8-ÖLÜM KANYONU

68 7 0
                                    


Neon jungle -louder

Elahir gözlerini Eoancy'nin gözlerine dikti. Elfin simsiyah gözleri birden kırmızıya döndü. Birkaç saniye kızın gözlerine baktı ve "Tamam" dedi. Aynısını Hareda'ya da yaptı. İki kardeş bu şeyin amacını merak ediyordu.
"Bu klanımın özel bir tekniği. Bunun sayesinde aramızda ne kadar mesafe olursa olsun düşüncelerinizle benimle irtibata geçebileceksiniz" dedi. Elahir uğradıkları saldırının ardından çocukların güvenliğini tamamen sağlamlaştırmak istiyordu.
Ertesi sabah sık ağaçlarla kaplı bir ormanın içinde ilerliyorlardı. Ama saatler ilerledikçe zemin gittikçe yükselmeye başladı. Akşam vakti yüksek bir tepenin üzerinde mola verdiler.
Sabah yola çıktıklarında hava sisliydi. Öğle vaktine doğru hafifçe yağmur yağmaya başladı. Etrafı toprak kokusu sardı. Akşama doğru ise yağmur şiddetini artırmıştı. Elahir sağ elini havaya kaldırdı. Yağmur sanki görünmez bir engele çarparak onları ıslatmadan etraflarına yağıyordu.
O gün durduklarında yağmur tüm şiddetiyle yağmaya devam ediyordu. Elahir üstü kapalı, topraktan bir sığınak yaptı ve "Artık dinlenelim" dedi Elahir.

Yolculuklarının kırkıncı gününe gelmişlerdi. Elahir ve Hareda her molada eğitimlerine devam ediyordu. Eoancy de zaman zaman onlara katılıyor böylece hem kardeşine destek oluyor hem de yeni bir şeyler öğrenip kendini geliştirmeye çalışıyordu.
Akşam mola verdiklerinde özellikle iki kardeş epey yorulmuşlardı. Sabahtan beri dik bir dağın eteklerini tırmanıyorlardı. Zemin sert ve şekilsiz kayalarla doluydu. Hava sıcaktı. Bu yüzden yorucu bir yolculuk olmuştu ama nihayet tepeye ulaşmışlardı.
Bir ateş yakıp yemeklerini yediler. Doyurucu bir yemek hepsine iyi gelmişti.
"Bu akşam iyi dinlenin. Yarın tehlikeli bir yere uğrayacağız"
"Tehlikeli mi?" diye sordu Hareda.
"Onca eğitimi boşu boşuna mı yaptık? Eğitim önemlidir ama güçlenmemizi sağlayan asıl önemli şey girdiğimiz mücadelelerdir. Mücadelelerden edindiğimiz tecrübeler bizi güçlü kılar" dedi Elahir.
"Bu yerin bir adı var mı?"
"Oraya gidince öğreneceksiniz. Şimdiden korkmanızı istemem"
İki kardeş dinlenmek için uyurken, Elahir gözlerini karanlığın içine dikerek beklemeye. Hayalet kardeşler orada birdeydi. Buna adı gibi emindi. Ama önlemlerini almıştı. Bir daha gizlice yaklaşamayacaklardı. Derin bir nefes aldı ve verdi. Etrafı soğuk ve ağır bir sis tabakası kapladı...

Arah ve Ersa gölgeleri gibi grubu takip ediyordu. Avlarını yakalayana kadar asla durmazlardı. Bu zamana kadar birkaç kere daha gizlice yaklaşmaya çalışmışlardı. Elf'in uyuya kalmasını beklemişler ve fırsatı bulunca kampa ilerlemişlerdi. Ama belli bir sınırı geçince elf hiç uyumamış gibi onları fark etmişti. Usta oldukları aura gizleme yetenekleri bile onları saklayamamıştı.
"Nereye gidiyorlar?" diye söylendi kendi kendine Arah gizlendikleri yerden grubu izlerken.
Bunu Ersa'da düşünüyordu. Bu yolun devamında Ölüm Kanyonu adı verilen ıssız ve çoğu kişinin lanetli olduğuna inandığı bir yerden başka bir şey yoktu. Kulağa saçma gelse de oraya gidiyorlardı. Ersa bundan emindi.
"Elf bir şeyin peşinde. Aradığı şey her ne ise Ölüm Kanyon'unun içinde. Oraya girecek" dedi Ersa.
"Öyleyse onları durdurmamız gerek. Naetor özellikle kızı canlı olarak istiyor"
"Hayır, bırakalım girsin. Biz diğer tarafta onu bekleyelim. Kanyonu geçeceklerine eminim"

Grup sabah erkenden aşağı inmeye başladı. Elahir en önden gidiyor ve yolu belirliyordu. Hareda onu takip ediyor, Eoancy en arkadan geliyordu. Nihayet dört saatin sonunda aşağı kazasız bir şekilde inmeyi başarmışlardı. Kısa bir süre daha yürüdükten sonra önlerine çıkan bir uçurum ile yol sona erdi. "İşte geldik. Ölüm Kanyonu" dedi Elahir etrafını yüksek bir uçurumun çevrelediği devasa kanyonu göstererek.
Kanyon etrafını çevreleyen canlı araziden tamamıyla farklıydı. Her taraf kurak ve ölüydü. Uçurumun otuz metre dibinde zemin simsiyah kumla kaplıydı. Toprak, zaman zaman ateş püsküren çatlaklar ile doluydu. Bazı yerlerde yüksek ve geniş dikitler vardı. Kanyon tam anlamıyla bir felaket bölgesini andırıyordu.
"Demek o meşhur kanyon burası. Adına yakışır bir yermiş" dedi Eoancy.
Elahir başını sallayarak kızı onayladı ve "Aynı zamanda da efsanevi canavar Draigar'ın da yaşadığı yer" dedi.
"Draigar mı?" diye sordu Hareda. Bu ismi Ateş Krallığında yaşayan herkes gibi o da duymuştu. Ölüm Kanyonunda yaşadığına inanılan Draigar efsanevi bir yaratıktı. İsmini herkes bilse de onu gören -ya da görüp de geri dönmeyi başarabilen- kimse yoktu. Bu yüzden kimse onun nasıl göründüğünü bilmezdi.
"Ölüm kanyonuna giren hiç kimsenin sağ çıkamadığını duymuştum" dedi Hareda.
"Bu bir söylenti sadece. Daha önce buraya geldim ve sağ çıkmayı başardım. Burada yapacağınız eğitim sizin için önemli bir sınav olacak. Gerçek bir savaş deneyimi yaşayacaksınız. Ama asıl önemli olan Draigar'ı yakalayıp Hareda'nın içine mühürleyeceğiz. Eoancy, gözlerinin gücünü Draigar gibi bir düşman üstünde test edeceğim. Kendini hazırlasan iyi edersin"
Kız tar-azulera'sını açtı ve "Merak etmeyin efendi Elahir" dedi kendinden emin bir şekilde "Gözlerim benim en ölümcül silahımdır"
Elahir'in yüzünde bir gülümseme oluştu. Eoancy'nin karakterindeki insanları iyi bilirdi. Böyle insanlar intikamlarını almak için gerekirse dünyayı yakardı. Elahir de kızın bu özelliğinden yararlanacaktı. İntikamını alabilmesi için onu güçlenmesini sağlayacak, bir yandan da kızın sadakatini kazanacaktı.
Bir ayak hareketiyle aşağıya kadar inen basamaklar oluşturdu. Elahir önde çocuklar arkada kanyonunun tabanına doğru inmeye başladılar.
Aşağı vardıklarında Elahir yaptığı basamakları yok etti ve "Geri dönüş yok. Tek çıkış kanyonun öbür ucunda. Şu andan sonra her an her şey için hazırlıklı olmalısınız. Bu topraklarda küçük bir dalgınlık bile hayatınıza mal olabilir" dedi. Çocuklar evet manasında başlarını sallayıp, Elahir'i takip etmeye koyulduar. Daha birkaç adım atmışlardı ki birden yer gürültü ile sarsılmaya başladı.
"Deprem mi?" diye sordu Eoancy. Lafı yeni bitmişti ki yerden dev bir kırkayağı andıran, kocaman ağızlı, üç boynuzlu bir yaratık fırladı. Sırtı dikenli sert bir tabaka ile kaplıydı.
"Bu bir drazar. Ölüm Kanyonundaki en korkunç yaratıklardan biridir" dedi Elahir. Hiç vakit kaybetmeden, sağ elinde büyük ve keskin bir hava diski oluşturarak canavara fırlattı. Ama saldırı canavar'ın metal kadar sert derisi üstünde birkaç önemsiz çizik açtıktan sonra dağıldı. Drazar saldırıyı hissetmemişti bile. İri gövdesini saldırı yapacak şekilde dikleştirdi ve iki kardeşi hedef alarak saldırıya geçti.
Eoancy hemen tar azulera'sını açtı ve canavarı acı ile durduracak bir illüzyon yaptı. Ama illüzyon canavar üstünde hiç bir işe yaramadı. Eoancy fena afallamıştı. Dev drazar hiç hız kaybetmeden, büyük bir gürültü ile kardeşlerin olduğu yere daldı. Ama Elahir olacakları anlamıştı. Kalın bir toprak duvarı yükseltti. Drazar'ın çenesine sertçe çarpan duvar, canavarı geri yıktı.
"Neden? İllüzyonum neden işe yaramadı?" diye sordu kız. Böyle bir şeyi daha önce hiç yaşamamıştı.
"Bu azulera'nın zayıf noktasıdır. Kör ya da gözleri kapalı olan bir rakibe karşı gözsel illüzyonlar işe yaramaz. Drazarların da gözleri görmez" diye açıkladı Elahir. Sonra başını yerde debelenen yaratığa çevirdi.

Asuraların YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin