Chapter 18

2.6K 211 39
                                    



Önceki Bölümden;

Dakikalar geçmiş, Sehun bağırmayı bırakalı çok olmuş sadece bitmesini bekliyordu. Bitmesini ve Kai'nin defolup gitmesini. Geç de olsa bu gerçekleşti. Kai geri çekilip sarışınla olan tüm temasını kesti. Ayak bileklerine inmiş pantolonunu çekip fermuarını çekmekle meşgulken Sehun'un bedeni duvardan kayarak yerle buluşmuştu. Sonrasında uzaklaşan ayak sesleri duyuldu. Kai. Sonunda gitmişti.


Yeni Bölüm;

Medya: Cem Adrian - Aşk Bu Gece Şehri Terketti

Ægroto dum anima est, spes est
Hasta nefes aldıkça, umut vardır. (, Adages, 2.4.12)

- SEHUN -


Soğuk. Çaresizce yaslandığı duvarın soğukluğu. Üzerinde, bir un çuvalından farksız, yığılıp kaldığı zeminin soğukluğu. Ve açık bahçe kapısından içeri süzülen kahrolası rüzgarın soğuğu.

Çarpıyor yüzüne rüzgar ellerine, saçına, tenine..

Üzerindeki kan ve boyaya bulanmış tişört göğsünü bir miktar korusa da açıkta kalan bacakları üşüyordu. Hayır, donuyordu. Bedeninin titremesine engel olamazdı. Nefes almaya bile mecali yokken bunu durdurabilmesi bir mucize olurdu zaten. Yorgundu. Bitmiş ve tükenmiş hissediyordu Sehun. Ve bu duygunun uzunca bir süre geçmeyeceğinden emindi.

Düşünmek, bir şeyleri yorumlayabilmek, sebep aramak o kadar zordu ki. Uyuşmuş hissediyordu. Bedeniyle tüm bağları kopmuş, zihni ise sadece çektiği acıyı ona hatırlatarak işkencenin hala devam ettiğini düşünmesine sebep oluyordu. Bağırmak istedi. Haykırmak. Bunu hak edecek ne yaptığını sormak istedi Tanrı'ya. O sırada gözünden bir damla yaş süzüldü. Alev alev yanan teninde yol alırken çenesine ulaşamadan kuruyup gitmişti. Devamı da gelmedi. O bir damla yaş, birçoğunun yerini tutmuştu. 

Aşk bu gece şehri terketti..

Kırk dakika? Belki de daha fazla olmuştu. Öyle ki zaman hesabı yapabilecek kadar aklı yerinde değildi. Tek düşünebildiği Kai'nin o duygusuz suratı ve yaptığıydı. Kırılabilecek bir hayal bile kurmamıştı ancak hissettiği şey tam olarak buydu işte. Hayal kırıklığı. Acısı içinde kat kat büyürken, içinde patlarsa ne olacağını düşünmüştü Sehun. Bunu bir balona benzetmişti. Nefes aldıkça o balonu şişiriyor, acısını büyütüyor gibiydi. Balon patlarsa ne olacaktı? Acı tüm bedenine yayılabilir ya da iç organlarına yapışmış birer naylon parçası olarak kalabilirdi. İkincisinin olmasını ümit ederek kesik bir nefes daha aldı.

Kapı zilinin çaldığını duydu. Kalbi nedensizce şiddetle çarpmaya başlamıştı. Ya geri geldiyse? Korkusuna engel olamadı. Bekleyip ne olacağını görmeyi tercih etti. Zaten ayağa kalkıp kapıyı açacak hali de yoktu. Yarı ölü gibiydi. Zil bir kez daha çaldı. Hemen ardından bir yumruk kapıya vurarak sesini duyurmaya çalıştı.

"Sehun, evde misin?"

Sehun zihninde oluşturduğu balonu patlatmamak adına azar azar nefes almaya devam ederken sesi duydu. İlk başta kime ait olduğunu tanımlayamasa da sonradan Luhan olabileceğini düşündü. Hafızasını biraz zorladığında onu dün gece buraya davet ettiğini hatırlamıştı. Bu yüzden duyduğu ses muhtemelen ona aitti. Buradayım! diye bağırmak istedi. Denediğindeyse dışarı yalnızca yavru bir köpeğin iniltisi çıkmıştı. Kendine acıdı. Biraz sonra üst kattaki kapıdan gelen sesler kesilmişti. Sehun yine sessizlik ve soğukla, belki de sessizliğin o kuru soğuğuyla baş başa kaldığında şiddetle titredi. Tüm bedenine iğneler batıyordu sanki. Kalbi ise çivili bir yatağa yatırılmıştı. Gözlerini yumdu.

Deep Breath: LILITHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin