Zindandan kosarak çıktılar. Askeriyenim bahçesinde onları askerler karşıladı.
"Eyvah askerler" diye inledi Aradar.
"Aradar, hemen tasmanı tak ve hücrene dön. Eğer hemen teslim olursan bu yaptığını görmezden geleceğim. Sizlerde hemen teslim olun. Yoksa bulunduğunuz yerde öldürüleceksiniz" dedi bir subay.
"Siz önden gidin. Ben bunları halledip size yetişirim” dedi Eoancy.
"Hayır, seni yalnız bırakamam, abla"
"Hareda, ne diyorsam onu yap"
"Dikkatli ol" dedi Hareda. Aradar ile birlikte aksi yönde koşmaya başladı.
"Yakalayın. Kaçmalarına izin vermeyin" diye bağırdı subay. Askerler ileri doğru atıldı.
Eoancy tar azulerasını çoktan aktif hale getirmişti. O gözleri gören askerler tereddüt içinde durdular. Yıllardır kayıp olan, belki de öldü kabul ettikleri prensesleri şimdi karşılarındaydı. Saşkınlıkları yüzlerinden okunuyordu.
Siyah bir alev duvarı askerlerin önüne çıktı. "Siz benim halkımsınız. Canınızı yakmak istemiyorum. Ama işime karışıp, bana engel olmaya kalkışırsanız sizi durduracağım. Beni öldürmeden onlara dokunamazsınız". Sesi tehditkar değildi ama kararlıydı.
"Kralımız amcanız Naetor'dur. Sadakatimiz onadır. Eğer teslim olursanız size de adil davranacaktır"
"Asla. O babamın katili. Kardeş kanı dökmüş bir hain ve gaspçı. Eğer ona destek oluyorsanız sizde suça ortaksınız demektir". Eoancy kılıcını çekti...Hareda ve Aradar beraber koşmaya başladı. Önlerine bir kaç asker çıktıysa da onları kolayca aştılar.
“Ablan iyi olacak mı?”diye sordu Aradar.
“Onun için endişelenmene gerek yok. Ablam çok güçlüdür. Bursda asıl endişelenmesi gerekenler biziz” dedi. Olay yayılmadan kaçtıkları için önleri boştu. Giriş kapısındaki askerler, aceleyle koşan iki kisiyiw görünce şüphelenip onları durdurmaya çalıştılar ama Hareda onlara fırsat vermedi. Şehri ana karaya bağlayan köprüyü geçtiklerinde Eoancy onlara yetişti. Üstü başı hiçte bir dövüşe girmiş gibi değildi.
"Ne oldu?" diye sordu Hareda.
"Yaralı olarak yatıyorlar, hiç biri ölmeyecek. Askerler toparlanıp, peşimize düşmeden farkı açalım"Saatlerce yol aldıktan sonra gün doğumunda mola vermişlerdi. “Artık örgütümüze katıldığına göre bu tür şeylere alışsan iyi edersin” dedi Hareda.
"Sekiz yıldır kendimi hiç bu kadar umutlu ve yaşam dolu hissetmemiştim" dedi Aradar.
"Sekiz yıldır mı?"
"Evet. Sekiz yıl önce Tilki'yi içine mühürlediler ve beni bir asura'ya dönüştürdüler. Savaşta ölen babamı hiç tanımadım. Annemde küçükken öldü. Ben bir yetimhanede büyüdüm. Her şey güzel gidiyordu. Ama bir gece benim gibi on yetim çocuğu ansızın toplayıp bir yere kapattılar. Bir süre sonra içimizden birini alıp, bir yere götürdüler. O’na ne yapıyorlardı bilmiyorum ama acı dolu çığlıklar atıyordu. Sonra çığlıkları birden kesildi. Biz korku içinde bekliyorduk. O çocuğa ne olduğunu, bize ne olacağını merak ediyorduk. Sonra iki kişi geldi. Aramızdan birini daha aldılar. Çocuk onlardan kurtulmak için ağlıyor, çırpınıyordu. Ancak onu da götürdüler. Önce onunda çığlıklarını duyduk. Sonra Onun da sesi kesildi. İki kişi tekrar geldi. Aynı olaylar bir kaç kere daha tekrarlandı. Ve sonunda o beni almak için geldiler. Kollarımdan tutup sürüklemeye başladılar. Onlardan kurtulabilmek için ağlıyor, çırpınıyor, umutsuzca yardım çığlıkları atıyordum. Beni bir odaya götürdüler. Benden önce oraya götürülen çocukların bedenleri bir köşeye üst üste yığılmıştı. Belden üstümü soydular ve beni taş bir masanın üstüne yatırdılar. Hareket etmememiçin ellerimi ve ayaklarımı sıkıca bağladılar. Sonra mühürleme tekniği ile vücuduma tilkinin gücünü aktarmaya başladılar. Bu işlem müthiş bir acı veriyordu. Dayanılmaz bir acıydı. Mühürleme işlemi ne kadar sürdü bilmiyorum ama nihayet acı dolu o işlem bitti. Sonra hemen boynuma o tasmayı taktılar. Böylece bütün hayatım değişmiş oldu. O günden sonra beni diğer çocuklardan ayırdılar. Yalnız bir hayat sürmeye itildim. Bu arada artık bana ilerde savaşa bilmem için eğitim vermeye başladılar. Sayısız savaşa girdim. Nihayet savaşlar bittiğinde Azurahir’e geri getirildim. O günden beri de başka bir savaşa gidene kadar zindanda tutuluyordum"
“Artık sorun yok” dedi Hareda “Kimse seni isteğin dışında kullanamayacak. Kendi ideallerin için dövüşeceksin"
"O kadar erken sevinme. Bu krallığın sınırları içinde olduğumuz sürece tehlikedeyiz. Daha hiç bir şey bitmiş değil" dedi Eoancy.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asuraların Yükselişi
FantasíaGüçlerinin varlığından habersiz Bir şekilde Azurahinin görkemli sarayın da yaşayan Eoancy'nin hikayesi. Ailesinin uğradığı ihanetin bedelini ödeyen Bir kız hem de amcasının ihanetiyken Daha da zor olmalı. Birde ölümler olmasa Daha mı kolay olur si...