Merhaba. Şaşırtacağım sizleri. Pek beklenmedik bir şey değil ama tabi ki şaşıranlar olacaktır. 5200 kelime oldu. Aralardaki şarkıları dinlemeden geçmeyin. Bayramınız mübarek olsun bu arada.
Duygular mantığa giden yolda büyük ayak bağı...bundan kurtulamayacağımıza göre bağcık bağlamayı bilerek yaşayacağız.
...
"Ölmelisin nefret." Gürkan'dan dayak yedikten sonra odamdaydım şimdi. Kapı kilitliydi ve tek şansım pencereden atlamaktı. Odam ikinci katta olduğu için düşersem bir tarafımın kırılacağı kesindi. O yüzden aşağıya borulara tutunarak inecektim. Belimdeki kemer izleri yanmaya başlamıştı artık. Ayça'nın elinden kurtulmam gerekiyordu aksi takdirde olacaklar belliydi.Telefonum elimden alındığı için Uras'ı ya da babamı arayamazdım. O yüzden Urasların evine gitmem gerekiyordu. Pencereden aşağı baktım ve tutunacak bir yer aradım. Sağda babamın çalışma odasının demirleri vardı. onlara tutunup oradan mutfak camının demirine basınca borudan kayabilirdim. Öyle de yaptım ve acıyan yaralarıma rağmen çevik birkaç hareketle yere ayak bastım. Hızlıca koşarken kimsenin beni görmemiş olması için dua ediyordum. Bahçe kapısından çıktığımda hızlıca sağı solu kolaçan ettim ve villaların olduğu caddeden koşarak kaçtım. Dar sokaklardan birine daldığımda soluklanmak için bir süre durdum ardından Uras'ın evine doğru yola çıktım. On yedi yaşındaydı ama ailesinden ayrı yaşıyordu. Evinin kapısını sessizce tıkladığımda gecenin bu saatinde kimseyi beklemediği için şaşkınlıkla kim olduğumu sordu. "Benim, sarışın."diye fısıldadım. Beni içeriye aldığında apartmanın merdivenlerini kontrol etti. "Ne oldu sana?"dedi gözlüklerini taktığında şaşırarak. Yorgun bir nefes aldım ve ona anlattım bir çırpıda. Gözleri yuvalarından fırlayacak gibi olurken bana endişeyle baktı. "Nereye vurdu kemeri?" Yavaşça belimdeki yaraları gösterdim ona. Bana sıkıca sarıldığında şu anda ondan başka kimsem olmadığını anladım. "Merhem süreyim mi?" Kafamı iki yana salladım ama banyoya gidip geldi. Elindeki merhemleri yavaşça sırtıma sürdü ve kendi yatağını bana verip koltuğa uzandı. Karşı karşıyaydık zaten, evi iki oda bir salon olduğu için yatağı salondaydı. Ona baktım minnetle. "Sen olmasaydın..." Göz kırptı ve soğukkanlılığını koruyarak gülümsedi. "Her zaman yanındayım küçüğüm." O gece uyuyamamıştım. Sonunda bir kabus daha görürken yanımda bitti ve ben sakinleşene kadar öylece beni izledi. "Ben bunu babama söylemeliyim." İç geçirirken istemediğini anlayabiliyordum. "Gelince bir ara. Ama bu aralar olmaz. İşlerinin ağırlaştığını söyledi arayıp. Seni bana emanet etti." Derin bir nefes aldım. Kapı çalındığında korkuyla ona baktım. "Beni buldular."diye fısıldadım endişeyle. "Sakin ol. Kaçıracağım seni buradan. Ben şimdi kapıyı açmayacağım bir süre. Uykum ağır, anlarsın ya. O sırada koltuktaki örtüleri şu dolaba tık ve eğer gelen onlarsa arka pencereden çık." Dairesi birinci katta olduğu için şanslıydım. Kapının yanındaki perdeden çaktırmadan baktığında bana döndü. "Annen burada." Gözlerim yaşarırken ağlamaya başladım hemen. Kapı bir kez daha vuruldu. "İçeride misiniz? İnanın sizi bölmeyeceğim. Açın şu kapıyı." Sesi baştan aşağı yapmacıktı. Pencereyi açıp dışarı çıktığımda Uras cama geldi. "İyi şanslar."diye fısıldarken camı örttü. Ara sokaktan kaçarken hayatımın bu denli kötü olabileceğine inanamıyordum.
...Kenarında oturduğum uçuruma karşı birayı yudumlarken yanımda oturan Okyanus bana merakla bakıyordu. "Derdin ne?" Omuz silktim ve bir yudum daha aldım. "Dert çok, derman yok." Gülümsedim uçuruma karşı, bir gün bu sular alacaktı canımı. "Şiir gibi oldu amına koyayım." Yüzümü buruşturdum. "Küfretmesene." Güldü. "Küfretmek günah da içmek sevap mı?" Gözlerimi devirdim ve şişeyi dikip bitirdim. Son zamanlarda haddinden fazla içiyordum. Yeni açtığım şişeyi elimden alırken denize fırlattı hızla. "Ne yapıyorsun sen?"diye bağırdım hışımla. "İçince bir bok değişmiyor kızım. Sadece fazladan kafa ağrısı." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Doğru. Unutturmuyor."diye fısıldadım gözlerimi açarken. "Yeni bir şey yok be yakışıklı, eski acılar birikti yüreğimde. Patlak verecek delik arıyorlar." Beni kendine çektiğinde başımı göğsüne yasladım. "Tamam küçüğüm. Sakinleş." Tüylerim ürperirken gözlerimden yaşlar geldi. Uras da bana 'sarışınım' ya da 'küçüğüm' derdi. "Uras da bana böyle derdi."diye fısıldadım güçsüzlükle. Derin bir nefes aldığını duydum. "Eski sevgilin mi?" Kafamı salladım sessizce. "Hiç sevgilin olmadı sanıyordum." Ellerini sırtımda gezdirirken bir yandan da saçlarımın uçalarıyla oynuyordu. "Onunla daha çok...arkadaş gibiydik. Ben on dört yaşındaydım, o da on yedi." Kollarımı boynuna sararken çaresizlikle hıçkırdım. "Keşke söylediğini yapsaydım..." Titrek bir nefes verdim dışarıya, kolları beni sahiplenir gibi kavradı. "Keşke babama söylemeseydim yaşananları."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN KADERİ
Romantizm"Ölüm araftır." diye fısıldarken şeytan kulağıma, cehennemde kavrulmaya dünden razıydım. "Haydi, bağır acılarını. Rahatlarsın." O uçurumda duyduğum ilk sözcüklerdi bunlar... Şimdi o uçurumun kenarındayım işte, yüzleştiğimiz o gece düşerken içime; gö...