Adam yanındaki kızı uzunca bir süre inceledi. Uzun kahverengi saçları, minik ama dolgun dudakları ve kalın kaşları vardı. Sevgilisine benziyordu.
Ela'ya benzeyen bütün kızları kirletiyordu genç adam. Hepsine sahip olmak istiyordu. Bu kızı da kirletmişti. Dudakları ve saçları Ela'ya benziyor diye.
Ne zaman yaktığı sigarasını fark etmeden dudaklarına götürdü adam. Her nefesinde ciğerleri rahatlığa kavuşuyordu. Dumanını çıkardı morarmış dudaklarından. Dün gece oldukça ateşli geçmişti. Genç adam neden en ufak bir duygu bile hissetmemişti?
Ela'yı özlüyordu. Sigara içiyor diye kendisine kızmasini bile özlemisti. Yanında olsaydı da sigarayı bıraksaydı adam.
Yerde bulunan pantolonunu bacağına geçirdi. Beyaz tişortunu de kolyesinin üstünden giydi. Kız kolyesiydi. Ama adam onu asla çıkarmazdı.
Yatakta uyuyan kıza gülümseyip alnına buse kondurdu. Masum ve küçük bir buse. Her yattığı kıza yapardı bunu. Kız yerinde huzursuzca kıpırdanmaya başlayınca odayı terketti.
Kolundaki saate baktığında sabahın 4'ü olduğunu gördü adam. Lüks icinde yaşadığı evine gitmekten başka şansı yoktu. Barlarda daha fazla durmak istemiyordu. Otelden çıktıktan sonra yürümeye başladı.
Arabasını barın orada unutmuştu. Yakın mesafede olduğu için yürüyecekti. Sis önünü görmesine engel olsa da ilerliyordu. Barın tabelasını uzakta olsa gördüğünde bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına.
Tam ilerlerken bir bedene çarptı kendi bedeni. Adam sinirlenerek ilerleyecekti ki kızın acı çığlığını duydu. Yere düşmüştü.
"Bacağım, kahretsin!" Derken eliyle kanla kaplanmış bacağını ovalıyordu. Dokunmaması gerektiğini kimse öğretmemişmiydi bu kıza? Mikrop kapacaktı.
"Dokunma." Dediğinde kız hala eliyle kanları silmeye çalışıyordu. Elleri kan içinde kalmıştı. Yüzünü bana doğru çevirdiğinde bağırmaya basladı.
"Yürürken önüne bakmayı denemelisin!" Derken minik ve dolgun dudaklarını hızla kapayıp açmıştı.
Bagırışı bile Ela'ya benziyordu. Genç adam yüzünü net görmek için eğildi. Kaşları kalın ama düzgün duruyordu. Oysa Elaninkiler hep karışık olurdu. Gözlerini bu havada net göremiyordu fakat ışıl ışıl parladığını hissediyordu adam. Saçları kahverenginin aynı tonuydu. Elaya bu kadar benzeyen ilk kızdı. Ve adam şu an akşama kadar bu kızla sevişmek istiyordu. Elaya benzeyen her kıza yaptığı gibi.
Kanlı ellerini yaradan uzaklaştırdı ve cebinden peçete çıkardı adam. Pantolonunda her zaman bir peçete bulunurdu. Yavaşça siliyordu. Kanı iyice temizlediğini anladığında peçeteyi yere fırlattı. Kızın ellerini silmeyi unuttuğunda dudaklarından bir küfür firar etti.
Kızın kanlı ellerinden tutup ayağa kaldırdığında acı dolu bir feryat çıktı kızdan.
Adam kızın feryadını duyduğunda aşağıda bir yerlerde işinin rast gitmediğini anladı. Kesinlikle bu işi hemen yapmazlarsa delirecekti. Ilk kez biri onu ela kadar tahrik edebiliyordu.
Elaya hiç bir zaman dokunmamıştı adam. Onun o narin bedenine dokunmaya kıyamazdı ki? Ama kızın ona her dokunusunda buyuk zevk alırdı.
Daha fazla dayanamadığını anladığında kızı duvara sabitledi. Korkuyla bakan bakışları birazdan zevke dönüşecekti. Diğer her kızda olduğu gibi. Zaten tam anlamıyla masum bir kız olsaydı bu saatte dışarıda olmak yerine pembe renkli odasında uyuyor olurdu.
Adam kafasını kızın boynuna gömdüğünde kız sessizliğini koruyordu. Kokusunu içine çekti adam. Tanımlayamayacagı kadar garip bir kokusu vardı. Parfümünün markasını merak etti.
Bedenini kıza bastırmaya başladı. Acilen bir otele gitmeleri gerekiyordu. Adama kalsa burada bile becerirdi kızı. Ama akşama kadar sürmesini istiyordu adam. Yavaş yavaş, tutku dolu.
Kafasını kaldırıp kıza baktığında ağladığını fark etti. Parmağını dudağına götürüp konuştu.
"Şşt. Kendini bana bırak tamam mı Ela?"
Seviştiği kızların isimlerini bilmek istemezdi. Hepsi adam için Elaydı. Bu kızın da adı Ela.
"Bırak beni. Ben daha bakireyim." Dediğinde dudaklarında alaycı bir gülümseme oluştu. Gerçekten buna inanmasini beklemiyordu değil mi?
Omuz silkip dudaklarına bastırdı dudaklarını.
Sertçe emiyordu, ısırıyordu. Ela karşılık dahi vermiyordu.
Karşılık vermesi için ellerini göğüslerine götürdü. Hamur yoğurur gibi yoğuruyordu. Dudaklarından zevke dair bir inilti kopmasını bekledi. Ama duyabildiği tek şey hıçkırık sesiydi. Gerçekten tahrik olmuyor muydu?
Oysa adam kızın dudaklarından çıkacak bir iniltiyi bekliyordu. Devam etmesi için sadece bir inilti.
Öfkeyle başını tekrar kaldırdı adam. Kızın ağlamaktan kızarmış gözleriyle karşılaştı. Gözleri. Gerçekten de gözleri Ela'ya benziyordu. Ilk defa Ela'ya bu kadar çok benzeyen biri vardı. Kızın dudağının tam ustunde ben vardı. Elayla arasındaki farklardan biriydi. Ela'nın yüzü kusursuzdu. Tek bir leke dahi yoktu.
"Bırak beni. Lütfen." Derken hala ağlamaya devam ediyordu. Belki de önce onu rahatlatması gerekiyordu. Bileklerinden tutup yere oturttu. Ardından kendisi de oturdu.
"Bugün benim olacaksın. Zorla değil, isteyerek." Diye fısıldadı adam.
Ne kadar da sulu gözdü bu kiz? Susmak bilmedi. Adam gözlerini yumarak sabır diledi. Tek istediği şu kızın lanet bedenine girmekti.
Ama biliyordu ki bir kıza tecavüz edecek kadar adi değildi. Kendi isteyecekti. Adamdan yalvaracaktı. O zaman hiç acımadan canını yakacaktı. Ela'nın canını
yaktıkları gibi kızın da canını yakacaktı.Bir anda bacağına giren metal şeyle gözlerini açtı adam. Ne oluyordu? Bacağına baktığında kanadığını gördü. Siyah rengindeki bıçak kanlanmış bacağının arasında gözükmüyordu. Adamın bacağından akan koyu sıvının arasından bıçağı çıkardı.
Kız gülümseyerek ayağa kalktığında adama bakarak konuştu.
"Ağlayan kızlara acımamalısın. Inan bana hayatını kaydırırlar."
Kız arkasını dönüp ilerlerken adam kendine gelmeye çalıştı. Ağlarkenki davranışları kolpa mıydı?
Kız kafasını çevirip son bir sey daha ekledi.
"Ayrıca benim adım Ela değil, Asya."
Yeni başladım ve yorumlarınızı bekliyorum. :)))