Saatler önce sarıldığım adamı arıyordu gözlerim. Ama yoktu.Odasının kapısına geldiğimde çok yorgundum. Gücümün kalan son kırıntısını da kullanarak kapıyı tıkladım. Ardından kapının yanına çöktüm. Kapı birkaç saniye içinde açıldığında beni gördü ve yüzü tuhaf bir hal aldı. Beni kaldırdığında ise gücüm kalmadığı için bir kukla gibi yönlendirmesiyle hareket ettim.
Odanın içine girdiğimizde beni banyoya sürükledi. Banyoda yerdeki lekeleri görünce dondum kaldım. Kan lekeleri duruyordu tabanda, üstelik hiç de eski görünmüyordu. Gözlerim irileşirken tepkisizdim aslında. Ama bir parçam benimle kaderini paylaşan çocuk için endişelendi. "Bileğini mi kestin?" Duşa kabinin içine girdi ve beni de yanına çekti. Sırtım duvara sertçe çarparken o inledi. Şaşırdım ve yüzüne bakakaldım, acının izleri okunuyordu milim milim. Tutamadım kendimi, sarıldım. İlk başta tepkisiz kalsa da sonradan sarıldı ve acı çektiğini belli edercesine iç çekti. "Anlat, lütfen." Sesim fısıltıdan öte bir haldeydi, gücümün son kırıntısı da tükenmişti. Acıyla inledim. "Lanet olsun, anlat şunu artık!" Sesim yeterince güçlü çıkmamıştı ama o duymuştu belli ki.
"Sabırsız. Meraklı. Kararlı. Güçlü. Kırık." Bu sıfatları bana uydurmuştu belli ki. Acıyla çırpındım kollarında. Acı bitiriyordu, ben yeniliyordum yavaş yavaş. Kaderimin buluştuğu çocuk nasıl benim acımı acısına katabiliyorsa ben de aynısını yapmalıydım. Ama ben acizdim. "Anlat Okyanus. Bitiyorum şu halini gördükçe. Ben sen, sen bensin sanki; ama ben sana yabancıyken sen her şeyimi biliyordun. Omuzlarında taşıdığın acının üzerine benimkini de katıyorsun. Eşit olmalı yüklerimiz." Sırtımdaki ellerini belimin girintisine getirdiğinde ürperdim ve ani bir refleksle belimi öne ittirdim. Güldü. Ama bu her zamankiler gibi sadece acı dolu değildi. Bu içinde her şeyi barındırıyordu. "O sürtük, babamı o adamla aldattığında on beş yaşındaydım. Gittim, onları iş üstünde yakaladım. Onları öldürdüm ben. Babamın yüzüne bakamıyorum ben." Hıçkırıklarını zorlanmadan duyabiliyordum. Artık ağlıyordu. Sıcak gözyaşları tenime değerken nefesini boynumda hissedebiliyordum. 'Ah, benim canım babam.'diye geçirdim içimden. Sonra bir an, korkuyla ayrıldım kollarından. Ben onun gibi değildim. Bir yabancıya böyle sarılamazdım.
Ben onun gibi olmamalıydım. Babam söylemişti. Yerimden kalkamadım ama. Gücüm tükenmişti. "Ne oldu?" Kafamı salladım. "B-bu ya-yanlış. Ben annem gibi o-olmamalıyım. B-bir yabancıya b-böyle sarılamam." Sesimdeki titrek tona ben bile şaşırdım. "Sen onun gibi değilsin zaten." Şaşkınlıkla ağzımı araladım. "Aynı kaderi paylaştık biz. Birbirimizin acılarını almalıyız. Sen masumsun." Bana yaklaştı ve beni tekrar sarıp bu sefer başımı göğsüne yasladı. "Acı geçer belki de, belki de bunca yıl yanılmışım. Deneyelim." Kafamı kaldırmadım ama sözlerini içimden tekrar ettim. Acı geçiyordu belki de, belki de sen bunca yıl yanılmıştın. Denemeliyiz. Ağlamadım. Kendimi ilk defa ağlamayacak kadar güçlü hissettim. O ağlarken ben de onun gövdesinde kendime bir yer bularak onu teselli ettim.
Bir süre sonra artık ağlamıyordu. "Şarkı söyleyelim mi?" Kafamı salladım ve gülümsedim. Kalbimdeki ağırlığın şimdiden hafiflediğini hissedebiliyordum. O kalkarken beni de kendine çekti ve üzerine siyah bir kazak geçirdi. Beni odama bıraktığında kısa bir duş aldım ve üzerime rastgele bir kazak ile pantolon geçirip dışarıya çıktım.
Bir arabaya bindik ve dar sokaklardan geçip bir barın önünde durduk. Belimi kavradığında kıpırdandım ama çok geçmeden alıştım. İçerisi hınca hınç doluydu. Beni hemen sahneye götürdü. "Kimmiş ilk şanslı karaokeciler?" Mikrofonu tutan Deniz'e yaklaştık ve şarkının adını söyleyip iki mikrofon aldık.
Şarkıya girdiğimizde Okyanus'un sesi karşısında büyülendim. Şarkı bittiğinde sadece onun gözlerine bakıyordum. Bana güç veriyordu bakışlarıyla. Sahneden büyük bir alkış tufanıyla arka arkaya indiğimizde ilgi karşısında çok şaşırdım. Dizlerim titrerken beni köşede bir masaya yönlendirdi. Gözlerimden yaşlar süzüldü önce, sonra hıçkırdım. Ama bu mutsuzluktan değildi, yapıyordum; babamı anarken güçlüydüm. Bir gün o eve gidecektim ve o odaya girecektim. O banka tekrar oturacaktım. Annem denen kadına hak ettiği cezayı verecektim, ve bunu yaparken yüreğim cız etmeyecekti. Acımak istemiyordum ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN KADERİ
Romance"Ölüm araftır." diye fısıldarken şeytan kulağıma, cehennemde kavrulmaya dünden razıydım. "Haydi, bağır acılarını. Rahatlarsın." O uçurumda duyduğum ilk sözcüklerdi bunlar... Şimdi o uçurumun kenarındayım işte, yüzleştiğimiz o gece düşerken içime; gö...