{4}

13 2 0
                                    

Medya, Yvons...

"Güneşin kollarında..."

Ses kulaklarımdan içeri girip beynimde yankılanırken gözlerimi açacak gücü kendimde bulamadım.

"Ay izler seni..."

Şarkı o kadar olmasa da söyleyen kişinin sesi çok güzeldi.

"Yalnız değilsin..."

Gülümsememi bastıramadım. Hala gözlerimi açamamıştım ama.

"Sen görmesen de hissedeceksin... Asla yalnız değilsin... Onlar seni bilirler... Seni her zaman izlerler-"

Ses birden havaya karışıp yok olurken istemeye istemeye gözlerimi açtım.

"Sesinin bu kadar güzel olduğundan hiç bahsetmemiştin kuze-"

Gördüğüm kişi kesinlikle Emma değildi. Yatağımda değildim. Neler olduğunu hatırlamaya çalışırken etrafa baktım. Ve anılar teker teker beynimde yüklenirken hızlıca ayağa kalktım.

"Sen kimsin? Pam nerede?" sorularımla eş zamanlı olarak tutulan belimden çatırtılar çıkarken aldırmamaya çalışıp karşımda duran insanüstü güzelliğe sahip kızı inceledim.

"Öncelikle günaydın. Sesim için söylediklerine ise teşekkürler. Pam ise arkada. Son olarak ben de Yvons."

"Yvons mu? Seni tanıdığımı zannetmiyorum. Ayrıca... Nesin sen?" Evet, insanüstü güzelliğe sahip kıza bunu sormuştum.

"İvons."

"Ne?"

Yvons yavaşça ayağa kalkarken tekrarladı.

"Eyvon değil İvons diye okunuyor ismim."

Saçımı ona fark ettirmeden çekiştirdim. "Her neyse. Nereden çıktın sen?"

"Ormanın perisi benim cici kız. Daha fazla soru soracak mısın?"

"Cici kız mı?" Gözlerimi büyüttüm. Tabi o sırada arkadan Pam gelince bunu yapmayı bırakıp yere bakmaya başladım. Ayağımın ucuyla da toprağı eşeliyordum.

"Lauren. Uyanmışsın. Yvons, ona da anlattın mı?"

Gözlerimde 'neyi' sorusu yanıp sönerken önce Pam'e sonra Yvons'a baktım.

"Hayır. Sen yanındayken daha kolay olur."

Kaşlarımı çattım. "Neden bahsettiğinizi çok yüksek müsadelerinizle öğrenebilir miyim acaba?"

Yvons kıkırdadı. "Otur hadi, anlatayım."

Pam'e öldürücü bakışlar atarken oturduğum yere gerisin geri oturdum.

Ardından Yvons'a döndüm.

"Dün buraya, ormanıma atladığınızda sizi hissettim. Ve sizi buldum. İnsan olduğunuzu anlamıştım zaten ama bir süre uzaktan izledim sizi. Sonra sen uyuyakaldın. Pam yakacak bir şeyler topladı ama yakamadı. O sırada ağaçlarıma yanmaları için verdim ve saklandığım yerden çıktım. Topladığı ağaçlar hiçbir şey yokken tutuşunca hemen ormana göz attı ve beni gördü."

Boğazını temizledi ve devam etti.

"Kısacası orman perisiyim. Normalde buraya girmeniz yasak, sizi Blue'ya bildirmem gerekiyor. Ama Pam'i dinleyince... Açıkçası cesaretinize hayran kaldım. Bu yüzden sizi ihbar etmeyeceğim."

"Teşekkürler." Kısık çıkan sesimi duymaz sanmıştım ama gülümseyince yanıldığımı anladım.

"Ama daha fazla burada kalamazsınız. Yaşayamaz, ölürsünüz burada. Eğer ölürseniz de ruhlarınız bedeninizden ayrılmaya başlayınca hissederler. Bedenleriniz bulunur ve ben de cezalandırılırım. Merkeze gitmeniz lazım."

"N-nasıl yani?" şaşkın bakışlarım Pam'e döndü.

"Evet... Aslına bakarsan Emma ölmemiş. Yani ruhu ölmemiş. Ruhu şu an annenin yanındadır. Bizim o gördüklerimiz de asıl insanlar değilmiş. Herkesin ruhunu toplamışlar. Bütün bedenler şu anda dünyada ve küle dönmüş vaziyette."

"Aynen öyle..." dedi Yvons. Tekrar ona baktım. "...üzülmene gerek yok. Iıı bir de sana Yaşam İşleyişi'ni anlatmalıyım. Merkeze gidince Yaşam İşleyişi'ne uygun davranırsanız dikkat çekmezsiniz.

Yaşam İşleyişi merkezde yaşayanların uyması gereken zorunlu kuralları ve Merkez İşleyişi'ni bünyesinde barındıran güncel bloglardır. Yaşam İşleyişi zorunlu kurallarına göre-"

"Hey, tamam. Sanırım beynim daha fazlasını kaldıramayacak. Bizi merkeze bırak yeter."

Yvons'un bakışları Pam'e kaydı. Emindim, kesinlikle fazlasını kaldıramayacaktım.

"Peki, ben Pam'e anlatmıştım. Merak ettiğin bir şey olursa ona sorarsın."

Ayağa kalktı. "Şimdi sizi merkeze götüreyim." Biz de ayağa kalkarken duraksayıp etrafına baktı. Sonra sol elini kaldırıp parmaklarını salladı. İki tane dal parçası ona doğru yavaşça uçup elinin üzerinde durunca bize baktı.

"Bu iki dalı emrinize veriyorum. Eğer yakalanırsanız orman perisinin yardımcılarıyız deyin ve dalları kullanın. Sizin düşüncenize göre dallar hareket edecektir."

Çenemin yere düşmemesi için kendimi zor tuttum diyebilirim. Emrimize verilen ağaç parçaları mı? Bunu hiç beklemiyordum. Dalları elimize aldıktan sonra, Yvons bize birer tane pelerin verdi. Giyip başlıklarımızı çektikten sonra Yvons'a tutunduk. Ve yükselmeye başladık.

O büyük ağaçların da üstüne çıktığımızda gözlerimi kapatıp Emma'nın ölmemiş olmasını öğrenmeme rağmen içimde bulunan sıkıntıyı atmaya çalıştım. Tabi ki olmadı. Gözlerimi araladım.

Buraya ilk kez geldiğimizde gördüğüm o denizin üzerindeydik şimdi. Merkez görünüyordu. Merkeze baktım.

Dubai'ye benziyordu merkez. Tabi artık Dubai diye bir yer yoktu, dünya yoktu. Ama merkezi oraya benzettim. Yüksek gökdelenler, şehiriçi havuzcukları ve diğer görebildiğim her şey... Tek fark arabalar yoktu. Ki yaşayanların buna ihtiyaçları da yoktu. İstedikleri yerlere uçuyorlardı. Ayrıca hava da inanılmaz temizdi.

Merkezin üzerine geldik ve Yvons yavaşça yere indi. Pelerinimi düzeltip dalı daha iyi kavradım ve ona baktım.

"Yardıma ihtiyacınız olursa dala bunu fısıldayıp havaya fırlatın. O beni bulacaktır." dedi ve bir anda beni kendine çekip sarıldı. Bunu beklemiyordum, birkaç saniye put gibi dikildikten sonra ben de ona yavaşça sarıldım. Geriye çekilip Pam ile bana baktı.

"Şans daima sizinle olsun."

Ve yükselip bir yıldız gibi kaydı.

Gitmişti.

Bulunduğumuz yere baktım. Sahil tarafındaydık ama binalar çok yakındı. Pam'e döndüm.

"Şimdi ne yapıyoruz?"

YILDIRIM-The Cold WarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin