{12}

10 2 0
                                    

Medya, Lady...

Cama vuran yağmur taneleri ikinci bir şimşekle parladı. Başımı cama yaslayıp ıslanan toprağın o muhteşem kokusunu içime çektim.

Yağmurun bu kadar hızlı ve çok yağması iyi şeylerin olmayacağını açık açık söylüyordu. Marvel'la sabah konuşmamızın ardından yağmur yağmaya başlayınca gitmişti. Akşam olmuştu ama hala ortalıkta kimse yoktu.

Derin bir nefes aldım. Ve verdim. Aldım... Verdim...

Olmuyordu. İçimdeki sıkıntı bir türlü geçmiyordu. Gözlerimi kapatıp denedim bu sefer. Hayır, çabalamam hiçbir işe yaramıyordu.

Gözlerimi açtım.

Hayır, hayır, hayır... Görmek istediğim kesinlikle bu değildi. Yine yağmurla ıslanan toprağı görmeyi tercih ederdim. Ancak gördüğüm yeşil saçlı perilerle dolu bir bahçeydi.

Hafızamda bir tur atıp yeşil saçlıların kim olduğunu hatırlamaya çalıştım.

A, tabi ya! Doğa koruyucuları!

Yağan yağmur onlarında fazlasıyla dikkatini çekmiş olmalı ki gittikçe artıyorlardı. Neler olduğunu ben de anlayabilseydim keşke!

Odanın kapısı birden açılınca zihnimdekileri bir kenara bırakıp hemen camın yanından ayrıldım.

Gelen Marvel'dı. Az da olsa rahatlarken gözlerimle neler olduğunu sordum.

"Hadi. Gel benimle."

Bileğimi tutup beni çekerken hızına yetişmeye çalışıyordum. Karanlık koridor ve merdivenlerden sonra bahçeye çıkabilmiştik. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken ona baktım.

"Neler oluyor Marvel?"

Başıyla bahçeyi gösterdi. Her yer doğa koruyucularıyla doluydu. Ve bir de Ëlvä'larla...

"Yağmurun bu kadar fazla yağması normal değil. Doğa koruyucuları da yağmuru durduramıyor. Yani kısaca anlatmam gerekirse, biz de neler olduğunu bilmiyoruz."

Doğa koruyuculardan biri bize doğru koşmaya başlayınca durup ona baktım. Siyah pelerininin başlığı çıkmıştı. Yeşil saçları sırılsıklamdı.

"Marvel. Son kez ben deneyeceğim. Eğer bu da bir işe yaramazsa iş Tanrı ve Tanrıça'lara kalmış demektir."

Marvel başını sallarken koruyucu yanımızdan ayrıldı. Buradaki herkesin çok güzel olduğunu söylemiştim sanırım. O da öyleydi.

"O kimdi?" dedim Marvel'a. Islanmamamız için beni bir ağacın altına çekerken cevapladı.

"Doğa koruyucuların Tira'sı Lady."

Kısa ve öz bir açıklama... Anlaşılan susmam gerekiyordu. Ben de öyle yaptım.

Saniyeler birbirini kovalarken bahçedeki herkes bir kenara çekildi. Sadece Lady kalmıştı.

Ellerini yukarı kaldırıp bir şeyler mırıldanmaya başladı.

O mırıldandıkça ellerinden beyaz ışıklar çıkmaya başladı. Yavaş yavaş ışıklar arttı ve elleri bir fener gibi yanmaya başladı.

Yağmuru durdurma çabası içinde olduğunu sormadan anlayabilmiştim. Buna içten içe sevinirken yağmurun hiç azalmadığını görmek sevincimi gölgede bıraktı.

Lady umutsuzlukla ellerini indirip bize doğru baktı. Gözleri Marvel'ı bulduğunda başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır, bir çözümü olmalı!" diye atıldım. Ağacın altından ayrılmıştım. Lady'e doğru giderken Marvel da peşimdeydi.

"Başka bir yolu daha olmalı! Hemen pes edemezsiniz!"

"Yok!" diye bağırdı Marvel kolumdan tutup beni kendisine çevirirken. "Yok, anladın mı? Her şeyi denedik işte!"

Son bir ümitle Lady'e baktım. Marvel'ı destekler nitelikte başını sallayınca beynime başvurdum. Bir yolu olmalıydı!

"Albaratos..." dedi iç sesim ve tekrar karanlığa daldı.

"Albaratos!" dedim hemen. "Onu da çağırdınız mı? O da denedi mi?"

Lady ıslak yeşil saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Yanına başka bir koruyucuyu çağırıp kulağına bir şeyler fısıldadı. Koruyucu başını sallayıp kanatlarını açtı ve havalandı.

"Albaratos'u buraya getirecek."

Zaferle gülümserken Marvel'a baktım.

"Bir sonraki sefere bağırmadan önce iki kez düşünürsün artık."

Ve cevabını beklemeden ağaca doğru yürüyüp altına oturdum.

Marvel'ın bana baktığını fark etsem de ona doğru bakmamak için kendime emir verdim. Diğerlerini incelemeye başladım.

Bir sürü doğa koruyucusu ortalıkta koşuşturduğu için nereye baksam dalgalanan ıslak yeşil saçlar görüyordum. Sizi çimen kafalar dedim içimden ve güldüm. Tabi ki içimden güldüm! Henüz delirmedim yani!

Kısa bir süre sonra Lady'nin gönderdiği çimen kafa yanında Albaratos'la beraber geldi. Yaşlı adam dizlerinin üstüne çöküp dinlenmeye çalışırken hemen ayağa kalkıp yanına koştum.

"İyi misin Albaratos?"

Yaşlı gözleri beni buldu. Güven verir gibi gülümseyip atağa kalktı.

"İyiyim, iyiyim. Merak etmeyin Tanrıça'm."

Tanrıça'm... Albaratos'un sözü beynimde yankılanırken o çoktan diğerlerinin yanına gitmiş, büyü için hazırlanmaya başlamıştı.

Bense donup kalmıştım.

Tanrıça'm... Ses beynimde tekrar yankılanırken olduğum yere çöktüm. Buna alışkın değildim ama kabullenmiştim. Beynim benden bağımsız çalışmaya başlamıştı. Ellerimle şakaklarımı tutup gözlerimi kapattım. Ve üstüne oturduğum dizlerimin üzerine doğru eğildim.

Tanrıça'm... Tanrıça'm... Tanrıça'm... Tanrıça'm...

Ses yankılanıp beyin duvarlarıma çarparken birden nefessiz kaldım. Ellerimi başımdan çekip doğrulurken yavaşça ayağa kalktım.

Herkes susup bana bakarken kalan son nefesimle başımı göğe çevirip bütün gücümle bağırmaya başladım.

"Dur artık! Dur! Güneşi görmek istiyorum! Dağılın! Dağılın bütün bulutlar!"

Nefesim biterken bağırmayı bıraktım ve kendimi resmen yere attım. Oksijen ben yere düşerken boğazımdan geçmeye başlayınca kısa bir süre öksürdüm. Bağırdıktan sonra bir de öksürünce boğazım feci acımaya başlamıştı.

Elimi boğazıma götürürken etrafıma kaçamak bir bakış attım.

Herkesin bana bakmasını bekliyordum zaten ama bakışlarının garip bir duyguyla kaplandığını görünce kaşlarım çatıldı.

Yarı hayran, yarı şaşkın bakışlarla beni izliyorlardı. Albaratos, Marvel ve Lady de dahil. Yavaşça ayağa kalkıp bütün çimen kafalara baktım. Hepsi aynıydı. Kendi etrafımda 365° dönüp hepsine baktıktan sonra gözlerim tekrar Albaratos'u buldu.

Bakışları değişmişti.

Gözleriyle gülümsedi resmen. Ben onun her hareketini izlerken sağ elini yavaşça kaldırdı ve gökyüzünü işaret etti.

Bakışlarımı ondan alıp yavaşça göğe baktım.

Yağmur durmuş, güneş açmıştı...

Şaşırma sırası bana geçerken tekrar Albaratos'a baktım.

Gülümsemesi derinleşirken yüzündeki kırışıklıklar arttı.

Anlamadım der gibi baktım. Anlamış olacak ki başını olumlu anlamda salladı ve tek bir cümle söyledi. Söylediğini sadece ben duymuştum çünkü cümlesi beynimde yankılandı. Beynime mi girmişti sorusunu atlayıp cümlesine odaklandım.

"İyi ki varsınız... Tanrıça'm..."

YILDIRIM-The Cold WarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin