Büşra Küçük. Wattpad'e üye olduktan on beş gün sonra tanıdım onu. İlk günden beri kütüphanemde duran ama okumaya üşendiğim Kötü Çocuk'un yazarı. Kesinlikle harika biri. İdollerimden biri.
Kötü Çocuk'la tanışmam ise diğer hikayelerinden daha geç oldu. Okumaya başladığım ilk Türkçe kitaptı. Ama ilk bölümlerinde sıkılınca bırakmıştım. Birçok kez denedim okumaya devam etmeyi. Tekrar tekrar başladım. Ama bir ay boyunca üçüncü bölüme geçemedim. Oraya kadar bile zar zor okumuştum. Belki de o zamanlar kafamı vampirlere ve doğaüstü varlıklara taktığım için de sıkıcı gelmiş olabilir.
İlk bitirdiğim Büşra Küçük hikayesi "Koruyucu". Beraber hikaye yazdığım arkadaşım Misperi sayesinde başladım onu okumaya. Bana "Kesinlikle okumalısın. "diye ısrar ediyordu her gün. Onun ısrarları sonucunda başlamıştım. Birkaç bölüm okuduktan sonra bile elimden bırakmadığım, okula gittiğimde sürekli onu düşündüğüm kitaplardan biri olmuştu.
Yağmurlu bir günde etraftaki gürültü yüzünden uykum kaçtığında ve sabahlamaya karar verdiğimde okuyacak bir kitap arıyordum. Uzun ve sabaha kadar beni oyalayabilecek. İşte o zaman Kötü Çocuk'a bir şans daha verdim. O gün hayatımın dönüm noktası oldu diyebiliriz. Sabaha kadar yaklaşık 35-40 bölüm okudum. Toplamda 55 bölümü falan vardı sanırım o zamanlar. Büşra'nın neredeyse her gün bölüm eklemesi de hikayeye daha çok bağlanmama sebep oluyordu
Açıkçası daha önce Büşra'nın profiline bile girmemiştim. Belki bir iki kere. Hikayelerini kütüphaneme eklemek için.
O gün mobilden okuduğum için multimediayı da görmemiştim. Zorunlu olarak bilgisayardan girmek zorunda kalınca da multimediayı gördüm. Meriç'i. Onu nasıl biri olarak hayal etmiştim hatırlayamıyorum. Karşımdaki gibi biri olmadığı kesindi. Meriç'i (veya Vini'yi) ilk gördüğümde tuhaf hissetmeye başladım. Bütün Kötü Çocuk okuyucuları gibi benim de aklımı başımdan almıştı. Zamanla onu ve kitabı hayatımdaki önemli şeyler arasında saymaya başladım. Beni güldürürken endişelendirebilen, "Bu çocuk ne yapıyor böyle?" dedirten ilk kitaptı.
Okuldaki arkadaşlarımın çoğuna heyecanla Meriç ve Kayla'yı anlattım. Kötü Çocuk'u ve Büşra'yı. Beni twitterda takip ettiği günden sonraki gün okulda o kadar mutluydum ki. O günden sonra kendimi ona daha yakın hissettim. Tuhaf bir şekilde. Aslında doğru düzgün bir konuşmuşluğumuz bile yoktu. Hala da yok sanırım. Ben yorum yapıyorum, o cevaplıyor. Ama ben onun cavaplarını öyle bir bekliyorum ki... Ondan cevap geldiğinde kendi tuhaf mutluluk dansımı yapmaya başlıyorum. Ne yazdığını merak etmesem durmayabilirim bile. O kadar çok etkiliyor beni.
Belki o bu kadar büyük olduğunu bilmiyordur ama Kötü Çocuk'u okumanın zevki, yorum yapmanın zevki, sıkıldıkta multimediayı izlemenin zevki o kadar güzel ki..
Kötü Çocuk'u okumak benim için dönüm noktası oldu demiştim. Gerçekten de öyle oldu. Meriç'in ağzından okuduğum bölümlerden ve onun tavırlarından, cümlelerinden sonra bir hafta hayata Meriç'in açısından bakmıştım. Çoğunlukla şanssız olduğumdan dolayı bu hafta da sınav haftasına gelmişti. Notlarım kötü değildi hatta hepsinden tam puan almıştım. Deneme sınavında bu yıl aldığım en iyi not o hafta olan sınavdakiydi. Ama çevredekiler bunu fark ediyordu. Umursamazca davranmaya başlamış, yoldan geçen insanlara tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştım. Sonra yurt dışında yaşayan babam buraya geri döndü. Bize çoğunlukla iyi davransa da özünde çok disiplinli ve katı bir adamdır. Evden tek başıma çıkmama izin vermemesi dışında çok modern bir insandır. Eğer onun söylediği en ufak şeyi bile yapmazsan cezası çok ağır oluyordu. Babam bizi hiçbir zaman dövmedi, dövmez. Sadece bizim için en değerli olan eşyalarımızı alır. Benden bir sene Ipad'imi aldığı gibi.
Babam gelince mecbur olarak Meriç'ten Kayla'ya dönüşmüştüm. Kendimi gerçekten Kayla'ya benzetmeye başlamıştım. Kesinlikle isteyerek değildi. Çevredekiler bunu da fark etmişti. Ben ne kadar çok konu değiştirmeyi sevsem de bunu daha çok yapmaya başlamıştım ve daha şu an aklıma gelmeyen bir sürü şeyi. Babam ne derse yapıyordum. Aramızı iyi tutmaya çalışıyordum. Benim yanına gidebileceğim bir Meriç'im veya erkek arkadaşım olmasa da uzun zamandır bütün kızlar bir evde toplanmamıştık ve annem onlara gitmemi yasaklamıştı. Sadece bir kere güneş battıktan sonra eve geldim diye.
Hikayede çok fazla olayların içinde olmadığının da etkisi olduğunu varsayarsak benimle adaş olan Neşe'ye dönüşmemem normal gözüküyor.
Kötü Çocuk'un finalinden birkaç bölüm önce de Kötü Çocuk'tan biraz uzaklaşmaya başlamıştım. Elimde olmadan. Başka hikayeler okumaya başlamıştım. Hem de bir sürü. Misperi'yle bir hikaye yazmaya başlayacaktık, hazırlıklarımızı yapıyorduk. Yine sınav haftası geliyordu ve çok yoğundum. Çözülmesi gereken bir sürü soru vardı ve ben ders çalışmaya üşeniyordum. Elime Ipad'imi alıp Kötü Çocuk okuyordum. Annemle veya babamla kavga ettiğimizde Kötü Çocuk okuyordum. Kardeşim beş yaşından beri yazdığım hikaye defterimi çalmaya kalkıştığında ona karşı nazik davranmak ve sakinleşmek için Kötü Çocuk okuyordum. Arkadaşlarıma kırıldığımda Kötü Çocuk okuyordum. O benim her zaman yanımda olan destekçimdi. Her kitabın olduğundan daha özeldi. Benim kurtarıcım, koruyucumdu. Kitap okumayı tercih ederek birçok kez annemin sinirli olduğu zamanda ortadan kaybolmuştum.
Hayata daha güçlü bakmaya da başlamıştım Kötü Çocuk sayesinde. Utangaçlığımı yıkmıştım. Beni kendim olduğum için sevmeyen insanlardan uzak durmuştum. Yalnız kaldığım her dakika aklıma o gün yaşadığım şeylerle ilgili olan Kötü Çocuk bölümü aklıma geliyordu. Elimde olmadan gülümsüyordum onları düşününce. Önceden olan mavi göz zaafım kaybolmak üzereydi neredeyse. Artık tek zaafım Meriç Tuna olmuştu. Biz onu Vini Uehara olarak hayal etsek de Vini'nin böyle biri olmadığını ve olmayı da istemediğini sanıyorum. O Vini Uehara görünümlü Meriç Tuna. Sadece Meriç. Bizim Meriç'imiz.
Kötü Çocuk-2 ise Büşra'nın olayları tadında bitirdiğini düşünmeme rağmen beni çok sevindirmişti. Yeni bölüm bekleme heyecanını biraz fazla özlemiştim sanırım. Ama Kayriç bu kitapta zor şeylerle mücadele edecekleri için ve Meriç'in kızlarından korktuğum için "Onlar öyle iyiydi ya. İkinci kitaba gerek yoktu. " diye düşündüğüm oluyor.
Diğerleri de benim kadar uzun yazdı mı bilmiyorum. Benden çok daha uzun yazdıklarını tahmin ediyorum hatta. Kötü Çocuk bunlara değer. Seni seviyorum Büşra. <3 -Neşe (Turkishlovatic)