||6. Bölüm||

408 29 5
                                    


Elimde duran telefona dalıp gitmişken Sehun'un sesi beni kendime getirdi.

"Chanyeol hyung neyin var? Sabahtan beri beni tersliyorsun."
"Bir şey olduğu yok."
"O zaman niye böylesin?" Chanyeol hyung dünden beri Sehun'a ters davranıyordu ve ben sebebini gayet iyi biliyordum. Her ne kadar inkar etse de Seungwan'dan hoşlanıyordu. Sabahtan beri tartışmalarından bıkmıştım. Düşünmem gereken daha önemli şeyler var. Sevdiğim kız telefon numarasını verdi. Hem de ben istemeden. Sürekli mesaj atıp atmamayı düşünüyorum. Daha sonra aramamın daha iyi olacağını düşünüyorum. Ama Chanyeol hyung ve Sehun yüzünden kafamı toplayamıyorum. Kavga edeceklerse ne diye benim evime geldiler ki? Bunu kesmeleri için Seungwan'ın Sehun'dan hoşlanmadığını söylemek istiyorum ama Seulgi karışmamamı söyledi. Belki de onu arayınca bunu söylemeliyim.

Düşündüğüm şeyle yerimden kalkıp odama gittim. Cesaretimi kaybetmeden Seulgi'yi aradım. Telefon uzunca bir süre çaldı kapatmak üzereydim ki açıldı.
"Alo?"
"Seulgi, benim Jongin. Nasılsın?" İstemsizce hızlı nefes alıp vermeye başladım ve Seulgi'ninn duymaması için telefonu kendimden uzaklaştırdım. O ise neşeli bir sesle konuşmaya başladı.
"Jongin! İyiyim sen?"
"Ben de iyiyim. Ne yapıyordun?"
"Televizyon izliyordum. Sen ne yapıyorsun?"
"Ben... ben, pek bir şey yapmıyordum. Sana bir şey diyecektim."
"Öyle mi?"
"Hani dün bana şey dedin ya,"
"Ne dedim?"
"Hani Seungwan hakkında." Bir süre Seulgi'nin sesi gelmedi. "Seulgi, orada mısın?"
"Buradayım, devam et." Sesi çok soğuk geliyordu. Yine yanlış bir şey mi söylemiştim?
"Chanyeol hyung sabahtan beri bir garip, sanırım gerçekten Seungwan'dan hoşlanıyor. Ona söyleyemez miyim?"
"Hayır Jongin. Onu senin söylemeyeceğine güvendiğim için söyledim."
"En azından aslında Sehun'dan hoşlanmadığını söylesem?" Seulgi derin bir nefes aldı.
"Beni sadece bunun için mi aradın?" Bu soruyu hiç beklemiyordum. 'Sesini duymak istedim' de diyemeyeceğime göre kendimce en doğru yanıtı verdim.
"Evet. Sabahtan beri bunu düşünüyorum."
"Ne yapıyorsan yap. Tek isteğim Seungwan'ın Park Chanyeol'u sevdiğini söylememen." Bu sefer ses tonu değişmişti. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Ve bunu düşünen ben farkında bile olmadan gerçekleri ortaya saçıverdim.
"O meseleyi hallettiğim için mutluyum ama aslında sesini duymak istemiştim."
"Ne?"
"Dün bana telefon numaranı verdiğinden beri seni aramak için bir bahane arıyordum." Seulgi yine sustuğunda yanlış bir şey söylediğimi düşünerek telefonu kapatma çabalarına girdim. "Saat geç oldu. Ben yine ararım. Yani şey için... Chanyeol hyunga söyleyince. Ya da mesaj atarım. Tabi rahatsız olursan-"
"Tamam Jongin. Pazartesi günü okulda bana ayrıntıları anlatırsın."
"Tamam o zaman iyi geceler."
"Jongin. Benimle konuşmak istediğinde bahane bulmana gerek yok sadece nasılsın diye mesaj atabilirsin ya da arayabilirsin. Bu beni rahatsız etmez. İyi geceler."
Telefon kulağımda sırıtarak ne kadar durduğumu bilemiyorum. Odaya hışımla Sehun girdiğinde bu halde durmaya devam ediyordum. Sehun bir süre konuştuktan sonra onu dinlemediğimi fark edip beni dürtmeye başladı.
"Jongin. Bu ne hal? Neye gülüyorsun? Chanyeol hyung diyorum, biraz yardımcı olsan. Kimle konuşuyordun sen?"
"Chanyeol hyung'un dermanı bende." Gülerek salona ilerlediğimde Sehun da peşimden geldi. Kendimi koltuğa bıraktığımda Chanyeol hyungun Sehun'a karşı ters bakışlarını görüyordum.
"Sehun'a kızmana gerek kalmadı hyung." Chanyeol hyung bana anlamsız bakışlarını gönderirken devam ettim. "Dün Seulgi'yle konuştum. Ve ona Seungwan'ın Sehun'a karşı bir şeyler hissettiğinden şüphelendiğimi söyledim. Ve Seulgi bana bunun doğru olmadığını söyledi." Sehun birden ayağa kalkıp sesini yükseltti.
"Hyung! Bu yüzden mi bana kötü davranıyordun." Chanyeol ayağa kalkıp Sehun'u yanaklarından öptü. Ardından sarıldı.
"Olur mu öyle şey? Biraz moralim bozuktu acısını senden çıkarttım o kadar." Sehun Chanyeol hyungu itelerken sordu.
"Sen Seungwan'dan mı hoşlanıyorsun?" Chanyeol hyung birden az önceki suratsız haline geri dönüp koltuğa oturdu.
"Ne alakası var?" Sehun'la ben birbirimize bakıp iç geçirdik.
"Hyung, hala itiraz mı edeceksin?" Chanyeol hyung birden ayağa kalkıp bana doğru geldi. Yanıma oturup sıkıca sarıldı ve gülmeye başladı.
"Tamam lan, tamam. Seviyorum. İlk başlarda onu görmek hoşuma gidiyordu. Git gide ondan hoşlanmaya başladım. Onu düşününce bile tuhaflaşıyorum, salak salak gülmeye başlıyorum. Onu görmek için derslerini takip ediyorum, tüm provalara saatinden önce gidiyorum. Ve bu hisler o kadar hoşuma gidiyor ki bitsin istemiyorum. Onunla ilgili hayaller kuruyorum. Beni sevsin istiyorum." Kafasını kaldırıp bana baktı. Hala sarılmaya devam ediyordu. "Hem beraber çift randevusuna gideriz. Fena mı olur?" Chanyeol hyungun sevincine dahil olmak için ben de dünden beri Seulgi'yle aramızdakileri özet geçtim.
"Seulgi dün telefonumu istedi ve kendi numarasını kaydetti. Hem de ben istemeden. Daha sonra onu aradım ve ağzımdan birkaç şey kaçırdım. O da bana onu istediğim zaman arayabileceğimi bundan rahatsız olmadığını söyledi. Chanyeol hyungla ben birbirimize sarılarak koltuğun üzerinde eşinirken Sehun bize onaylamaz bakışlarını gönderiyordu.
"Kafayı mı yediniz?"

***

Yemekhaneye girdiğimde aradığımı hemen buldum. Güzel kedi gözlerini kısarak Seungwan'a gülüyordu. Kimsenin görüp görmediğini anlamak için etrafıma bakındım. Sevgili olduğumuzda ona herkesin içinde gülmeyi yasaklayacağım.
"Günaydın, Seulgi, Seungwan." Seulgi başını kaldırıp bana baktı ve gülümsedi. Birkaç hafta önce bana böyle bakıp gülümseyecek deseler hayatta inanmazdım.
"Öğlen oldu Jongin. Ama günaydın." Ben yine Seulgi'ye dalıp gitmişken Seungwan yanımızda olduğunu belli etti.
"Oturabilir miyim?"
"Tabii ki." Seulgi'nin yanına yavaşça oturdum. İlk defa yanına oturuyordum. Ama sakinliğimi korumaya çalıştım.
"Nasılsınız?"
"İyiyiz, sen?" Seulgi cevap verdiğinde salak salak gülümsedim. Ta ki Seungwan araya girene kadar.
"Kendi adına konuş. Ben iyi değilim. Jongin en önemli sırrımı öğrenmişsin. Bunu birinden duyarsam seni öldürürüm." Şaşkınlıkla Seungwan'a bakakaldım. Seulgi ise gülüyordu. Tam o sırada yan masadan ona bakan birini gördüm. Ona sert bir bakış atıp Seulgi'ye doğru eğildim.
"Gülme." Seulgi'nin şaşırdığının ve belki az sonra kızacağının farkındaydım. Ama buna fırsat bırakmadan bir hamle daha yaptım. Kolumu Seulgi'nin sandalyesinin arkasına attım. Ona biraz daha yanaşıp ona bakan çocuğa döndüm. Gözlerimiz kesişince tek kaşımı kaldırıp bakmaya devam ettim. Çocuk hayal kırıklığıyla önüne döndüğünde hala bakmaya devam ediyordum. Kim bilir ben ortada yokken kimler bakmıştı Seulgi'ye böyle. Seulgi gömleğimin ucundan hafifçe çekiştirip dikkati çektiğinde sordu.
"Ne yapıyorsun?"
"Önemli bir şey yok." Seulgi'ye gülümsemeye çalışıp Seungwan'a döndüm. "Merak etme ona hiçbir şey söylemedim. Chanyeol hyungu gerçekten seviyorsun değil mi?" Hızla etrafına bakarak birinin duyup duymadığını teyit ettikten sonra bana kızdı.
"Sessiz olsana! Adını söyleme! Seviyorum." Gülümseyerek arkama yaslandım.
"Sana yardım edeceğim merak etme."
"Jongin yardım falan istemiyorum."
"Merak etme. Her şey güzel olacak. Bu arada Seulgi'yi alabilir miyim? Teşekkürler. Görüşürüz." Seulgi'yi ne olduğunu anlamadan ayağa kaldırıp çantasını ve montunu aldım. Daha sonra elinden tutup çıkışa doğru ilerledim. Ne cesaretle bunu yaptığımı bilmiyordum ama Seulgi'nin hiçbir şey söylemeden bana uymasından güç almıştım. Yemekhanenin kapısından çıkmadan beni durdurduğunda gülümseyerek montunu giymesine yardım ettim. Çantamdan onun için aldığım şapka, eldiven ve atkıyı da çıkarırken sordu.
"Bunlar ne ve nereye gidiyoruz?"
"Sen hep unuttuğun için, kendime bunları getirmek için görev verdim. Nereye gittiğimize gelince bugünlük dersin bitti ve seninle gitmek istediğim bir yer var. Bugününü bana ayırabilirsin değil mi?" Seulgi gülümseyerek elimdeki eldivenleri alıp ellerine geçirdi. Bu evet demekti sanırım. Elimdeki atkıyı boynuna doladım ve şapkayı da dikkatle kafasına geçirdim. Bana gülümsedi ve atkının ucundan tutup işaret etti.
"Zevkini beğendim."
"Aslında annem yardım etti."
"Annen mi? Annen beni tanıyor mu?"
"Senden bahsettim."
"Ne olarak?" Seulgi gözlerime beklentiyle baktığında yutkundum. Buna verecek bir cevabım yoktu.
"Hadi gidelim."

**

Seulgi'yle buz patenine gittik. Ben birçok defa düştüm ama o hep ayaklarının üstündeydi. Her düştüğümde gülerek kalkmama yardım etti. Daha sonra beraber sinemaya gittik. Bir aksiyon filmiydi ve ikimiz de çok beğendik. Filmden çıktıktan sonra beraber yemek yedik ve filmden bahsetmeye devam ettik. Beraber harika vakit geçirdik. Sevgili gibiydik. Daha sonra onu evine bırakmak için taksiye bindik.

"Biraz bekleyin lütfen." Seulgi'yle vedalaşmak için indiğimde taksiciye söylemiştim.
"Bugün çok eğlendim teşekkürler Jongin."
"Bu uzun zamandır planladığım bir şeydi. Geldiğin için ben teşekkür ederim."
"İyi akşamlar." Gülümseyerek apartmana ilerlediğinde durdurdum.
"Bir şey unutmadın mı?" Kaşlarını kaldırarak sorarcasına baktı. Atkısını işaret ederek güldüm.
"Bunları getirmek benim görevim." Gülerek atkısını çıkartmaya başladı. "Merak etme üşümene izin vermem yarın seni almaya geleceğim." O bana şaşkınlıkla bakarken eldivenlerini ellerinden çıkardım. Atkısını ve şapkasını da aldığımda devam etti. "İçeri gir üşüyeceksin, iyi akşamlar." Gülerek apartmana girdiğinde ben de taksiye bindim. Elimdeki şapkaya, atkıya ve eldivene baktım. Bu gece onlarla uyuyacağım.


Love Me Like I Do - SeulkaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin