AZURAİ VS.ELAHİR

36 5 5
                                    

The neighbourhood-say my name

Elahir olay yerine vardığında Anka çoktan uzaklaşmıştı. Ama dövüşün sonuçları ortayadı. Asırlık ağaçlar kızıl alevlere teslim olmuştu. Gölün üstünü kaplayan buz tabakasının yarısı erimişti.
Elahir zar zor ayağa kalkmaya çalışan Yulia'yı gördü. "İyi misin?" diye sordu Elahir Onun yanına gelerek.
"İdare eder... Onu durdurmanız gerek. Acele edin. Yoksa bir felakete yol açacak. Ben Lena ile ilgilenirim, efendim"
Tamam manasında başını salladı Elahir ve hızla yola koyuldu.
Kızın izini takip etmek kolaydı. Yaydığı güçlü auranın yanı sıra, geçtiği yerlerde yanan ağaçlar ve erimiş karlardan bir iz bırakıyordu geriye.
İzler onu alevler içinde yanan bir kasabaya getirdi. Daha doğrusu kasabadan arta kalanlara. Alevlerin teslim aldığı evlerin büyük kısmı ya yıkılmış ya da ağır hasar görmüştü. Her tarafta yanmış veya parçalanmış cesetler vardı. Asker, genç, yaşlı, kadın veya erkek dinlememişti Azurai. Gördüğü manzara alışık olduğu bir şeydi. Benzer olayları Lena ve Yulia'nın eğitimleri sırasında da yaşamıştı. Eğer bir asura canavarını kontrol etmeyi öğrenemezse bu olabilecek şeyin küçük bir örneğiydi.
Hala kasabanın uzak ucundan çığlık sesleri, canavarın kükremesi duyuluyordu. Elahir hemen o tarafa doğru gitti.
Burada cesetlerin sayısı kasabanın geri kalanından da fazlaydı. Azurai kaçmaya çalışanlara merhamet etmemişti. Yanmış ve parçalanmış cesetler bir kan gölü oluşturmuştu. Eoancy'nin bedeni Anka'nın kızıl alevlerinin içindeydi. Dişi bir insanı andıran alevlerin boyu ise dört metreyi bulmuştu. Mühür zayıfladıkça alevler daha büyüyecekti.
Canlı kalmayı başarabilmiş yirmi asker onun etrafını çevirmişti. Elahir olaya müdahale etmeden önce izlemeye karar verdi.
Adamlardan beşi ortak bir şiddetli su saldırısı yaptı ama Azurai'nin kızıl ateşleri karşısında sular anında buharlaştırdı ve saldırıyı yapanları ateşe verdi. Adamların acı dolu çığlıkları bir kaç saniye içinde kesildi. Geriye sadece kömürleşmiş cesetler kaldı. Diğer askerler tüm hızlarıyla kaçmaya başladı. Ama fazla uzaklaşamadılar. Azurai bir elini sertçe yere vurdu. Bir çember şeklinde yayılan ateş dalgası hepsini yakalayıp, yaktı.
İçindeki canavar Kurt Runhar'ın kendisine seslendiğini duydu Elahir "Dikkatli ol, Elahir. Azurai ile ben defalarca savaştık. Onun aurası benimkinden daha büyüktü ama saldırı güçlerimiz hemen hemen denkti. Yine de yaptığım hiç bir saldırı ona zarar veremedi. Pençelerim onun ateşten derisini aşıp kanıyla kırmızıya boyanırdı ama o hiç yararlanmamış gibi saldırırdı"
Elahir bunları zaten biliyordu. Runhar ryularla ilgili bildiği bütün bilgileri ona anlatmıştı. Bu yüzden Azurai'ı yakalayana kadar Elahir planını uygulamak için harekete geçmemişti.
Olduğu yerden Anka'yı izlerken Eoancy'nin etrafındaki alevler daha güçlenip büyüdü ve sırtında alevlerden kanatlar çıktı. Azurai birden Elahir'in olduğu yere döndü ve devasa bir ateş topu gönderdi. Elahir hızla olduğu yerden fırladı ve Azurai'ın karşısına dikildi "Normalde böyle şeyleri pek önemsemem ama şu an öyle güçlü birini sana vermeye hiç niyetim yok. O bedeni istiyorsan beni öldürmen gerek" dedi.
"Seni ezeceğim elf. Ezip geçeceğim ve bu mührü kırıp, kızın bedenini ele geçireceğim. Daha önce sadece iki kere yenildim, ikisinde de Eranor kanından olanlar beni yendi. Bu kız beni yenenlerin ikisinden de güçlü. Kabul etmem gerek ki şu ana gördüğüm her kişiden daha güçlüsün. Ama bu kız da seni bile aşabilecek potansiyel var. Bunu damarlarında akan kanda hissediyorum. Benim güçlerim onunkilerle birleşince yenilmez olacağım" dedi.
Elahir hiç bir rakibini küçümsemezdi ama şimdi iki kat dikkatli olması gerektiğini biliyordu.
Azurai bir kez daha kükredi ve saldırıya geçti. Hızı, Elahir'in beklentilerinin ötesinde çıkmıştı. Üstüne gelen devasa ateş pençesinden son anda kaçtı. Bu savaşı hızla bitirmeliydi. Doğru anda tek bir hamle yapacak, mührü sağlamlaştırıp, Azurai'yi geldiği yere gönderecekti.
Elahir bir yandan saldırmak için vakit kolluyor bir yandan da Anka'nın güçlü ve seri saldırılarından kaçıyordu. Bir anlık dalgınlığı Elahir'in bir moloz yığınına basıp yere düşmesine yol açtı. Azurai hiç duraksamadı ve ateşten devasa bir pençeyi ona savurdu. Elahir kollarını ateşler ile kaplayarak saldırıyı karşıladı. Kızıl alevlerin onu yakıp kül etmek istediğini hissediyordu. Bir an önce kendini kurtarmalıydı. Ayağının darbesi ile yerden fırlayan toprak sütun Azurai onun üstünden attı. Hızla fırladı ve Azurai'nın arkasına geçerek onu sudan bir kırbaç ile yakalayıp, sağlam kalmış bir evin duvarına çarptı. İkinci kez hamle yapacaktı ama su buharlaşıp kayboldu.
Bu sıkıntı bir durumdu. Daha güçlü teknikler kullanmalıydı. Elini yere vurdu ve buzdan insansı beş şekil yükseldi. Bunlar kendisinin birer kopyasıydı. Buzdan kopyalar Azurai'ye doğru saldırdı. Azurai birini savurduğu bir pençe ile yok etti. Ama bir diğeri onun etrafını kalın buz tabakası ile çevirdi ama Anka bunu kolaylıkla eritti.
Kopyaları Azurai'ı meşgul ederken, Elahir yerdeki karları eriterek suya çevirdi. Ardından aurasını kullanarak suyu simsiyah bir sıvıya dönüştürdü.
"Kara su" dedi.
Bu arada Azurai buzdan kopyaların işini bitirmiş Elahir'e doğru dönmüştü.
"Vay vay bakın burada ne varmış. Yüzlerce elf ile savaştım ama hiç birinde bu tekniği görmedim. Ben bile artık kara suyun sadece bir efsane olduğunu düşünüyordum" dedi Azurai.
"Gerçekten de bu zamana kadar kara su tekniğine ulaşabilen sadece birkaç elf oldu. Sende onun gücüne tanık olacak ilk rakibim olacaksın" dedi Elahir.
Kara su, normal suya göre çok daha hafif, hızlı ve soğuktu. Asıldık özelliği daha fazla olduğu için çok daha keskindi ve değdiği yerde yanık acısı bırakırdı. Aynı zaman da dondurulduğu zaman çelik kadar güçlü ve dayanıklı olurdu.
Azurai kızıl alevler püskürerek saldırdı. Elahir kara suyu önünde kalkan olarak buza çevirdi ve saldırıyı karşıladı. Alevler kesildiğinde kara sudan oluşan kalkan hala duruyordu. Öfkeyle saldırıya geçti ve alevli pençesi ile saldırdı. Elahir bir kez daha onu kara su ile karşıladı. Azurai hızla onun arkasına geçti. Elahir döndü kara sudan kalkanı sıvılaştırdı ve Anka'nın bacaklarına keskin bir hamle yaparak onları kesip, rakibini yere düşürdü. Alevden bacaklar anında yeniden büyüdü ve Azurai havaya sıçradı ama Elahir kara sudan kırbacı onun ayaklarına doladı ve şiddetle yere çarptı. Rakibine zaman vermeden canavarın kol ve bacaklarını yakaladı. Kara suyu buza döndürerek onu hareketsiz kıldı. Bu Azurai tutardı.
Anka kurtulmak için debeleniyordu. Öfkeyle etrafa ateş saçıyordu. Ama alevleri kara suyu eritmeye yetmiyordu. Elahir başına geldiğinde onu öldürmek için son bir kez ağzından alev atmak için çabaladı ama kara su onun ağzını da kapadı.
"Gerçekten zorlu bir rakiptin. Daha önce kara suyu hiç kullanmamıştım. Ama tüm gücünü kullanmadan bana rakip olacaksan hiç değilse siyah alevleri kullanacak kadar Eoancy'nin bedenini ele geçirmen gerekiyordu. Senin kızıl alevlerin güçlüydü ama kara suyun dengi siyah alevdir" dedi Elahir ve parmak uçlarında aurasını toplayarak kızın karnına bastırdı. Mühür sembolü belirince de hemen elini sağ tarafa doğru çevirdi. Bu hareket mührü sağlamlaştırıp, Azurai'nin gücünü bastırdı. Kızın etrafını saran ateşlerde yavaşça yok oldu.
"Bu yaptığına pişman olacaksın elf. Gün gelecek ve buradan kurtulacağım... O gün seni bir böcek gibi ezeceğim" dedi Azurai son kalan gücüyle. Ardından kızın içindeki hapsine çekildi.
Eoancy baygın bir şekilde yerde yatıyordu. Elahir yıkıntılar arasından kızın üstünü örtecek bir şeyler buldu ve onu iyice örttü. Sonra kasabanın haline baktı. Tek bir canlı kalmamıştı. Evlerin çoğu yanmış ve yıkılmıştı. Umursamazca güldü "Neyse ki Eoancy'e bir şey olmadı" dedi. Kızı kucağına aldı. Ardından ikiz elflerin yanına döndü.
Lena ve Yulia ayağa kalkmışlardı bile. "Kötü görünüyorsunuz" dedi Elahir onlarla dalga geçerek.
"Canlı kurtulduğumuza seviniyotum" diye karşılık verdi Lena.
"Her şey bir yana şanslıydık. O canavar bizi parçalayıp yemek yerine buradan uzaklaşmayı tercih etti" diyerek kardeşine destek oldu Yulia.
"Aslında bunu şansımıza değil Eoancy'e borçluyuz" dedi Lena "Azurai sana saldırıp, bayılttıktan sonra bana saldırdı. Daha ne olduğunu anlayamadan kendimi yerde buldum. Korkuyla gözlerimi kapatmıştım. Ama birden yüzüme birkaç damla düştüğünü hissettim. Eoancy'i ağlıyordu. Hayır, bunu yapamam dedi ve birden uzaklaştı" dedi Lena.
"Tanıdık bir yüz görünce, bir anlığına da iradesine söz geçirebilmiş demek ki"
"Şimdi ne olacak" diye sordu Lena "eğitime devam edecek miyiz?"
Elahir cevap vermeden önce birkaç saniye sessiz kaldı ve düşündü. "Sanırım Anka'nın eğitimine birkaç ay ara versek iyi olur. Biraz toparlasın kendini. Şimdilik silah ve hız teknikleri üstünde çalışın" diye cevapladı.
"Anlaşıldı patron" dedi ikizler aynı anda. Ardından hep birlikte Areethil'e döndüler.

Asuraların YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin