K-3

70 7 2
                                    

Küçük bir kızı kandırmak çok kolaydır. Helede bu babasını ve annesini daha önce hiç görmemiş 10 yaşında bir kızsa. Küçük kız her gece olduğu gibi uyumak yerine dışarı çıkıp yıldızları seyretmeyi tercih etmişti. Güvenlikteki adam her zaman ön bahçede beklediğinden yetimhanenin arka kapısından çıkarak arka bahçeye geçerdi. Şansı yaver giderse kimseye görünmeden dışarı çıkabilirdi. Yatakhaneden çıktığında koridordaki ışıkların yanmadığını görünce şanlı gününde olduğunu anladı. Küçük kız arka bahçeye çıkan kapıyı açtığında yağan yağmuru fark etti. Az önceki düşüncesini geri aldı. Şans zaten ne zaman onun yanında olduki. Kapının altından çıkmadan yağmuru seyretmeye başladı. Önceden yağmurları bulutların göz yaşları olduğunu sanırdı. Bazen onlar için çok fazla üzülürdü bu kadar çok ağladıkları için. Hatta bazende onlarla birlikte ağlardı. Yalnız başlarına ağlamalarına dayanamazdı. Bi gün bulutlarla birlikte ağlarken öğretmeni görmüştü. Neden ağladığını öğrenince onların göz yaşları olmadığını söylemişti. Bunu öğrenmesine rağmen yine de bazen bulutlarla birlikte ağlardı. Küçük kız düşüncelerinden omzunda bir el hissetmesiyle ayrıldı. Arkasını döndüğünde karşısımdaki adam yetimhane çalışanlarından biriydi. "Ne arıyorsun bakalım burda?"
"Şey ben özür dilerim hemen yatağıma dönüyorum efendim."

"Adın ne senin ufaklık." Genç adam karşısındaki kücük kızın gözlerindeki korkuyu görüyordu. O yüzden biraz yumuşak davranmaya özen gösterdi. O sırada küçük kız genç adama çok zor duyulacak bir şekilde cevap verdi. "Su"
"Güzel bir ismin varmış su bende selim memnun oldum ufaklık."
Küçük kız genç adamın uzattığı eli sıkarak daha yeni dökülmüş dişlerinin arasından gülümsedi. Adının Selim olduğuni öğrendiği adam ona kızmadığı için mutlu olmuştu. Genç adam üzerindeki paltoyu yere sererek küçük kıza oturmasını söyledi.
"Demek yağmuru izlemeyi seviyoruz hadi gel bakalım ufaklık bende severim yağmuru."
O gün genç adam küçük kıza bir baba şevkatiyle yaklaşmıştı. Küçük kızda bunu hissetmişti zaten. Birlikte yağmuru seyrederken genç adam kıza bulutlarla âlâkalı bir masal anlatmıştı. Bulutların aslında yer yüzünde kötü durumdaki insanlar için ağladığını söylemişti. Kız bunu duyunca onları ağlarken yalnız bırakmadığını tekrardan olmayan dişlerinin arasından gamzelerini göstererek söylemişti. Genç adam küçük kızın söylediklerine pek sesli olmayan kahkalarla güldü. O günden sonra bulutlarla birlikte ağlamamıştı. Çünkü bulutlar artık onun için ağlamaya başlıycaktı. O gece Küçük kız güldü, genç adam ona eşlik etti.
"Hadi bakalım ufaklık şimdi uyuma vakti."
Küçük kız istemeye gözlerle ona baktı. Çünkü ilk kez biri ona bu denli şevkat göstermişti. Ilk kez birini bu kadar çok sevmişti. Eğer şimdi uyursa sabah kalktığında onun olmamasından korkuyordu. Genç adam bunu anlamıştı ki küçük kıza döndü ve konuşmaya devam etti.
"Ama uyuman lazım. Hem şimdi uyursan belki yarın akşam sana pamuk şeker getirebilirim."

O geceden sonra genç adam hergece küçük kıza pamuk şeker getirdi. Bazen yanında bir oyuncak bazen bir elbise... küçük kız her seferinde genç adamın sevdiği gibi gamzelerini göstererek teşekkür etti. Ta ki o geceye kadar.

Gördüğüm rüyadan ter içinde uyandım. Daha önce böyle bir şey yaşamıştım. Geçmişte olanları rüyamda görmek gibi. Ama hiç biri bu kadar canlı ve gerçek gibi olmamıştı. Hiç biri hafızamda bu kadar çok yer edinmemişti. Ve şimdi gördüklerim unutmak için çok fazla çaba gösterdiğim anları tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştu. Saate baktığımda kafeye gitmek için hazırlanmam gerektiğini fark ettim. Nedense üzerime donuk gözlü çocuğun verdiği kalın kazağı giymek istedim. Bol şeyler giymeyi seviyordum zaten ondan olmalıydı. Dün deri çeketimi kafede bıraktığımdan üzerimede aynı şekilde yine ondan aldığım ceketi geçirdim. Kazağın ve ceketin beni büyüleyen bir kokusu vardı. Giydiğimde kalbimi olması gerekenden on kat daha hızlı çarpmasına sebeb olacak kadar güzel bir koku. Bunun sebebini sonra düşümeceğim diyerek yatakhameden çıktım.

KatastrofHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin