Gözlerini benden kaçırdı ve tekrar gözlerime baktıktan sonra, "Baban..." dedi.Biraz gözlerime baktıktan sonra, "Bilmesen daha iyi" dedi ve yürümeye devam etti. Söylememekte ısrarcıydı. Anneme ne yaşattıysa varlığı bile onu rahatsız ediyordu. Daha fazla üstüne gitmeyecek ve babamı kendi çablarımla bulmaya çalışacaktım.
"Anne arabaya bin en azından" diye seslendim arkasından. Ama o kadar sinirliydi ki, duymamıştı bile.
Arabaya bindim ve annemin yanında yavaşça sürdüm arabayı. "Anne biner misin arabaya"
"Binmeyeceğim, yürüme gidip kafamı dinlemem lazım" dedi. Annem keçi gibi inatçıydı. Asla binmezdi.
Arabayı sürdüm ve evin önünde park edip, eve girdim. Üstümü değiştirirken annemin gelmesini bekledim. 1 saat sonra eve geldiğini duyunca uyumaya çalıştım.
Sabah kalktığımda annem odaya girip, "Sen o adamları nereden tanıyorsun?" diye sordu. Anneme babamın holdinginde çalıştığımı söylememiştim.
"Onların holdinginde çalışıyorum. Sen hangisinin babam olduğunu söylemesen de en kısa zaman da babamı bulacağım." dedim ve ceketimi alıp kahvaltı yapmadan evden çıktım.
Arabaya bindim ve holdinge doğru sürdüm arabayı. Arabayla hızlı bir şekilde geldiğim için daha erken gelmiştim ve işin başlamasına yarım saat vardı. Otoparka, Emre bey'in arabasını park ettim ve arabadan inip kapıyı kitledim. Biri var mı diye etrafa baktığımda, yerlerin kan içerisinde olduğunu görünce şok olmuştum. Neler olmuştu burada böyle? Her yer kandı. Biraz daha ileri gittim ve arabaların arasında yere kanla çizilmiş seksek olduğunu görünce paniklemiştim. Neden böyle bir şey çizmişti ki yere?
"Eğer beni duyuyorsan, senin kim olduğunu bulacağım. Rahat bırak insanları." diye bağırdım. Etrafa bakınıyordum biri çıkacak mı diye. Ama kimse gelmiyordu.
Lakin bir anda robotik bir ses duyuldu. O ses tüm otoparkta yayılıyordu. "Seksek oynamasını sever misin Bartın? Peki ya saklambaç? Şimdi iyi saklan çünkü seni sobelemeye geleceğim." dediğinde hızlıca kapıya doğru koşmaya başladım. Kapı bir anda hızlıca kapandı ve ışıklar söndü. Burası gündüz vakti bile kapkaranlık oluyordu. O yüzden gün içinde bile lambalar açıktı. Karanlıktı otoparkın içerisi ve kalbim hızlı atıyordu. Çünkü ruh hastasının ne yapacağı belli olmazdı. Önümü görmeye çalışarak yürümeye çalıştım ve yerde eğilerek, arabaların arasına saklandım. Telefonun fenerini açarsam nerede olduğumu bilirdi. O yüzden öylece sessiz bir şekilde duruyordum. Heyecanlanmıştım, kalbim hızlıca atıyordu.
"Sobe"
Karşımda duruyordu. Yüzünde siyah kar maskesi, elinde siyah eldiven vardı. Sadece maskesinin ardından gözlerine bakabilirdim, lakin o karanlıkta gözlerinin rengi hiç belli bile olmuyordu.
Eğildiğim yerden doğruldum ve bir tane yumruk attım karşımda duran kar maskeli adama. Attığım yumrukla yüzünü tutuyor, acı içinde bağırıyordu.
"Burada bitmedi, sana bunu ödeteceğim." dedi ve koşarak uzaklaştı. Sonrasında ışıklar yandı ve bir anda kapının kilit sesini duydum. Kapı açılmıştı.
Hızlıca kapıdan çıktım ve koşar adımlarla yukarı çıktım. Lavaboya girip, yüzüme su vurdum. Yüzüme su vurma işlemi bittikten sonra diklendiğimde ayna da bir anda Çağan Bey'i görünce irkilmiştim. Tam arkamda aynadan öylece bana bakıyordu. Arkamı döndüm ve "Çağan bey" dedim şaşırmış bir şekilde.
"Ne oldu iyi misin?" diye sordu.
Çağan Bey'e olanları söyleyemezdim. Yalan söylediğimi düşünürdü. O yüzden en iyisi bir şey söylememekti. "İyiyim" dedim her zamanki gibi. Bazen bu kelime bir kurtarıcı gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bana Bırakma
Teen FictionÖlümüne 5 ay kalan bir adama aşık olur muydunuz? Hemde fazlasıyla. O sevdi. Çok sevdi, hep sevdi. "İnsan rüzgar esecek diye 40 yıl bir pencerenin önünde beklermiş. Ben seni 40 yıl da beklerim." "Ama ben dönmeyeceğim Bahar " "Öyle ya, bende gelmeye...