Aksiyon dolu günümüzden bir gün sonra okul partisine kafa dağıtmaya gitmiştik. Sehun eliyle sırtımı sıvazladı.
"Junghoon popüler olmaya çalışan eziğin teki. Kafana takma. Başaramayacağını anladığında vazgeçecektir."
"O zamana kadar epeyce sinirlerimi bozacak ama." Sehun elindeki kokteyli içerken muzip bir gülüş attı. Keyfimi yerine getirmek için konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Sehun gerçekten iyi bir arkadaştı. Çoğu zaman moralimizi yüksek tutmayı kendine görev edinmişti. İfadesiz durduğunda çok soğuk biri gibi görünüyordu ama her zaman güldüğü için bu anları yakalamak çok zordu.
"Pazar günü olan buluşmamın nasıl geçtiğini sormadınız." Tebessüm ederek ona döndüm.
"Sahi anlat bakalım şu kızı."
"Hyunsik'i biliyorsun. Aynı sınıftayız. Şans eseri onunla karşılaştık ve Sooyoung yanındaydı.-"
"Demek adı Sooyoung?"
"Evet. Beni oturmak için davet etti. Hoş bir kız. Onunla konuşmaktan zevk aldım. Sziin gibi büyük bir aşk beslediğim yok ama onunla konuşmak güzel. Pazar günü beraber yemek yedik. Biraz gezdik. Ama hava soğuk olduğu için pek romantik değildi. Bilirsin çabuk üşürüm." Sehun anlatırken keyfimin yerine gelmeye başladığını hissediyordum. Biri omzuma kolunu attığında ona döndüm.
"Ne yapıyorsunuz?" Yixing hyung gamzesini göstererek gülümsediğinde biz de güldük.
"Sehun bana muhteşem randevusunu anlatıyordu." Sehun konuşmasına devam edip bizi kahkahayla güldürürken Chanyeol hyung, Seungwan ve Seulgi'yi gördüm. Yeni gelmişlerdi. Yanımıza geldiklerinde selamlaştık.
"Jongin sakinleşmiş görünüyorsun." Seungwan güldüğünde Jongin tebessüm etti.
İlerleyen saatlerde kendimize oturacak bir yer bulmuş sohbet ederek eğleniyorduk. Sehun arada kalkıp tanıdıklarına selam veriyordu. Chanyeol hyungu tanıyan kızla konuşmaya çalışıyorlardı. İlk defa Seungwan'ı üzgün görmüştüm. Bu sefer kendini tutamamıştı.
Seulgi ise dünden beri benim için daha ulaşılabilirdi. Tamam, pek hoş bir olay yaşanmamıştı. Ama iyi yönünden bakarsak bunun bizi yakınlaştırdığı inkar edilemezdi. Yan yana oturup günlük şeylerden bahsederken gülüyorduk. Tam o sırada biri gelerek Chanyeol hyung ve Seungwan'a sahneye çıkabileceklerini söyledi.
Chanyeol hyung karşılıklı sandalyelerden birine oturararak gitarını eline aldı. Seungwan'a bakarak gülümsedi. Seungwan ise sanırım masaya gelen kızlardan dolayı bozuk atıyordu. Seungwan da yerine yerleştiğinde başladılar. İki şarkının sonunda Seungwan ayaklanmıştı. Ama Chanyeol hyungun daha farklı planları vardı. Gitarından başka bir melodi yükselirken Seungwan şaşkınlıkla baktı. Seungwan yerine yerleştiğinde Chanyeol hyung şarkıya girdi. Chanyeol hyung hiç gözlerini kaçırmadan direk Seungwan için söylüyordu şarkıyı. Seungwan gülümseyerek ona uydu ve şarkıyı söylemeye başladı. Şarkı bittiğinde alkışlar ve ıslıklar duyuluyordu. Seungwan tam kalkacağı sırada Chanyeol hyung mikrofona konuşmaya başladı.
"Ben herkesin bizi izliyor olmasından cesaret alarak bir şey söyleyeceğim. Herkesin önünde olumsuz bir cevap almam daha zor olur diye umuyorum. Bu sene başında grubumuza bir kız katıldı. Onu ilk gördüğümde tanıyordum. Ama bu kadar güzel olduğunu nasıl fark etmemiştim? Bu kadar güzel güldüğünü, sen tonunun güzelliğini, o gözleri nasıl fark etmemiştim? İlk başlarda güzel bir kızdan etkilendiğimi düşündüm. Ama ne zaman onunla evlilik hayalleri kuracak seviyeye geldim bilmiyorum." Etrafa göz gezdirdiğinde herkesin dikkatle onu dinlediğini gördü. Okulda herkes tarafından tanınan Park Chanyeol'un aşk itirafı elbette merak uyandırıyordu. Chanyeol hyung Seungwan'a döndü. "Seungwan, seni seviyorum." Seungwan'ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Belki şimdi beni reddedebilirsin. Ama-"
"Hayır." Seungwan'ın ani çıkışı Chanyeol hyungu şaşırtmıştı. Aynı zamnda yüzü düşmüştü.
"Beni reddedebilirsin dedim ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum." Seungwan oturduğu yerden hızla kalktı.
"Hayır. Yani öyle değil. Seni reddetmeye hayır. Ah, ne saçmalıyorum? Seni reddetmiyorum. Ben seni seviyorum." Chanyeol hyungun köşeli jetonu düşerken gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. Ayağa kalkıp Seungwan'ın karşısında dururken sordu.
"Beni mi seviyorsun?" Seungwan utançla başını sallarken Chanyeol hyung kahkaha atmaya başladı. Seungwan'ı belinden tutup döndürürken gülmeye devam ediyordu. Seungwan'ın ayakları sonunda yerle buluştuğunda hala Chanyeol hyungun kolları arasındaydı. Chanyeol hyung dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu.
"Seni seviyorum." Gülerek bakarken bir anda aklıma gelenle yüzüm düştü. İki yıldır seven bendim ama hala kavuşamayan da bendim. Ben bakıştık diye sevinirken adam öpüşüyor. Kendimi toparlayıp onlar için sevinmem gerektiğini kendime hatırlattım. Sehun ve ben alkışlamaya çalışıp 'Bravo!', 'Helal!' gibi destekleyici yorum yapınca diğerleri de bize katılmaya başladı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Seungwan ve Chanyeol hyung yan yana oturup ellerini birbirine kenetlemiş karşımızda oturuyorlardı. Sık sık birbirlerine bakıp gülüyorlardı.
"Yeter! Olan var olmayan var." Seulgi'nin yanımızda olmamasını fırsat bilerek söylemiştim.
"Sen hiç konuşma Jongin! Seungwan'ın benden hoşlandığını nasıl söylemezsin?"
"Sen o sevgiline sorsana, beni nasıl tehdit etmiş?"
"Hadi ordan Seulgi söyleme dedi diye söylemedin." Seungwan beni sözleriyle sıkıştırınca ayağa kalktım.
"Ben bir Seulgi'ye bakayım." Seulgi on beş dakika önce tuvalete diye gitmiş hala dönmemişti.İlerlerken onu gördüm yanında bir erkekle konuşuyordu. Arkası bana dönüktü ve karşısındaki gülüyordu. Seulgi gitmek için hamle yapınca çocuk kolundan tuttu. Hızla yanlarına ilerledim.
"Bıraksana ya."
"Ya, tamam kızma."
"Ne oluyor lan burada?" Dün yaşadıklarımın da etkisiyle oğlana tamammen potansiyel tehlike gözüyle bakıp yumruğu suratına geçirmiştim. Seulgi çığlık atarken etraftaki herkes bize bakıyordu. Müzik kapatılmıştı. Seulgi yere düşen çocuğun yanına gidip yüzüne koyduğu elini çekmeye çalışırken iyi olup olmadığını soruyordu. Ben de şaşkınlıkla bakıyordum. Ne yapıyordu bu kız? Onu sıkıştıran çocuğun iyi olup olmadığını mı soruyordu? Seulgi'yi kolundan tutup nazikçe yanıma çekmeye çalışırken hışımla kolunu çekti.
"Ne yaptığını zannediyorsun sen?" Seulgi bana bağırırken şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm.
"Seni korumaya çalışıyorum."
"Bana zarar veren tek kişi sensin. Şiddet bir çözüm değil. Senin anlaşma yolun bu mu?" Tekrar çocuğun yanına eğilecekken kolundan tuttum.
"Seni rahatsız ediyordu. Bırak beni dedin ben de müdahale ettim."
"Kahretsin sadece şakalaşıyorduk, o benim arkadaşım." Kolunu tekrar kendine çekerken bu sefer çocuğun doğrulmasına yardımcı oldu.
"Özür dilerim. Ben sandım ki-"
"Ne sandın? Ben kendimi koruyabilirim. Dün olanlar istisnaydı. Teşekkür ederim. Ama fazla oluyorsun." Hala gözünü tutan arkadaşını çekiştirerek kapıdan çıktı. Etraftakiler bana bakıyordu. Seulgi'nin bana bir erkek için böyle bağırması kalbimi kırmıştı. Kendimi toparlayarak peşlerinden gittiğimde ilerideki sokak lambasının altında çok yakın bir şekilde durduklarını gördüm. Buradan bakınca öpüşüyor gibi görünüyorlardı ama benim Seulgi'm öyle şeyler yapmazdı. Yapmazdı değil mi? Bana ümit verip kalbini o çocuğa vermezdi değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me Like I Do - Seulkai
FanfictionLOVE ME LIKE I DO KANG SEULGİ KİM JONGİN -seulkaiii