Günlük...
Gözlerimi açtım. Uyku bana iyi gelmişti. Sanırım uzun zamandır bu kadar güzel ve rahat uyumamıştım. Aval aval sadece tavanımla bakışırken aklımda bir sürü düşünceler vardı. Can,sınav ve şu çok merak ettiğim ziyaretçi arkadaşımı merak ediyordum. Ben bunları düşünürken evine gittiğini düşündüğüm Can odama girdi.
''Sen hala gitmedin mi??'' Gözlerim yuvasından çıkacaktı. Can benim için hala buradaydı. Çok şaşırmıştım.
''Gitmemi mi istiyordun prenses?''
''Şey..Hayır tabiki ama sen? Ya yoruldun artık istersen git ve dinlen.''
''Ben dinlendim. Ama gitmemi istiyorsan gidebilirim.'' Eğer daha fazla konuşursam bu konuşmanın kötüye gideceğini hissettim ve sustum. Ardından kapı çaldı. Can ayağı kalktı ve ''Gelmiş olmalı'' dedi.
''Kim?'' Soruma cevap alamayınca yerimden kalkıp bende kapıya ilerledim. Kimin geldiğini öğrenemezsem meraktan ölecektim. Ve gittim.. Annem kapıyı açmıştı ve asansörden gelecek olan 'gizemli' kişiyi bekliyordu. Aslında hepimiz bekliyorduk. Demet ortalıkta yoktu. Sanırım Arzu teyze ona artık eve gelmesini,bi ara tekrar ziyarete gelebileceğini hatırlatarak onu eve çağırmıştı. Arzu teyze iyi birisiydi. Neredeyse onun elinde büyümüştüm. Aynı şekilde Demet'te. Bir şey olduğunda Arzu teyze Demet'i bize bırakırdı. Annemin işi olduğu zamanda ben onlara giderdim falan filan.. Güzel günlerdi. En azından mutluyduk...
Düşüncelerimden kurtulduktan sonra ne ara kapadığımı hatırlamadığım gözlerimi açtım. Ve ağzımdan bir kelime çıktı..
''Kaan?'' Gelen Kaan'dı. Kaan.. İnanamıyorum. Kaan benim Demet'ten sonraki çocukluk arkadaşımdı. Aslında Demet'ten önce. Yani Kaan gittikten sonra Demet'le tanışmıştım. Tamam şu karışıklığı düzeltip baştan anlatıyorum. Kaan'la neredeyse bebeklikten beri tanışıyorduk. Beraber büyüdük. Babalarımız arkadaştı. Hatta çocukluk arkadaşıydı. Onlarda beraber büyümüşlerdi. Aynı okulda okumuşlar,aynı lise,aynı üniversite. Benim babamda mimardı onun babası da. Bizde Kaan'la büyümüştük ve aynı kreşte okumuştuk. Her an beraberdik ve her haftasonu ya onlar bize gelirdi ya da biz onlara giderdik. Sürekli beraberdik.Ben 7 yaşındayken babam ağır bir hastalık geçiriyordu. Ve Kaan'lar sürekli bize gelirlerdi. Kaan'ın babası Barış amca babama destek için onun yanında olurdu. Hep onu desteklerdi. Bende babamın hastalığı yüzünden zor günler geçiriyordum ve sürekli ağlardım. Kaan'da beni kenara çeker,rahatlatmaya çalışırdı.. Hep ona sarılır omzunda ağlardım. Bir keresinde babam uyurken Barış amcayı babamın baş ucunda ağlarken görmüştüm. Sonra bende Kaan'ı çağırıp kenardan Barış amcayı izlemiştik. Sonra bir kenara oturup bizde ağlamıştık. Birbirimize sarılmıştık ve ağlıyorduk sonra da öyle uyumuştuk. Babamın hastalığı yaklaşık 1 ay sürdü. Ve her akşam Barış amcalar gelirdi. Zaten 1 ay sonrada babamı kaybettik. İşte ben babamı kaybettiğim zaman mutluluğumu da kaybetmiştim... 7 yaşındaydım. 7 yaşında küçük bir kıza ne kadar ağırdı bu üzüntü? Babamı kaybettikten sonra hayattan nefret ettim. Hiçbir şeyden mutlu değildim. Annem psikolojik yardım alıyordu. İlaçlarla ayakta duruyordu. Barış amca haberi duyduktan sonra üzüntüden hastalanıp hastahaneye kaldırılmıştı ve bu sefer destek sırası bendeydi. Kaan'la sürekli dertleşirdik,onu rahatlatmaya çalışırdım. Daha sonra biz 1.sınıfa başlayacaktık ki bir kötü haber daha. Kaan'lar Amerika'ya taşınıyorlardı. Ondan sonra zaten bende bir daha kendimi toparlayamadım. Babamı kaybettim,en yakın arkadaşım yurt dışına taşındı ve artık yapayalnızdım. Kaan'lar taşındıktan sonra bende sakinleştirici haplarla yaşamaya başladım. Sürekli sinir krizi geçiriyordum ve ağlama krizi yaşıyordum. Kendime zarar veriyordum. Ve neredeyse her akşam hastahanede oluyordum. Sonra ben ilkokulda Demet ile tanıştım. Ve sonradan onunla aynı anasınıfında olduğumuzu öğrendik ve birkaç fotoğrafımızı bulunca iyice yakınlaştık. Kaan o zaman gittiğinden beri ondan hiçbir haber alamamıştım. İletişim kuramıyordum ve bu beni çok üzüyordu. 8 sene.. 8 sene ondan haber alamamıştım ve şuan o çocuk karşımda duruyordu. Yine gözlerime ağırlık yapan yaşları özgür bıraktım. Yanağımdan süzülürken yaşlar,daha fazla dayanamadım ve Kaan'a sarıldım.
''Seni,çok özledim.'' Ve iyice ağlamaya başladım. Aklıma bütün anılar gelmişti. Onları düşündükçe iyice ağlamaya başladım.
''Bende. Bende çok özledim,fındığım..'' Aslında insanlar çoğunlukla birbirine 'fıstık' falan derdi. Ama biz Kaan'la canımız sıkıldığında sürekli fındık yerdik. Sanırım fındığı çok seviyorduk. Sanırım değil resmen aşıktık fındığa. Ve Kaan gözlerime fındığa benzettiği içinde bana fındık derdi. Bende ona,hani çok dertli bir gününüzde sarıldığınız bir ayıcık vardır ya, işte bende Kaan'ı tam dertli bir günde yanımda olmasını istediğim ve sarılmak istediğim için ona ayıcık derdim.
Uzun bir sarılmanın ardından geri çekildim ve Kaan anneme sarıldı daha sonrada Can'a doğru döndü.Can'ın kim olduğunu tanıtmam gerektiğini düşündüğüm için bir açıklama yaptım.
''Erkek arkadaşım,Can. Can,buda benim bebeklik arkadaşım Kaan.''
''Memnun oldum Can. Seninle iyi anlaşacağız gibi geliyor.'' Kaan dişlerini göstererek sırıtırken bende Can'a baktım oda aynı şekilde sırıtıyordu. Ve tabiki de Can'ın gülüşünü izlerken eridim sanırım.
''Bende. Sanırım öyle olacak. Benimde içimde öyle bir his var.'' Tokalaştıktan sonra Kaan'ın kolundan çektim ve odama götürdüm. Can gideceğini söyledikten sonra bende ona gitmesinin iyi olmasını yoksa ailesinin bana düşman olacağını söyledim ve Can'la vedalaştıktan sonra gitti. Kaan'ı odaya getirdiğimde ona her şeyi anlatmasını istedim. Gelişmeleri merak ediyordum.
''Hemen olup biteni anlatıyorsun. Baban nasıl? Annen nasıl?''
''Babam..'' Derin bir nefes alıp sıkıntıyla dışarıya verdikten sonra içime bir endişe düştü ve meraklı gözlerle ona bakmaya devam ettim.
''Babam,babam çok kötü.. Şirket zor durumda ve bu babamın canını çok sıkıyor. Zaten ruh sağlığı kötü,bir de bu şirket işi çıkınca.. Off,of bilmiyorum Defne. Korkuyorum.'' Barış amca iyi bir şirkete sahipti ve durumları gerçekten çok iyiydi.
''Nasıl yani? Sen ciddi misin?''
''Evet..''
''Ya dur bir dakika nasıl şirket kötü? Barış amcaya bir şey mi oldu? Peki annen nasıl? Banu teyze iyi mi?''
''Annem,annemden haber alamıyorum.''
''Nasıl alamıyorsun? Neler oluyor Kaan?''
''Tabi. Sen bilmiyorsun. Babanı kaybettikten sonra babamın ruh sağlığı hiç iyi olmadı ve bir gün evi terk etti. Annemle onun peşinden gittikten sonra babam yalnız kalmak istediğini,bu psikolojiyle hiçbir şey yapamayacağını söyledi ve annemi terk etti. Annemle ortada yapayalnız kalmıştık. Sonra annem babamla bir iletişim kurup beni babama verdi ve bir daha annemi göremedim.'' Anlatırken gözleri dolmuştu.
''Nasıl ya? Sen ciddi misin? Anneni senelerdir göremiyorsun yani.''
''Evet. Amerika'ya taşındıktan sonra çok zor günler geçirdim. Yanımda olmanı çok istedim. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi. Ama olmadı. Aramızda kilometreler bir duvar örmüştü ve o duvarı yıkamıyorduk.''
''Aynen öyle.'' Gözlerim yine dolmuştu ve bu sefer ben izin vermeden göz yaşlarım akmaya başlamıştı bile
''Ağlama..'' Kaan'ın dediğini aldırış etmeden onunla konuşmaya devam ettim.
''Peki Barış amca?''
''Babam hiç iyi değil Defne. Zaten onunla yaşamaya devam ettiğimden beri sürekli ilaçlar alıyor,sakinleştiriciler falan filan. Babanın ölümü,üzerine annemle ayrılmaları ve şuanda da şirketin durumu,hepsi onu çok üzüyor şuan. Ve üzüntüde hastalandı. Tıpkı senin baban gibi öylece yatıyor her gün. Ve şu lanet dünyada yalnız kalmaktan korkuyorum. Sonra seni duyduktan sonra babama bahsederken direk bilet aldı ve bana bir daha geri dönmememi söyledi. İyi olduğunu ve kendisi için üzülmememi buradaki hayatın zor olduğunu ve beni üzdüğünü söyledi. Ama aklım onda.''
''Çok üzgünüm..'' Hala ağlamaya devam ediyordum.
''Bende..'' Ayağa kalktım ve göz yaşlarımı elimin tersiyle sildikten sonra Kaan'a doğru adım attım.
''Zor günlerin kucaklaşması. Fındık ve Ayıcık geri döndü.'' dedim. Gülümsüyordum. Kaan ayağı kalktı ve kollarını iki yana açtı. Bende karşılık verdim ve sıkıca sarıldık. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi.. O zor günlerin çaresiz kucaklaşması...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Bir Kızın Günlüğü~
Teen FictionBir kızın günlüğü nasıl olabilir? Veya bir günlük sizin dostunuz olabilir mi? Yoksa sıradan bir defter mi olmalı? Defne,günlüğünü en büyük sırdaşı olarak görüyor.. Küçük yaşta babasını kaybetmek ona her ne kadar zor gelse de eski mutluluğunu kazanma...