok geride kaldığını düşünüyordum. Çünkü şu an onun sesi duymak istediğim son şeydi. Daha fazla incinmek istemiyordum. Seulgi nefes nefese kolumu tutunca çekmeye çalıştım.
"Jongin yanlış anladın."
"Ben hiçbir şeyi yanlış anlamadım. Bırak." İstesem tabi ki ondan kurtulabilirdim. Ama canını acıtmak istemiyordum.
"Jongin anlatmama izin ver." Sinirle güldüm.
"Neyi anlatacaksın? Benimle nasıl oynadığını mı?" Gözleri şaşkınlıkla büyürken kolumu bıraktı. Benimse susmaya niyetim yoktu.
"Böyle mi düşünüyorsun gerçekten?"
"Aynen böyle düşünüyorum. Beni sevdiğin bile yok. Sadece karşında aptallaşmam, senin için çabalamam hoşuna gidiyor, öyle değil mi? Bana biraz bile acımadın mı? Başkasını seviyorsun. Bana neden ümit verdin? Dün de çıktıktan sonra arkanızdan geldim. Gördüm sizi. Ama arkadaşı dedim. Gözüne bakıyor dedim. Dedim bir şeyler avuttum kendimi. Bir de salak gibi özür dilemeye geldim."
"Jongin her şeyi o kadar yanlış anlamışsın ki. Lütfen izin ver, anlatayım."
"İki yıldır seviyorum lan ben seni. Reddedilirsem bir daha sana doya doya bakamam diye itiraf etmedim sana. Bir daha seninle ilgili hayal kuramam diye söylemedim. Sırf göz göze geldik diye zevkten dört köşe olurdum ben. Ama seninle arkadaş olduğumuzdan beri canım yanıyor. Tam yakınlaştık sanıyorum, tamam, benden hoşlanıyor artık diyorum beni geri püskürtüyorsun. Artık yeter! Ben senin oyuncağın değilim! Ben kalbini kırıp, bir köşeye atabileceğin biri değilim." Sinirle bağırıyordum. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Bugün canım dayanamayacağım kadar acıyordu. Doğrudan Seulgi'nin gözlerinin içine bakıp bağırdığım cümleler Seulgi'yi kırıyordu. Fark ediyorum ama ben daha fazla kırılmıştım. Sakinleşip daha kısık sesle devam ederken Seulgi'nin gözleri dolmaya başlamıştı. " Belki de seni hiç tanıyamadım. Ben aklımda yarattığım seni sevdim. Çünkü bu benim bildiğim Seulgi değil. Nasıl yapacağım bilmiyorum ama seni unutacağım. Bu iş sonsuza kadar bitti. Sana da erkek arkadaşınla mutluluklar." Arkamı dönüp giderken Seulgi'nin ağzından kaçan hıçkırığı duymuştum. Ama dönmedim, arkama hiç bakmadım.
**
Televizyondaki basketbol maçına bakarken aslında aklım çok farklı yerlerdeydi. Gün boyu olanlar fotoğraf karesi gibi gözümün önüne geliyordu. Babam yanıma oturup kanalı değiştirdiğinde transtan çıktım.
"Jongin, pek durgunsun bugün."
"Yok bir şeyim." Babam dikkatle bana baktı.
"Seulgi mi?"
"Ben o defteri kapattım."
"Ne?" Babam şaşkınlıkla bana bakarken omuz silkip televizyona bakmaya başladım. "Jongin o ne demek? Ne oldu?"
"Baba bunu konuşmak istemiyorum."
"Jongin bana da mı anlatmayacaksın yani?" Derin bir nefes alıp bıraktım.
"Seulgi başkasını seviyor. Bu yüzden onu unutmaya karar verdim. Olay bu."
"Başkasını seviyor diye vaz mı geçeceksin? O zaman onu kendine aşık et."
"Ne kadar zamandır uğraşıyorum. Sevseydi şimdiye kadar severdi. Ama beni en çok kıran başkasını severken bana söylememesi. Bana başkasını sevdiğini söyleseydi, yemin ederim, dolaşmazdım etrafında."
"Sen emin misin? Yanlış anlamış olmayasın?"
"Birbirlerinin gözünün içine bakarak gülüyorlardı. Çocuk Seulgi'nin elini öpüp onu sevdiğini söyledi. Sence yanlış mı anlamışım?" Babam sıkıntıyla oflarken basketbol maçını tekrar açtı.
"Jongin ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Ama bu yaşlarda muhakkak aşktan dili yanar herkesin. Yakında her şey geçecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me Like I Do - Seulkai
FanfictionLOVE ME LIKE I DO KANG SEULGİ KİM JONGİN -seulkaiii