"Seni seviyorum"

44 1 0
                                    




      Gitmeyi ertelemek kesinlikle aptalca bir karardı. Yazmak bir şeyleri çözmek yerine acılarımı tekrar hatırlama neden oluyor. Unuttuğum o hain adamı hatırlamak hiçbir şeyi çözmüyor. Özür dilerim Efe ağabey daha fazla uğraşamayacağım bu karmaşık durumla. Ben hayatıma devam etmeye çalışırken onu anımsamak bana iyi gelmiyor. Dürüst davranmak gerekirse hala acı duyuyorum. Ama bu acıları gömmüşken tekrar gün yüzüne çıkarmak gibi bir niyetim yok. Şu halime bak ağlıyorum. Ne için ağlıyorum?  En son ne zaman ağlamıştım? Tekrar o günlere dönmek istemiyorum. Ben güçlü bir kadınım. Atlattığım onca acıya rağmen hala gülebiliyorsam güçlüyüm. Defterin kapağını kapattım. Açmak istemiyorum. Görmek dahi istemiyorum. Saatlerdir yazı yazdığımdan parmaklarımda karıncalanma var. Efe ağabeyin zorla aldığı telefondan taksi çağırıyorum. İlk defa işe yarıyor sanırım. Küçük penceremden dışarı bakıyorum. Son kez derin bir nefes alıyorum bu camın önünde. Bana güzel günler sunan güzel kasaba seni özleyeceğim. Bu dünyada oluşum özlemlerden ibaret sanırım. Ve şimdi bir özlem daha ekledim... Kalbin en derine dokunanlarından can yakan ama anımsadıkça yüz güldürenlerinden. Tekrar veda vakti Alya. Hoşça kal Bursa. Hoşça kalın canım öğrencilerim, kasaba halkı. Öğrettiklerimi unutmayın olur mu çocuklarım? Siz güçlü çocuklarsınız başaramayacağınız hiçbir şey yok. Zaten hazır olan valizimi alıp salona indim. Öğrencilerimi doldurup onlarla oyunlar oynadığım sohbetler ettiğim küçük ama şirin salon... Senide özleyeceğim. En çokta içinde yaşanan güzel günlerimi. Sana veda mektubu bırakmıyorum Efe ağabey. Kızmazsın umarım. Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktığımda ürperiyorum. Taksim gelmiş. Bu saatte bu kadar çabuk gelmesi şaşırtıyor beni. Valizimi alan taksici aceleci... Bense biraz daha zaman geçirmek istiyorum burada. Ama olmuyor biniyorum taksiye. Yine nereye gittiğimi bilmeden düşüyorum yollara. "terminale mi abla?" başımla onaylıyorum. Bunun yeterli olmasını diliyorum. Konuşmak istemiyorum. Adam arabayı çalıştırınca içimden bir şeylerin koptuğunu hissediyorum. Son kez arkama bakıyorum. "Elveda..."

            Bursa'nın kocaman terminalinde yapayalnızım. Daha sabah bile olmadığından boş denebilecek kadar az insan var. Hayatımda ilk defa ne yapacağımı bilemediğimde Hasan amca elimden tutmuş beni Erzurum'a götürmüştü. İkincide ben herkesi arkamda bıraktığımda Bursa'ya gelmiş ve Efe ağabeyin büyük desteğiyle karşılaşmıştım. Bu üç Alya. Yine bir terminaldesin. Bu sefer nereye? "aaaa... kız bayıldı." Birinin çığlığı böldü düşüncelerimi. Oluşmaya başlayan kalabalığa yürüdüm. Yerde yatanın öğrencimin ablası olduğunu görünce şaşırdım. "Beliz?" Yüzü bembeyazdı. "Biri ambulans çağırsın. Soğuk su getirin." Valizimi yere bırakıp ayaklarını valizin üzerine koydum. Elime suyu tutuşturan adamdan hızla suyu alıp şişenin kapağını açtım. Avucuma biraz döküp ensesine kulaklarının arkasına yüzüne sürdüm. "beliz?" nerede kaldı bu ambulans? Ne işi var bu kızın burada? Çevremizde git gide artan kalabalıkta nefes almak oldukça zordu. Ayağa kalktım. "lütfen uzaklaşın." Yaşlı bir amcanın desteğiyle kalabalığı dağıttık. Tek başına ne yapıyorsun sen burada kızım? Sen bakkala giderken bile ürkek tavırlarda bulunursun. Seninle iletişim kurmak ne kadar zorladı beni. Kitap isterken renkten renge girersin utancından. Yanında kimse olmadan neden buraya geldin?  Nihayet sağlık görevlileri geldi. Kontrol edip aceleyle ambulansa bindirildik. Hastaneye gelip acil bölümüne geçtik. Bir sürü test alınan kanlar geçen zaman düşündükçe nefes alamıyorum. Hala baygın yatıyor. Kolunda serum nasılda cansız görünüyor. Genç doktor yanıma sinirle geldi. "hasta yakını siz misiz?" başımla onayladım. "nesi oluyorsunuz?" "kardeşinin öğretmeniyim." Derin bir nefes verdi. Sesi yumuşamıştı. "Aileden değilsiniz yani." Başımla onayladım. Beliz'in incecik kollarını gösterdi. "morlukları görüyor musunuz?" elim istemsizce kalbime gitti. Yer yer sararmış yeşile dönmüş izlere baktım. Ben neden daha önce fark edemedim? Gerçek acı bir şekilde döküldü mühürlemek istediğim dudaklarımdan. "darp mı?" "öyle gözüküyor." Bundan daha önce bahsetmemişti. Aslında çok fazla şey anlatmazdı. Okula erken başladığından 16'sında liseden mezun olmuş. Yatılı okumuş. Babasını kaybedince büyük acılar yaşamış. Annesi kısa sürede biriyle evlenince çok üzülmüş. En büyük hayali olan üniversite onun için askıda. Sınava hazırlanmasında yardım ediyorum. Her hafta 2 3 kere yanıma uğrar. Efe ağabeyde yardımcı oluyor Belize. Aslında düşünce bu hafta uğramadı. Okulla uğraşırken bende çok ilgilenemedim. Kendimi suçlu hissettim. "üvey babasıyla arasının iyi olmadığını anlamıştım." Gözümden akan bir damla yaşa engel olamadım. "ben nasıl anlamam? Babasını kaybedeli çok olmadığından ailesine tepki gösteriyor sanmıştım. Ne kadar aptalım. Daha çok ilgilenmeliydim." Doktor dikkatle yüzümü inceleyip elini omzuma koydu. "sizin suçunuz değil. Durumun ne olduğunu bilmiyoruz henüz. Uyandığında öğreniriz." Onaylamak istesem de tepki veremedim. Yaşadığı acıyı düşündükçe kahroldum. Gözümde her zaman küçük bir çocuk olan ürkek bir ceylan beliz... Nasıl olurda bunca şeyi içine atar? Nasıl ilgilenemem onunla? "hocam test sonuçları." Doktor dosyayı alıp bakarken yüzü ekşidi. Sinirle alnında belirginleşen damarları korkmama neden oldu. "darp olduğu kesinleşti mi?" korkuyla sormuştum bunu. Başını olumsuzca salladı. "bunu nasıl söyleyebilirim bilmiyorum." Gözlerim doldu. "kötü bir hastalığı mı var?" başını tekrar olumsuzca salladı. "beliz hamile." Başımı olumsuzca salladım. Duyduğum hiç mantıklı değil.  "hayır, bu imkansız. O daha 17 yaşında. Arkadaşlarıyla gezip eğlenmeli. En büyük derdi ailesinin almasına bir türlü izin vermediği eşyalar olmalı. O nasıl...." Gözümden düşün yaşların Beliz'in elinde dağılmasını izledim. "bunun için mi kaçıyordun?" cansız yüzünde bir cevap arasam da bulamadım. "şimdi ne yapmamız gerekiyor?" yaptığından memnun olmadığı belliydi. "yasal olarak ailesine haber vermeliyim." Annesinin durumdan haberdar olduğunu sanmıyorum. Evden kaçmış bir kıza hoş görü gösterecek biri değil. Kızının hamile olduğunu duyarsa neler yapabileceğini hayal bile edemiyorum. "ailesine haber vermeden önce uyanmasını bekleyebilir miyiz? Lütfen." Kafası karışıktı ama onayladı. "ne zaman uyanır?" dikkatle Beliz'e baktı. Duruma üzüldüğü her halinden belliydi. "her an uyanabilir." "bir jinekolog arkadaşımı aradım. Birazdan burada olur. Eğer..." "eğer aldırmak isterse tanıdık olsun." Tamamladığım cümle ikimizi de ürpertti. "bakın hanım efendi sizin de yaşınız küçük anladığım kadarıyla. Beliz'in psikolojik..." sözünü kesme gereği duydum. "doğru yaşım küçük. Ama bu kolay bir hayatım var demek olmuyor. Annemi babamı ve kocamı kaybettim. Bunlarla tek başıma idare etmedim. Çevremde bana değer veren insanlar vardı ve ben bu insanlarla tekrar mutlu olmayı öğrendim. Beliz ne isterse yanında olacağım. Kararı kendi verecek." Doktorun onaylamayan bakışları rahatsız etti. "ben bebeğimi doğurmak istiyorum."  Şaşkınca Beliz'e baktım. Yüzüme sevecen bir gülümseme yerleştirip elini tuttum. "ben her zaman yanındayım canım." o her zaman korkmuş havası yoktu. Hatta ilk defa kararlıydı bence. "biliyorum. En başında size gelseydim belki de..." yüzü sinirle gerildi. Sakinleşmesi rahatlaması için gülümsedim. "ne zaman geldiğinin önemi yok. Ben buradayım ve hep yanında olacağım." Başıyla onayladı. "Beliz senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum ama bize olanları anlatmalısın." Doğru cümleleri kurmak benim için oldukça zordu. Yatağın kenarına oturup elini tuttum. "Birkaç ay önce başladı her şey. O adam sizin yanınıza gelmeme karşı çıkmaya başladı." Kararsızca yüzüme baktı. Ne olduğunu tahmin edebiliyordum. "sorun değil beliz anlatmaya devam edebilirsin canım." gözlerini kaçırdı. "bir adamla aynı evde kalırken aralarında..." sustu. "beliz kimin ne düşündüğü umurumda değil." "aranızda bir şey olduğunu öyle bir ortamda olmamamı söyleyip durdu. Kavga ettik. İlk defa birine sesimi yükselttim. Vurmaya başladı. Annem..." elini yumruk yapmış sıkıyor sanki o anı yaşıyordu. Kendimi çok çaresiz hissettim. Yardım etmek istiyordum ama diyecek doğru şeyleri bulamıyordum. "o bana vururken hiçbir şey söylemedi. Gelmemem için baskı yapmaya başladı. Onlardan kurtulmak için tek çarem o sınavdı. Daha çok çalıştım." Beliz yanımda bunları yaşarken ben nasıl göremedim? Ergenlik dürtüleri diye nasıl geçiştirdim? Nasıl bir insanım ben? " o kadın yokken yine kavga ettik. Vururken elbisem..." gözleri sabitlenmiş zoraki nefes alarak korku ve tiksintiyle anlatıyordu. "bana saldırdı. Karşı koymaya çalıştım. Bağırdım. Kimse beni duymadı..." sıkıca sarıldım. "şhh.. hepsi geçti. Bunların yaşanmasına izin vermeyeceğim artık. Sen benim vekâletim altında olacaksın. Kimse dokunamayacak sana. Kimsenin seni incitmesine izin vermeyeceğim." Ağlarken nefes almakta zorlanıyordu. Kuş gibi huzursuzca kanat çırpıyordu küçük kalbi. "ben söylemek istedim. Ama çok utandım." Söylemediği için suçluluk duyuyordu belli ki. Sanki yanlış yapan kendisiymiş gibi. "Beliz senin utanmanı gerektirecek hiçbir şey yok. Sen yanlış bir şey yapmadın." Başını eğdi. "kaçmak istiyorum. Yerin dibine girmek istiyorum." Yaşlarını silip yüzünü ellerimin arasına aldım. "Beliz sen daha gencecik bir fidansın. Bebeğin için güçlü bir çınar olmalısın. Bunu yapabilir misin?" başıyla onayladı. O ürkek ceylan nasılda kaplan gibi olmuştu şimdi. "ben başta çok korktum. İntihar etmeyi düşündüm ama sonra bunu buldum." cebinden bir bebeğe ait ultrason fotoğrafı çıkarıp gösterdi. Neredeyse kalbim duracaktı. Gözüm fotoğrafta takılı kaldı. "bana okumam için verdiğiniz bir kitaptaydı bu." Dikkatimi vermekte zorlanıyordum. "bebeğin karnımdaki görüntüsü buyken ben ona nasıl kıyarım. O benim bebeğim. Sadece benim." Fotoğrafı aldım. "benim biraz nefes almam gerekiyor." Perdeyi itip dışarı çıktım. Bir iki adım attım ama tökezledim. Kolumu sıkıca kavrayıp düşmemi engelleyene bakmak için döndüm. Temkinli ifadesiyle bana bakıyordu doktor. "iyi misiniz? sizi bir yere oturtalım." Acilin önündeki banklara oturduk. "senin bebeğin miydi? Onu da mı kaybettin?" ilk defa doktorun yüzüne dikkatle baktım. Kim bilir şuan ne haldeydim. Yüzü endişeli bir ifadeye bürünmüştü. "Beliz'in çıkış işlemlerini yapın lütfen." Onaylamayan bakışlarından rahatsız oldum. "Yapamam. Bunu bildirmeliyim. Kız reşit değil. Durum ortaya çıkmazsa onlarla kalmaya devam edecek. O aileyle kalmasına göz yumamam." Kafamı toplamaya çalışıyordum. " bir süre yetiştirme yurdunda kalacak. Sonra ne olacak sanıyorsunuz? 18 olur olmaz kapı dışarı edildiğinde karnındaki bebekle ne yapacak? İzin verin ben çözeyim bunu. Sizce Beliz'in o insanlarla kalmasına müsaade eder miyim?" başını olumsuzca salladı. "siz etmek istemeyebilirsiniz ama yasal hakları..." daha fazla dayanacak gücüm kalmadı. "o insanlarla kalmasına izin vermeyeceğim. Size bunu kanıtlamam için bana zaman verin." Elini saçlarının arasına götürdü. "kaç yaşındasın?" "23" başını onaylamayarak salladı. Sanırım genç olduğum için güçsüz olduğumu düşünüyor. Elimdeki fotoğrafı cebime koyup ayağa kalktım. Başımda ağır bir dönme hissedip tekrar yerime oturdum. "seni muayene edeyim. İyi görünmüyorsun." Başımı olumsuzca salladım. "iyi değilim." "o bebek..." "cevap verirsem gitmemize izin verecek misin?" başını hayır anlamında salladı. "Sizi ben götüreceğim." Bu sanırım onay oluyor. "bir hafta zamanın var. O aileyle iletişimini kesemezsen durumu bildiririm. Ayrıca bir haftadan sonrada gözüm üstünüzde olacak. Bir riske giriyorsam işin peşini bırakmasam iyi ederim değil mi?"  başımla onayladım. Artık gücümü toplamıştım. "benim bebeğimdi." Acılarım kalbimi parçalamaya çalışıyordu sanki. "üzgünüm." "bende." Ayağa kalktım. Benimle birlikte kalktı. "çıkış işlemlerinizi halledeceğim. Sonra üzerimi değiştireceğim. Nereye gitmek istiyorsanız götüreceğim sizi." Gülümsedim. "teşekkür ederim. Bana güvendiğiniz için." "umarım yanlış bir şey yapmıyoruzdur." "yapmıyoruz doktor." Gülümseyip elini uzattı "Akın." Uzattığı eli tuttum. "Alya." Kendimi toparlayıp Beliz'in yanına gittim. "Gidebiliriz artık." İçim korkuyla doldu. Söz verdim ama nereye götüreceğim onu. 1 yılda ortalama bir birikimim oldu. Ama ne zamana kadar yeter bu bize. Hele bebekten sonra daha çok artar masraflar. "nereye gideceğimizi mi düşünüyorsunuz?" gülümseyip başımla onayladım. "Kasabaya dönebiliriz." Oraya dönmek ikimiz içinde iyi olmaz. Benden cevap alamayınca devam etti. "başınızı belaya sokmak istemiyorum. Henüz reşit değilim. Kasabaya dönelim. 3 ay sonra 18 olduğumda giderim. Kimse durduramaz beni. Belki üniversiteyi kazanırım. Okurken yarı zamanlı çalışıp bakarım bebeğime." Elimden geldiğince sıcak gülümsedim. İçimden ağlamak geliyordu. Geçen yıl bu zamanlarda bende zor kararlar almıştım. Tek başıma. "seni yalnız bırakmayacağım Beliz. Biz birlikte atlatacağız her şeyi. Kasabaya gidelim. En kısa zamanda oradan ayrılırız." Konuşmamızı akın bey böldü. "hazırsanız gidelim hanımlar." Beliz'in kalkmasına yardım edip valizime uzandım. Akın bey bende önce davranıp valizi alınca Beliz'i sıkıca tuttum. "arabayı alıp geliyorum siz burada bekleyin." Hızla uzaklaşırken ikimizde arkasından bakıyorduk. Oldukça havalıydı. Kumral uzun boylu yapılı sayılabilecek yakışıklı bir adamdı. "oturmak ister misin beliz?" "hayır." "çok hoş biri." Bunu çekinerek söylemişti. Onaylayıp gülümserken içimdeki duygular beni yakıp kavuruyordu. Küçücük bir kızın hayatını elinden aldın adi adam. Belki flört edecek birini sevecekti. Onun yaşındakiler erkekler hakkında tartışırken Beliz bebeğine bakmak zorunda kalacak. Karşısına kimse çıkmayacak küçük yaşta evlenmeden bebek yaptığı için kınayan bakışlara maruz kalacak belki de. Ne çabukta yargılıyoruz insanları. Neler yaşadığını bilmeden, hissettiklerini sormadan... Akın bey gelince arka koltuğa oturduk. Kasabayı söylediğimde normalde insanların verdiği gibi hastalıklı kasaba tepkisini vermedi. Yol tarifi almayışı dikkatimden kaçmadı. Kasabanın girişinde evi sordu. Tarif edip gelince hızla indim. Valizi kapının önüne bıraktım. Çocuklar dersteydi. Kimse görmeden Belizi eve sokmak istiyordum. Aceleyle Akın beyin yanına gittim. "her şey için teşekkürler. Haftaya görüşürüz." Onaylamayan bakışlarını üzerime dikti. "rica ederim ama işlerimi sağlama almayı tercih ederim. İletişim numarası alabilir miyim?" numaramı verip uğurladım. Ders saati bitmek üzereydi hemen eve girdik. Çarşafları değiştirip Belizi yatırdım. "ben birkaç işimi halledeceğim. Sen dinlen. Arada yanına uğrayacağım." Düşünceliydi. "kaçtığımı anlamışlardır." Hala korkuyor. "ben halledeceğim sen korkma." Hemen okula geçtim. Efe ağabey beni kapıda görünce şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırdı. "Efe hocam müsaadeniz olursa Cem'i alabilir miyim?" sınıfa göz attım ama cem yoktu. "Ablası rahatsızmış. İzin isteyip gitti. Bir şey mi oldu hocam?" yüzünde birçok ifade belirip kayboluyordu. "anlatırım hocam. Şimdi gitmeliyim size iyi dersler." Aceleyle okuldan çıktım. Cemin evini çok iyi biliyorum. İsminden ötürü uzun süre kötü davranmıştım ona. Bunu kendisi de anlamıştı. Sürekli yaramazlık yapıyordu. Bir süre hiç ilgilenmedim onunla. İlgimi kaybetmiş olması onu üzmüş sürekli yapacak bir şebeklik buluyordu. Bir gün çok hastalanmış. Yaptığım onca şeyden sonra kendime çok kızmış haksız tepkimden ötürü hasta ziyaretine evine gitmiştim. Elimde bir kutu misketle. Bahçede çocuklarla sürekli misket oynuyordu. Belli ki çok seviyordu. Yanılmadım. Çok mutlu oldu. Barıştık. İyileşince bana misket oynamayı öğretti. Sağ kolum oldu ben nereye o oraya. Bolca misafir oldu evimizde. 9 yaşındaki bu yumurcak benim en büyük mutluluğum oldu. Kapıyı keyifsizce açan Cem'i görünce içim sıkıldı. "öğretmenim neden geldiniz? Okulu asmadım gerçekten ablam..." başını yere eğdi. Belli ki bana yalan söylemek istemiyordu. Bu hoşuma gitti. "biliyorum canım. Çok mu merak ettin ablanı?" şaşkınca büyüyen gözleri karşısında gülmemek imkansızdı. Cebimden anahtarı çıkardım. "ablan benim odamda dinleniyor git ama çok yorma anlaştık mı?" boynuma sıkıca sardı sıska kollarını. "melek öğretmenim benim." "koş." Ayakkabılarını ayağına geçirdiği gibi koşmaya başladı. Ben arkasından bakarken annesi belirdi kapıda. "Nereye yolladınız oğlumu? çocuklarımla görüşmenizi istemiyorum." Sesim oldukça soğuktu. "bende çocuklarınızla görüşmenizi istemiyorum." Şaşkınlıkla ağzı açıldı. "siz kim oluyorsunuz da çocuklarımla arama girmeye çalışıyorsunuz?" iğrenç adam belirdi arkasında. "bu kadını bir daha görmeyeceğim yanınızda demedim mi ben sana?" adamın sert tavrı kadını allak bullak etti. "buraya beliz için geldim." Adam adeta kükredi. "beliz içerde yatıyor. Sizinle görüşmek istemiyor." Tek kaşımı havaya kaldırıp tehditkar bir hava oluşturmaya çalıştım. "beliz'in evde olmadığını biliyorum." Kadın bir an düşecek gibi oldu. "kızımın nerde olduğunu biliyor musunuz?" saatlerdir kayıp kızının nasıl olduğunu sormadı bile. "biliyorum." "hemen getir onu evine." Adam bağırmalarının bende işe yaramadığını görünce oldukça rahatsız oldu. "beliz şuan evinde." kadın umutsuzca sordu. "kızım nerede?" "kızınız iyi ve benimle." adam atılıp dışarı çıktı. "gösteririm ben ona." "hastaneden geliyoruz." Sözlerim adamın üstünde şok etkisi yarattı. Yerinde donup kaldı. "yerinize olsam geri dönerdim adam lakaplı mahluk." "sen ne diyorsun?" kükreyip elini kaldırdı. Başımı olumsuzca sallayınca durdu. Bir adım geri çekilip ikisini de görüş alanıma aldım. "Beliz şiddete maruz kalmış." İkisinin de rengi gitti. "darp raporu aldık. Ve bunu sizin yaptığınızı söylüyor." Kıvranmaları için yavaş yavaş ara vererek konuştum. "sizi dava edersem hapislerde çürürsünüz." Adam isyan etti. "kim kızına vurduğu için hapse girer." Kızıymış. Seni adi köpek. "sizi uyarıyorum kuvvetli bağlantılarım var. En az 5 yıl garanti verebilirim." Adam içinde bir şeyler tartıp başını sallıyordu. "tabi bir seçenek daha var. Beliz'in benim yanımda kalmasına izin vereceksiniz ve ondan uzak duracaksınız." Kadın ayakta zor dururken kaplana dönüştü. "asla olmaz." Sinirle elimi sıktım. Nasıl bir annesin sen! "siz içeri geçin biz devamını eşinizle konuşalım." Adamın tek bir işaretiyle içeri girdi. "hayatımda tanıdığım en adi şerefsiz adam sensin. Ne yaptığını biliyorum ve elimde rapor var. Karın kızına tecavüz ettiğini öğrenirse ne olur?" adam adeta bütün gücünü kaybetti. "karını ikna et. Ne seni nede onu kapımda görmek istemiyorum. Eğer Cem'e de dokunmaya kalkarsan yemin ederim seni hapse tıktırırım. O delikte yaşlanıp ölürsün." Başıyla onayladı. Gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. Seni şikayet etmiyorsam Beliz ve karnındaki bebek için seni adi adam. Ama yemin ederim bir yolunu bulup sana yaptıklarını ödeteceğim. "tamam. İkna edeceğim. Kimse bir şey öğrenmesin." Yüzüne bile bakmadan ilerledim.  Umarım doğru yoldayımdır.

YalnızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin