12-İLK CİNAYET

108 7 10
                                    

Shawn mendes- I know what you did last summer

1 yıl sonra...

Areethil sarayının karla kaplı boş bahçesinde çarpışan kılıçların sesi yankılanıyordu. İki çelik hızla bir birine vurdukça etrafa kıvılcımlar saçılıyordu.
Eoancy rakibi Yulia'nın her kılıç savuruşunu, her ayak hareketini tüm dikkatiyle takip ediyordu. Elfin hareketleri kusursuzdu. Yarım saniyelik bir gecikme bile Yulia karşısında yenilgi demekti. Eoancy'nin tek yapabildiği gücüne kendisine göre ayarlamış olan rakibi karşısında savunma yapabilmekti.
Eoancy üstten gelen saldırıyı karşıladı. İki kılıç bir kez daha çarpıştı. Yulia hızlı bir hamle ile bu sefer yanından saldırdı. Eoancy kendini savunmayı başardı ama afallamıştı. Bir sonraki saldırıda kılıcını elinden düşürdü.
"Gayet iyiydin" dedi Yulia gülümseyerek.
"Teşekkürler" diyerek karşılık verdi Eoancy ama asıl önemli olan Elahir'in ne düşündüğüydü. Eoancy gözlerini ona çevirdi. Elahir'in yüzünde herhangi bir ifade yoktu. Ne düşündüğünü anlamak imkansızdı.
"Kılıç eğitimine üç ay önce başladığını düşünürsek epey ilerleme gösterdin. Aslına bakarsan bu gelişmeden sonra seninle bir göreve gitmeyi planlıyorum"
"Nasıl isterseniz efendim"
"Lena, Yulia tarafından bugün Hareda ile siz çalışın. Biz ancak akşam döneriz"
"Emredersiniz efendim" dedi ikizler aynı anda.
Eoancy ve Elahir Areethil'den ayrıldılar. Birkaç saat eski anayolu takip ederek doğuya doğru yürüdüler. İleride yüksek bir tepe üzerine inşa edilmiş, yarı yıkık bir kule duruyordu. Büyük ihtimalle Areethil'in savunulması için yapılmıştı ama belli ki şehri yıkan saldırıdan o da nasibini almıştı.
Elahir kulenin geniş kapısından girdi, Eoancy onu takip etti. İlerledikçe zifiri karanlığa gömüldüler ve ellerinde ateş yakarak ilerlediler. Boş koridorlarda sessizlik içinde ilerlediler. Bu yer insanın tüylerini diken diken ediyordu.
Eoancy tam buraya niçin geldiklerini soracaktı ki birden inleme sesleri duydu. Bazı konuşmalar duyuyordu ama ne dedikleri anlaşılmıyordu. Eoancy kendini daha bir ürpermiş hissetti.
Aşağı indikçe seslerde netleşti
"Lütfen beni bırakın" dedi bir kadın sesi.
"Yemin ederim masumum ben" diye haykırdı bir adam.
"Beni bırakmanız için her şeyi yaparım"
Zemin kata inmişlerdi. Tam karşıdaki hücrede elleri ve ayakları demir zincirlerle bağlı dört esir gördü. Ena ve arhun ırkından olan iki tanesi kadındı. Diğer elf ve insan olan diğer ikisi erkekti.
Karanlık koridoru geçtiler ve demir parlaklıklarla korunan hücrenin önüne geldiler. Elahir kapıyı açtı ve duvara asılı duran bir kaç meşaleyi yaktı.
"Bunlar da kim?" diye sordu Eoancy.
"Canice suçlar işlemiş dört kişi" diye yanıtladı Elahir. Ardından ena kızı göstererek "Mesela bu masum görünümlü kız, on beş muhafızı öldürerek hapisten kaçmış bir suçlu. Yanındaki elf ise bir seri katil ve tecavüzcü. Şu insan babasını katletti, şu arhun kız da işlediği suçu başka bir arkadaşının üstüne atarak onun ölümüne neden oldu"
"Peki neden buradalar? Onlarla ne yapacaksınız?"
"Ben bir şey yapmayacağım. Sen yapacaksın, Eoancy. Onları öldüreceksin"
"Ö-öldürmek mi?"
"Evet, bugün ki görevin bu"
"Ama efendim onların bana bir zararı yok"
"Sana bir zararlar yok. Ama zamanında çok kişinin canını yaktılar. Senin amcana duyduğun nefret gibi, pekçok kişi bu adi suçlulara nefret duyuyor. Onları öldürerek adaleti yerine getirmiş olacaksın"
İkisi de birkaç saniye sessiz kaldı. Eoancy kararsızdı. Aslında kararsız değildi. Kesin olarak kimseyi öldüremeyeceğini biliyordu. Bu geri dönülmesi imkansız bir şeydi. Bir kişinin hayatına son vermek, hele ki hiç tanımadığı, birinin yaşama hakkını elinden almak bu kaldıramayacağı bir yüktü. "Zayıf olma Eoancy. Öfke, nefret ve acımasız olmak, bunlar güçlü olmanın kaynağıdır. Ama sen acımasız değilsin. Naetor karşısında böyle olursan asla onu yenemezsin"
"Naetor ayrı bir konu..." dedi Eoancy amcasına duyduğu nefreti göstren bir ses tonuyla.
"Hayır ayrı değil. Naetor'un boş duracağını mı sanıyorsun? Sizi yakalamak için elinden geleni yapacaktır. Daha Ateş Krallığındayken bile peşinize iki suikastçi takmadı mı? Onlar gibileri öldürmeden kurtulabileceğini mi sanıyorsun? Naetor sizinle hiç alâkası olmayan birilerini peşine takabilir. O zaman onları öldürmeyecek misin?"
"Öyle bir şey olursa öldürmeden durdururum onları"
"Çocukça bir hayal. Eoancy, bu kararlılığı şimdi, bunlar gibi adi suçlular karşısında kazanamazsan ileride hiç kazanamazsın"
Eoancy yutkundu. Efendi Elahir dediyse doğrudur diye düşündü. Ama hala gergindi ve kendinden emin değildi. Yine de "tamam, yapacağım" dedi titreyen bir sesle. Kalbi heyecandan güm güm atıyordu. Elahir belinde duran kılıcını çekti ve kıza uzattı. Eoancy titremesine engel olamadığı ellerle kılıcı aldı. Eğitim sırasında kullandığı kılıçtan biraz daha uzun ve ağırdı. Dengesi mükemmeldi.
Ben dışarı da bekliyorum" dedi Elahir ve hücreden çıkarak, karanlık koridorda kayboldu.
Eoancy önünde dizilmiş mahkumlarla baş başa kalmıştı kız. Kılıcı iki eliyle sıkıca kavradı. Ena ırkından olan kızın önüne geldi. Derin bir nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalıştı ama kalbi tüm hızıyla atmaya devam etti.
Kız gözyaşları içinde umutsuzca yalvarıyordu "Lütfen... Ben gerçekten masumum...". Pembe kısa saçları, iri gözleri ile gerçekten de hiç suç işlememiş masum biri gibi gözüküyordu. Ama artık suçlu ya da masum olmasının Eoancy'nin gözünde önemi yoktu. Elahir onları öldürmesini emretmişti ve onu hayal kırıklığına uğratmayacaktı. Kılıcını kaldırdı. Bir an kurbanı ile göz göze geldi. Eoancy'nin kararlı ve ölümcül gözlerini görünce "Lütfen öldürme beni" diye bir kez daha yalvardı kız. Ama Eoancy onu duymazlıktan geldi ve kılıcını hızla indirerek, omuzdan karnına kadar derin bir kesik açtı. Kız acı dolu bir çığlık attı ve ağır yaralı halde yere yığıldı. Eoancy durmadı ve kurbanı ölene üst üstte birkaç darbe daha vurdu. Üstü, kıyafetleri, elleri ve yüzü kanlar içinde kalmıştı. Kızın çığlıkları ve yalavaran bakışlarını asla unutamayacaktı.
İlk işi bittikten sonra ayağa kalktı ve derin bir nefes alarak sıradaki kurbanının önüne geldi. Arhun ırkından olan adam, gözlerini korkuyla kapatmış kendi sonunu bekliyordu. Eoancy, hızlı bir hamle ile adamın kalbine kılıcı sapladı. Acı dolu çığlığı duymazdan gelerek kılıcı olduğu yerde çevirerek yarayı büyüttü. Çıkan kanın bir kısmı yüzüne sıçramıştı. Ellerine ve kıyafetlerine baktı. Üstü kan içindeydi. Birden kanın ağır kokusu burnuna doldu. Midesi bulandı ve gözleri karardı ve dizleri üstüne çöktü. Kusmamak için kendini zor tutmuştu. Birkaç kere derin nefes aldı ve ayağa kalklmak için kendini zorladı.
Sırada ki kurban elf kızıydı. Tek bir hamle ile kızın karnında derin bir yara açtı. Ardından son esirin önüne geldi. Tüm gücüyle kılıcını kurbanın boynuna indirdi ve adamın başını gövdesinden ayırdı.
Eoancy yaptığı katliama baktı birkaç saniye. Yarı karanlık hücrenin zemini kan kızıla boyanmıştı. Dışarı çıktı sessizce. Elahir üst katta onu bekliyordu. Kızın kanlar içindeki elbisesini görünce gülümsedi. Elahir onu yalnız bırakarak aşağı indi. ri girdi.
"Nasıl hissediyorsun kendini?" diye sordu.
Karmaşık duygular içerisindeydi. Gerginliği gitmişti. Artık içinde bir durgunluk vardı ama pişmanlık yoktu. Yaptığı işten dolayı mutlu değildi ama vicdan azabıda çekmiyordu.
"Bir şey hissetmiyorum" diye karşılık verdi kız duygusuz bir sesle.
"O zaman Areethil'e dönelim" dedi Elahir.

Asuraların YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin