"Kabul edecek misin teklifimi?"

25 1 0
                                    


    "Alya?" sesindeki şefkati hissediyorum. "sadece kabustu. Korkma tamam mı? Ben buradayım." Kendimi kollarına bırakıyorum. Güçlü kolları sıkıca sarıyor beni. "buradayım ben." Gözümden yaşlar akıyor. "Sende bırakma beni cem." Gerildiğini hissediyorum. Ama kısacık bir an. Sonra güçlü kolları daha sıkı sarıyor beni. "Seni asla bırakmam." Saçlarıma değen dudakları ürpermeme neden oluyor. Kulağıma yaklaşıyor dudakları. Sanki birilerinin duymasından korkar gibi kısık sesle söylüyor. "Seni asla bırakmam." Gözyaşlarımın göğsünü ıslatmasına izin verirken bütün acımın burada son bulmasını istiyorum.

Ne zamandır böyle sarmaş dolaş oturuyoruz bilmiyorum. Ne kalabilecek gücü buluyorum kendimde nede gidebilecek. Sabaha karşı kolları gevşiyor nefesi yavaşlıyor cem hocanın. Kollarından sıyrılıp yüzüne bakıyorum. O ukala adam değil sanki. Daha uysal savunmasız geliyor bu hali. Rüyamı gerilere itiyorum. Kimsenin bulamayacağı en çokta benim kaybedeceğim kadar gerilere. "yakışıklı erkekleri böyle izler misin?" uykulu sesi nedense hoşuma gidiyor. Bunu fark edince kızarıyorum kendime. "yakalandığında kızarır mısın?" yüzünde her zamankinden farklı bir gülümseme var. "ben... şey..." bakışları ilgiyle geziniyor yüzümde. "iyi misin?" konunun hızlı değişmesi iyi olsa da gittiği yerden hoşlanmadım. "iyiyim hocam. Teşekkür ederim." Yerinde doğruldu. Uykulu hali geçmek üzereydi. Küçük bir çocuğu sever gibi çenemi okşadı. "korkma hiçbir şeyden. Üstesinden gelemeyeceğin hiçbir şey yok sen güçlü bir kızsın." Küçük bir çocukmuşum gibi davranmasından rahatsız olsam da belli etmeye niyetim yok. "destek olduğunuz için teşekkür ederim." Dikkatle yüzümü inceledi. Ne aradığını çözemedim. Ama tavırlarından anladığım kadarıyla yanlış bir duyguya kapılıp kapılmadığımı kontrol ediyor. Adıyla hitap etmiş olmamdan rahatsız olduğu için sık sık çocuksun ve öğrencimsin sinyalleri vermeye çalışıyor. İçine su serpelim Cem bey. "hocam uyandığımda sersem gibiydim. Hayatımın en kötü kabusunu gördüm ve o an birinin yanımda olduğunu duymaya ihtiyacım vardı. O an aklım yerinde sayılmazdı. Adınızla hitap ettim. Bazı şeyler söyledim. Özür dilerim. Ciddiye almanıza gerek yok." Alnı kırıştı. Eli tereddütle kalkıp indi. "Alya öğrencim olman aramızda sınırlar olmasını gerektirmez. İstediğin zaman bana sorunlarını açabilirsin. Elimden gelen bir şey olursa yardımcı olurum." İsteksiz bir gülümseme belirdi yüzümde. Başımı salladım sadece. "hocam kabustan hasan amcaların haberi olmasın lütfen." Tek kaşı onaylamayarak havaya kalktı. "Alya durumu ailenin de bilmesi..." "hocam onlar benim için birçok sıkıntıya göğüs geriyor. Onlara daha fazla sorun çıkarmak istemiyorum. Filiz abla bana yardımcı olacaktır." Önüne döndü. Alnı kırıştı. Bir süre düşündükten sonra bana döndü. "söylemeyeceğim ama aynı sorunu bir daha yaşarsan bana söyleyeceksin." Makul gözüken anlaşmasının başıma dert olacağını düşünmeyerek kabul ettim. Ayağa kalktım. "ben şimdi eve gideyim hocam. Her şey için teşekkür ederim." "zor bir gece atlattın Alya. Biraz daha kal dinlen sonra götürürüm ben seni." Başımı olumsuzca iki yana salladım. "kendimi çok yorgun hissediyorum. Yatağımda yatıp kafamdaki düşünceleri atmaya ihtiyacım var. Ait olduğumu hissettiğim yerde olmak iyi gelecek bana." Sıkışıp kaldığımız koltuktan kalkınca ne kadar iri biri olduğunu düşünmeden edemedim. Sıcacık ve iri adam. "üzerimi değiştireyim." Seni bırakayım demenin değişik bir yolunu seçmişti. "beni bırakmak yerine hasan amcanın arabasını sabah sekize kadar kapıya getirir misiniz? Ben..." gözümde kaza anı canlanınca devam edemedim. Dudağımı ısırmaya başladım. "anahtarı ver onu da bırakırım. Hemen geliyorum." başımla onayladım. Üzerimdeki elbise kırışmış komik bir görüntüye bürünmüştü. Üzerime örttükleri battaniyeyi katlayıp oturdum. Bu iş bile beni yormuştu. Sınavlarımın başlamasına saatler kala kendimi yüksek bir binadan atılmış gibi hissediyorum. Tek istediğim yatağıma uzanıp her şeyin düzeleceğine kendimi inandırmak. Cem hoca anahtarı istemek dışında konuşmadı. Sessizce eve yürüdük. Kapının önünde kolumdan tutup girmemi engellediğinde kalbim duracak sandım. "Alya ben..." kafası karışıktı belli ki. "ben buraya düzenli bir hayat kurmak için geldim. Bazı karışıklıklardan uzak kalmak..." başımla onaylayarak devam etmesi için cesaretlendirdim. "dün gece senin için zordu biliyorum. O an yanında olup sana destek çıkmak istedim çünkü sen.." tekrar durup tepkimi ölçtü. Yüzüm adeta donmuş hiçbir ifade barındırmıyordu. "sen zor şeyler yaşayıp bunlara tek başına göğüs germeye çalışıyorsun. Dünkü olay tamamen..." doğru kelimeyi seçmeye çalışıyordu. Konuşmanın amacını tamamen anlamış biri olarak cümleyi tamamlamak zor değildi. "yardım severlik içindi. Ve bunu öğrencilerden ya da hocalardan birinin duyması sizin yoluna koymaya çalıştığınız hayatı mahvedebilir. Benden bunu gizli tutmamı istiyorsunuz." Acı çekiyormuş numaralarından oldukça rahatsız oldum. "size daha öncede belirttiğim gibi gece kendimde değildim. Dediğim şeyin benim için bir önemi yok. Yanımda kalmasanız daha iyiydi hatta. Bunu birinin duyması sizin için kötü olacağı gibi benim içinde kötü olur. Hasan amcanın beni kayırdığını düşünenleri susturamamışken ikinci bir ayrımcılık davasının başrolü olurum. Ve inanın bu benim için oldukça rahatsız edici. Sorununuzu çözdüğümüze göre güle güle." Kapı aralığından geçip konuşmasına izin vermeden kapıyı kapattım. Adama bak sanki ben sana bayılıyorum. Sanki zorla yatırdım yanıma. Merdivenleri çıkarken sinirle topuklarımı vuruyordum. Sabahın bu erken saatinde insanları rahatsız ediyorum. Hep senin yüzünden ukala bencil adam. Kapıyı sessizce açıp içeri girdim. Odama gidip üzerimi değiştirdim. Yatağım bana ihanet etmişti. Odamda olmanın beni rahatlatacağını düşünmüştüm oysa. Uyuyamayacağımı anladığımda mutfağa gidip kahvaltı hazırladım. Kalkmalarını beklerken kendime süt ısıttım. Masaya oturup evin önünü izledim. Kar tamamen kalkmış ağaçlar tomurcuklanmaya başlamıştı. Bu yıl Erzurum'a yaz erken geldi. Cem hoca Hasan amcanın arabasını getirince park edişini izledim. Arabadan inip cama baktı. Perde açık olduğundan beni gördü. Yerimde hareketsiz dikkatle izliyordum. Uykusuzluktan şişmiş gözlerini buradan bile görebiliyordum. Elinde anahtarı sallayarak gülümsedi. Apartmana doğru yürürken ne kadarda havalı gözüküyordu. Düşüncemden rahatsız oldum. O senin hocan Alya kendine gel. Her kız ondan hoşlanır oldukça karizmatik biri. Onu beğenmende sorun yok. Sadece aklından çıkar onu. O olmaz. Kapıyı çalmadan kapıyı açmalıydım. Aklımda tekrarlayarak kapıya gittim. Açtığımda kapının önünde bekliyordu. Beni görünce kararsız bakışı yine yerleşti yüzüne. "merhaba." Bir an onun kapıda bir şeyler satan satıcılardan olduğunu düşünüp kendi kendime eğlendim. Yüzümdeki değişim onunda rahatlamasını sağladı. "merhaba hocam." Eli saçlarının arasına ensesine gitti. "bu hocam vurgusunu her zaman yapacak mısın?" "kimsenin anlamaması için yapmayı düşünüyorum." Can sıkıcı esprim etkisini hemen gösterdi. "Cem oğlum bir sıkıntı yok ya? İyi mi herkes?" sabahın köründe ne işin varın kibarcası. "yok hocam merak etmeyin." "Alya misafirimizi alsana içeri." Hasan amca ya bırak gitsin demek istesem de gülümseyip başımla onayladım. "Ben rahatsız etmeyeyim hocam." "Ne rahatsızlığı oğlum? Gel içeri. Alya çok güzel kahvaltı hazırlamış." Fulden teyze sende mi ya? Cem hoca ısrarlarıyla içeri girdi. Cem hocaya da servis açıp çayları koydum. Fulden teyze masadaki sütü görünce şaşırdı. "alya sen süt içmeyi sevmezsin kızım." "sınavlar yüzünden biraz gerginim belki rahatlarım diye." Başıyla onayladı. Stres yapma konuşması yapmadığı için minnettardım. "ben bu gün gitmeyeyim kızım seninle kalayım beraber zaman geçiririz." Benim için endişelendi yine. Koruma altına alınmış olmak hoşuma gitti. Ama onları ayrı bırakacak kadar duygusuzda değildim. "gerek yok fulden teyze ben ders çalışacağım zaten. Siz gelene kadar ben ders başından kalkmam bile." Hasan amca saatine baktı. "hanım biz çıkalım. Geç olmadan döneriz. Oğlum siz kahvaltınıza devam edin." "iyi yolculuklar hocam. Alya'yı merak etmeyin biz buradayız."

YalnızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin