Uzun bir bölüm oldu. İyi okumalar mavilerim. Yorum yapmayı unutmayın.
Ertesi gün sabah uykumdan uyanmak istemiyordum. Gözlerim, bedenim o kadar yorgundu ki günlerce uyumak istiyordum. Ve bedenim de tarifsiz acılar doluydu.
Farklı acılar vardır bu hayatta. Herkese anlatabildiğin ve paylaşabildiğin acılar... Bu acı anlattıkça rahatlatır, omzundaki yükü hafifletirdi. Bir de içindeki yanan o ateşi kimseyle paylaşamadığın, yüreğinde yandıkça seni daha da bitiren kimseye anlatamadığın acı. Ki bu en çok öldürür insanı. Anlatamamak yıpratır zaten insanı.
Bu acı nasıldı tarif edemiyordum ama sanki şey gibiydi. Çok yorgunum ve diz kapaklarım yara içinde, ne yere çökebiliyorum ne de yorgunluktan dolayı koşup kurtulabiliyorum. Öylece duruyorum çıkmaz sokakta ama bir çare arıyorum. Yüreğime hançer gibi saplanan o derdi söküp alacak bir çare.
Sahi bu acı geçer mi?
Bilmiyorum. Bu acı nasıl geçer bilmiyorum. Ve bu bilinmezlik bana daha da acı veriyor.
Yatağımdan doğruldum ve yere çöküp ağlamaya başladım. "Allah'ım ne olur kurtar beni bu dertten. Ben çaresiz bir kulunum. Çıkmazdayım, çıkar bu içinde bulunduğum dertten beni."
Öylece ağlayarak hem dua ediyor hem de bu dertten nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Sahi eskiden ben ne çok gülerdim. Ne de mutluydum. Şimdi içinde bulunduğum bu karmaşa beni karamsarlığa itmiş, gülen yüzümü adeta soldurmuştu.
İnsan her gün ağlamak ister miydi?
Ben ağlamak istiyordum. Ama erkekler ağlamazdı ya, bir türlü kalabalık içinde ağlayamazdım. Hep sakin yerlerde, kimsenin görmediği yerlerde ağlıyordum. Şimdi de oda da tek başıma ağlıyor, bir yanda da düşünüyordum. Bu dertten bir insan nasıl kurtulabilirdi? Kalbim öyle huzursuzdu ki, bu tarifsiz acı bedenimi yorgunluğa itiyordu.
Bu huzursuzluğu tek bir şey giderebilirdi.
Namaz kılmak... Lakin öleceğim için değil, kalbimde duyduğum o acı dolu hissi huzura kavuşturmak için.
Oturduğum yerden kalktım ve abdest aldım. İçeriden secaade alıp, saate baktım. Sabah ezanı okunmuştu. O yüzden günün namazını kılmak için seccadeyi yere serdim. 4 rekatlık namazı kıldıktan sonra, ellerimi yukarı doğru kaldırdım ve duama başladım. "Allah'ım kimin anlatamadığı bir derdi varsa, onun derdine derman ol. Ne olur benim de derdime derman ol. Çıkar beni bu dertten ya Rab. Çıkart huzura kavuştur beni. Sen duaları kabul edensin. Benim de dualarımı kabul et Allah'ım"
Duam bittikten sonra elimi yüzüme getirip, amin dedim ve ayağa kalkıp seccadeyi katlayıp odamın bir köşesine koydum. Camı açtım ve derince nefes aldım. Temiz hava sanki ciğerlerime huzur olarak işliyordu. Bir anda namaz kıldıktan sonra bedenim adeta huzura kavuşmuş gibiydi. Evet acım geçmemişti ama bir huzur kaplamıştı. Derdi veren dermanı vermeyi unutur muydu? Asla unutmazdı. İnşirah suresinde vermek istediği o umut yeterdi zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bana Bırakma
أدب المراهقينÖlümüne 5 ay kalan bir adama aşık olur muydunuz? Hemde fazlasıyla. O sevdi. Çok sevdi, hep sevdi. "İnsan rüzgar esecek diye 40 yıl bir pencerenin önünde beklermiş. Ben seni 40 yıl da beklerim." "Ama ben dönmeyeceğim Bahar " "Öyle ya, bende gelmeye...