||15. Bölüm||

379 30 9
                                    



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Seulgi'yle son konuşmamızdan beri iki hafta geçmişti. Bu sırada sadece maçlara yoğunlaşmıştım. Derslere gitmediğim için onu görmeye, çok yorgun olduğum için düşünmeye fırsatım olmuyordu.

O günün akşamında Seulgi'den birçok çağrı ve mesaj almıştım. Aramalarına cevap vermemiştim ama mesajların hepsi yanlış anladığımla ilgiliydi. Neyi yanlış anlamış olabilirdim ki? Tüm film kitap klişeleri yerine getirip yanlış zamanda mı gelmiştim? Çocuk onu seviyordu ama Seulgi onu sevmiyordu. Lütfen, gerçek hayattayız. Öyle bir olay yaşanmış olsa bile ona zaman vermiştim. Ama o ne ağzını açıp tek kelime söylemiş, ne de Youngjae'yi kendinden uzaklaştırmıştı.

Ertesi gün okula geldiğimde kapıda bekliyordu. Beni gördüğü an yanıma gelip konuşmaya çalışmıştı ama dinlememiştim. Onu arkamda bırakıp yürümeye devam etmiştim. Sanki kimse konuşmuyormuş gibi, sanki hiç orada yokmuş gibi. Hayal kırıklığına uğramış yüz ifadesini gördüğümde bir an için pişman olmuştum. Ama onarılamaz bir şekilde kırılmıştım. Seulgi'yi seviyordum ama yanında olmak bana acı veriyordu. Birkaç ay önceye kadar hiçbir sorunum yoktu. Seulgi'ye uzaktan bakıp, hayal kurarken mutluydum. Şimdi o zamanlar o kadar uzak geliyor ki.

Önce Sehun, ardından Seungwan ve Chanyeol hyung, en son Yixing hyung benimle konuşmaya çalışmışlardı. Beni teselli edecek sözler istemiyordum. Seulgi'yle ilgili konuşmayı hele, hiç istemiyordum. Öyle ki ilk gün yemekhanede Seulgi var diye yanlarına oturmamış, bana el sallayan Hye Mi'nin yanına oturmuştum. Okulda benim ve Seulgi hakkında dedikoduların döndüğünü, doğru olup olmadığını sormuştu. Partiden sonra kavgalı olduğumuzu sanıyorlardı. Hye Mi'ye sadece aramızın bozuk olduğunu söyledim. Kimseyle Seulgi'nin arkasından konuşacak değildim. Ne olursa olsun onu seviyordum, hala seviyorum.

Hye Mi'yle konuşurken bir ara Seulgi'yle göz göze gelmiştik ve ben ona inat Hye Mi'ye dönüp kahkaha atmıştım. O ise çantasını alıp aceleyle yemekhaneden çıkmıştı.

Ertesi gün yine kapıdaydı. Bir önceki gün gibi yanından sadece geçip gitmeyi planlamıştım. O ise arkamdan gelip konuşmaya devam etmişti. Sözleri hala kafamın içinde yankılanıyordu.

"Beni bir kere olsun dinleyemez misin?"

"Seni dinlemek istemiyorum. Bu kadar oyun yeter. Beni rahat bırak."
"Hiç mi tanımadın beni? Nasıl böyle bir oyun oynayabilirim sana?"

"Demek ki tanımamışım."

"Ya sana ne demeli? Neden o kızın yanına oturdun?"

"Seni hiç ilgilendirmez."

Bir gün Seulgi seninle konuşmak için çabalayacak ama sen görmezden geleceksin deseler, dünyanın en komik şeyini duymuşçasına gülerdim herhalde. Ama kırgınlığım o kadar büyüktü ki. Ümitlendiğim her hareketin aslında gerçek olmadığını bilmek o kadar incitiyordu ki beni. En ufak gülümsemesinde sebep arayan ben kalbi başkasına ait olduğu için kahroluyordum. Başkası elini tutabildiği için, o bembeyaz elleri dudaklarına götürüp öpebildiği için nefretle doluyordum.

Love Me Like I Do - SeulkaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin