Tekrar kaçmak

43 2 0
                                    

"Eski eşim. Cem" kelimeler duygularımın aksine büyük bir sakinlikle dökülmüştü dudaklarımdan. Efe ağabey şaşkınca bakakaldı. "Efe ağabey yalvarırım bir şey yap. Görmek istemiyorum onu." Bizi duymalarından korkup sesimi olabildiğince alçalttım. Alnı kırıştı. "Odana git kapını kitle. Ne olursa olsun açma." Başımla onaylayıp koşarak odama çıktım. Kapımı kilitleyip dizlerimin üstüne çöktüm. Gücümü kaybetmiş ne yapacağımı şaşırmıştım. Hızla atan kalbim odadaki sessizliği bölüyor kesik kesik hızla aldığım nefeslerim heyecanımı, korkumu bastırmakta yardımcı olmuyordu. Sonunda dikkatimi topladığımda düşüncelerim özenle seçtiğim cümlelere kayıyordu. "Alya mı?" Cem şaşkındı bunu sorarken. Benim için gelse adımı duyunca şaşırır mı hiç? "Okul yaptırmak" kelimelerin arasında bunları çekip alıyorum bu sefer. İçimde bir rahatlama oluyor. Benim burada olduğumu bilmiyor. Sadece kötü bir tesadüf. Derin bir nefes alıyorum. Mahkemeye başvurmuş bireysel bilgilerimi gizlemiştim. Beni asla bulamaz. Bulmayacak. Zorlukla yerimden doğrulup valizimi yatağın üzerine attım. İki kapaklı küçük dolabımdan kıyafetlerimi alıp özensizce çantaya yerleştirdim. Eskisinden daha dolu valizim canımı yaktı. Herşeyi arkamda bırakmak ilkinden daha zor gelmişti bana. Hayatım tekrar allak bullak olacaktı. Küçük penceremden yola baktım. Onu görmeye hazır hissediyordum. Tülün arkasına gizlenip yolda duran arabasına takıldı gözlerim. Beyaz bir porsche cayenne. Tanışma sebebimiz. Gözümden akan yaşlara engel olamadım. Oysa kendime söz bermiştim onun için ağlamayacaktım. Adım adım arabasına yürüyen bedenini görünce kalbim hızla çarpmaya başladı. Durup arkasına döndü. Efe ağabeyle muhtara eliyle selam verip doğruca yukarı küçük pencereme baktı. Beni görmesi korkusuyla bir adım geri çekildim. Kalbim yerinden çıkmak ister gibiydi. Miğdeme karnıma ağrı saplanıp beni ele geçirmişti. Her zaman ki kendinden emin edasıyla arabaya binip uzaklaştığında ne kadar yanıldığım yüzüme tokat gibi çarptı. Yüzünü görmek istemiyorum derken onu biraz daha görebilmek için arabasının peşinden koşabilirdim şimdi. Zayıflığımdan nefret edip elime valizimi aldım. Hızla merdivenlerden inip ayakkabılıktan ayakkabılarımı aldım. Beni gören Efe ağabeyle muhtar Ahmet amca hararetli konuşmasını bölüp şaşkınca bana baktılar. "Hayrola örtmen hanım nere gidiyon?" Yüzümün allak bullak olduğunun farkındaydım. Şimdi aklımda karışmıştı. Bir gerçek daha yüzüme vurulmuştu. Nereye gidiyorsun? İçimdeki karamsarlıktan kurtulup ahmet amcaya baktım. "Uzağa. Çok uzağa." Sesim katı kendinden emin çıkmıştı. "Amanin gızcazım biz bilmeden seni üzcek bir şey mi ettik? Bizi bırakacak mısın?" Valizimi yere bırakıp Ahmet amcanın boynuna sarıldım. Bana aile olmuş acılarımı unutturmuş yeri geldiğinde babalık yapmış tatlı adam. "Özür dilerim sizi yarı yolda bırakmak istemezdim." Sesim çatlamış hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Tereddütle karşılık verdi sarılmama. Kafasının karışık olduğunu biliyordum ama ona açıklama yapacak zamanım yoktu. O adam tekrar gelmeden bu toprakları terk etmek istiyordum. "Hoşçakalın." Vedamı etmiştim. veda edecek daha çok kişi vardı aslında. Çekingen bir tavırla Efe ağabeye döndüm. "Her şey için teşekkür ederim." Duygulu bir veda sayılmazdı ama vedaydı işte. Nasıl olduğunun ne önemi vardı? Veda gitmekti. Bazen birinden bir parçayı götürmek bazende kendinden parçalar bırakarak gitmekti. Efe ağabeyin kaşları çatıldı. "Sen bu küçük yaramazı bana bırak Ahmet bey. Ben konuşurum onunla. Bir yere gitmesinede müsade etmem." Ahmet amcanın yüzü güvenle doldu. "Tut onu oğlum. Yazıktır üzmesin bunca insanı. Kendine bu kadar alıştırıp kaçmak olur mu hiç?" Gözleri tereddütle benimkini buldu. "Gitme gızcazım hemi?" Onay bekleyerek baktı. Değişmeyen tavrımla hayal kırıklığına uğrayıp uzaklaştı i. "İçeri gel alya oturup konuşalım önce. Bana bu kadarını borçlusun en azından." İstemsizce omuz silktim. Elimden valizimi alıp kolumdan tutu eve süreklercesine götürdü beni. Salona baktım. Nerede oturmuştu? Bir anda tekli koltukta dik güleç tavrıyla oturduğu görüntü gelip geçti gözlerimden. Üçlü koltuğa oturup birbirimize baktık efe ağabeyle. Sessizliğimi bozmayacağımı anladığında boğazını temizleyip söze başladı. "Nedir seni bu hale getiren? Neden kaçıyorsun?" Sessizliğimi bozmadım. Nefes verip bacaklarının arasında birleştirdiği ellerine baktı. "Bir hafta sonra yine pazar günü gelecek." Hiç bir şey söylememeye devam ettim. "Seni sordu." Kalbimin ritmi tekrar bozulup merakla gözlerine baktım. " eşinin adı olduğunu söyledi." Dikkatle yüzümü inceledi. Eski eşi diye düzelttim içimden. "Parmağında yüzük vardı." Acınası bir gülümseme belirdi yüzümde. Yeni eşinindir diye geçirdim aklımdan. "Onu görmek istemediğin için mi kaçıyorsun?" Yüzümde cevabını arayıp tekrar söze başladı. Sesindeki kararlılıktan rahatsız oldum. "Yoksa kendinden mi kaçıyorsun." Kendinden emin şekilde aydınlanan yüzü ilk defa ondan rahatsız olmama neden oldu. Hızla ayağa kalktım. " burayada kaçtığın için geldin?" Daha önce hayatımla ilgili hiç bir şey sormayan adam birden ne kadarda meraklı olmuştu. "Evet. Ve tekrar gidiyorum. Cevabını aldın mutlu musun?" Hiddetle gözlerinin içine baktım. Beklememi söyleyip odadan çıktı. Kısa süre sonra elinde kahve rengi deri kapaklı saman yapraklı bir defterle geri döndü. "Al bunu." Defteri bana uzattı. Tereddütle elinden aldım. "İçindekileri belliki kimseye vermek niyetinde değilsin. Yaz çiz karala kelimelerinle bağır çağır haykır. Gözlerindeki kararsızlıktan kurtul. Kararını sakin kafayla ver. Gerçekten kaçmak istersen seni bırakacağım söz veriyorum." Geldiğimizden bu yana her derdimle ilgilenen koca yürekli adama baktım. Bunca zaman saklanabilmemi sağlayan oydu. Tanıdıklarını devreye sokarak hakkımdaki bilgileri gizlemişti. Sessizce onayladım. Valizimi odama bıraktı. Boşaltmadım. Nede olsa gidecektim. Kendimi bir anda masamın başında boş deftere bakarken buldum. Ne yazmalıydım. Tam olarak ne istemişti efe ağabey benden? Hesaplaşma. Özgür bırakma. Elimde yuvarladığım kalem bir türlü kağıda anlamlı kelimeler dökemiyordu. Aklım tekrar o kelimelere gitti özgür bırakmak. Aklımda dolanan anılar bir anda ışık kaynağım olmuştu. Serbest bırak yak yok et. Seni yakan anıları deftere yaz ve yak. Yanan olmaktan kurtulup yakan ol. Kalemim defterin üzerinde belli belirsiz hareket ederken aklımda herşeyi bir bir yazmak vardı. Sonra tekrar gitmek. Her şeyi herkesi en çokta kendimden parçaları bırakıp gitmek...

YalnızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin