24~BELİRSİZLİKLER...

57 8 6
                                    

Merhaba. 5500 kelime yazabildim. Başıma giren ağrılardan bahsetmeyeyim isterseniz. Multide kitap tanıtım videosu var. O yüzden bölüm şarkısını koyamadım. Aralara koyduğum şarkılar da o sahne için belirlenmiş. Ama eğer şarkıyla okumak istiyorsanız buraya Melis Danişmend~Uçurumlarda'yı bırakıyorum. İyi okumalar. Lütfen destek olun bana.

...
Soru işaretlerinin noktaların yerini aldığı an, ünlemleri doğuracaktır zihnimizde.

...
Yeni bir gün daha doğarken yeni bir hayata başladığımı hissedememiştim ama zihnimin yenilendiğini anlayabilmiştim. Hayat yeniliklere gebeydi işte, kabul etmeliydim.

Dudaklarımız mühürlü gibiydi, konuşamıyor muyduk yoksa konuşmaya korkuyor muyduk çözemiyorken ikimiz de zihnimizin karmaşalarına tutsaktık. Zihnimde beliren o koca soru işaretleri beraberinde ünlemleri de getirirken ben sadece nokta istiyordum. Ama noktaların yerini üç noktalar almıştı, her zaman olduğu gibi yine çaresizdim kendime karşı. Ama ben sadece donuk gözlerle bakabildim soğuk duvarlarımın kapılarını zorlayan adama... Acı çektim ona baktığımda. Damarlarıma zehir gibi yayılan kanı bile hissedebildim sanki o an. Bana acı çektiren kalbim bile acıyordu. Bana acıyordu. Beynim zaten karmaşanın derinliklerindeyken acıları kalbime devretti. Aramızdaki sessizlik bir labirentin duvarlarını saran sarmaşıklar gibi büyüyüp korkutucu olmaya başlayınca sonunda sükûneti bozan o oldu. "Emin değilsin." Gözlerimi yeniden denize dikerken ufuk çizgisi gibi yolumdan şaşmamayı, eğrilmeden dimdik durmayı istedim. Ama bu insan doğasına aykırıydı. "Kafam çok karışık. Ne istediğimi ben bile bilmiyorum." Birbirimize elimizi uzatsak dokunabilecek kadar yakındık ama aramızda görünmeyen buzdan duvarlar vardı. Bu duvarları kimin ördüğünü anlayamıyordum. İç çektim. "Sen bana emin olduğun şeyleri söyle."diye mırıldandı yorgun bir sesle. Ellerimi önümde birleştirirken sağlam sayılabilecek elimle diğerine dokundum. Bu canımı oldukça yakarken inledim ama umursamadım. "Bu ilişkiyi istediğimden emin değilim, ama..." Devam etmedim. Bana dönüp ısrarla baktı. "Ama ne?" Derin bir nefes alıp gürültüyle dışarıya verirken ben de ona döndüm. "Ama sen bana dokunduğunda...bunu cidden istediğimi fark ediyorum. Sanırım hormonların bir oyunu."dedim işi şakaya vurmak ister gibi. Çünkü konu üzerinde konuşabileceğim bir konu değildi. Ucu açıktı bir kere ve Okyanus eşeler dururdu. "Dur biraz. Bana, sana dokunmamdan hoşlandığını mı söylüyorsun?" İç geçirdim kızararak. Gözlerimi gözlerine diktim ve cevabını verdim: "Evet." Ne kadar utandıracağını düşünmedim bile. Anı yaşadım. "Peki sen ne istiyorsun?" Gözlerimi kapattım ve bir süre karanlığa teslim olmak için Allah'a yalvardım. Ama olmadı. "Ben seni istiyorum. Bu ilişkiyi istiyorum. Dün gece fark ettim bunu. Ama..." Bunu söylemekten korkuyordum çünkü ona güvenmeme rağmen bunu nasıl söyleyebildiğime kendim de şaşıracaktım. "Devamını getir."dedi kendinden emin bir sesle. Demir gibi bir sesle. Ne söylersem söyleyeyim bundan etkilenmeyecek gibi duruyordu. "Bu ilişkinin hayatımı bok edeceğinden korkuyorum."diye fısıldadım sonunda. Güldü keyiften yoksun bir şekilde. "Hayatım bok gibi demiyor muydun sen?" Ellerimi kendime sararken titrememek için kendimi kontrol etmeye çalıştım. "Öyle. Ama ben dostum gibi görebileceğim bir insanı zorla sevgilim yapmak istemiyorum." Bana şaşkınlıkla baktı. "Kendini zorlama o zaman."dedi anında toparlanarak. "Hayır."diye fısıldadım kafamı iki yana sallarken. "Seni zorlamak istemiyorum demek istemiştim." Gözlerini gözlerime kenetlerken bana gülümsedi içtenlikle. "Ben de boş değilim hani." Yanaklarım ısınırken gülümsememi bastıramadım. Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım söylediğini sonradan fark ederken. Konuşmaya zorladım kendimi ama başaramadım. Onun yerine yanına yaklaştım ve ona sokulurken kollarımı boynuna doladım. "Emre birkaç saate pansuman yapmaya gelir herhalde. Dönsek iyi olur." Kafamı salladım. "Kurt gibi acıktım."diye fısıldadım sakinlikle. Ayağa kalktığımızda kolunu omzuma atarak beni yine kendine çekti. Eve vardığımızda mutfağa girdik. Normalde mutfakta bulaşık kalmazdı ama bugün dağ gibiydi. Kahvaltı hazırlamak için tezgahın başına geçtik beraber. "Omlet yapsana. Haşlanmış yumurta sevmem." Bana şaşkınlıkla baktıktan sonra gülümseyerek tenceredeki suyu boşalttı. Tavayı, paketli yağı ve yumurtaları önüme koyduktan sonra kaşlarını kaldırdı. "Marifetlerini görelim küçük hanım." Kıkırdadım ve ellerimi havaya kaldırdım. Unuttuğunu hatırlamış gibi dondu, ardından gözlerini devirerek masayı gösterdi bana. Otururken ona döndüm ve yemek yaparken izlemeye başladım onu. Yumurtaları kırıp tuzla beraber çırptı ve tavaya döktü. Su ısıtıcısına su doldurup fişe taktı ve dolaptan salam çıkarıp dilimledi. Zeytinleri de çıkarıp önüme koydu. Omleti çevirdikten sonra kaşar rendeledi ve cızırdayan yumurtaların üzerine döktü. "Kaşarlı daha güzel olur." Kafamı salladım ve beni görmese de onu onayladım. Kahvaltılıkları masaya dizip sallama çay getirdi masaya. "Bitki çayı var mı evde?"diye sordum masaya oturduğunda. Papatya çayını çok severdim. Sakinleştirici etkisi olduğu söylenirdi ama bana etki etmezdi tabi. Sadece tadından dolayı içerdim. Kafasını iki yana salladı. "İdare et. Çıktığımda alırım." Kafamı sallayarak onayladım ve sağlam sayılan sol elim elverdiğince kahvaltımı yaptım. Solak olmak bu noktada işimi kolaylaştırıyordu. Kahvaltımız bittiğinde masadakileri kaldırdı yavaş yavaş. Çok kirli hissediyordum kendimi. Saç köpüğü saçlarımı sonradan sertleştirmişti ve bu bana rahatsızlık veriyordu. "Banyoya girmem lazım." Salona geçerken omuzlarının üzerinden bana baktı. "Kendi başına halledemezsin. Özgül'ü çağırırım akşama doğru. Sabret." Kafamı iki yana salaldım. "Rimel ve eyeliner akmıştır şimdi. Söylemedin de zaten. Yüzüm panda gibi." Güldü. "Biraz." Gülümsedim. "Saç köpüğü saçlarımı kaya gibi yaptı ve kendimi cidden çok kirli hissediyorum." İç geçirdi. "Özgül'ü her an çağıramazsın güzelim. O da meşgul olabilir." Kafamı salladım. Son çaremdi. Kızararak ona döndüm. "Bana yardım eder misin?" Gülümsedi. "Utançtan öleceğini sanırdım." Gözlerimi yere dikerken söylendim. "Öldürmeyen güçlendirirmiş." Güldü bu sefer. Merdivenlerden çıkıp koridorda yürüdük peşi sıra. O önde ben arkada banyoya girdiğimizde ise bir an adrenalinle kaplandı damarlarım. Ne olduğunu çözemedim. Kapıyı kapatıp üzerimdeki tişörtü çıkardı önce. Gözlerimi yere dikerken bir adım geriye gittim. "Neyse ya. Ben akşama kadar dayanırım. Özgül'ü çağırırsın sonra."diye mırıldandığımda yanıma yaklaştı. Çenemi kavrayıp yukarı kaldırdı. Gözlerine kararsızlıkla baktım. Korkuyordum. "Yanlış bir harekette bulunmayacağım. İç çamaşırlarını çıkarmam istersen." Derin bir nefes aldım ve gürültüyle dışarıya üfledim. Gözlerimi kaçırdım yeniden. Ama belimi kavrayıp beni kendine çekti. "Bana bakar mısın? İstemeyeceğin bir şeyi asla yapmam güzelim. Korkma."diye fısıldadı içimdekileri okurcasına. "Tamam. Ama iç çamaşırlarım kalsın."dedim titrek bir sesle. Kafasını sallayıp eşofmanın ipini yavaşça çözdü. Bacaklarımdan sıyrılıp düşen eşofmandan sonra suyu ayarlamaya gitti. Bu esnada banyonun aynasından kendime baktım. Düşüncem doğruydu. Eyeliner çizgi halinde burnumun yanlarına kadar akmış ve rimel de göz altlarımda çizgiler gibiydi. Hâlime güldüm. Sonra ister istemez vücuduma kaydı gözlerim. Son zamanlarda kilo verdiğimi bacaklarıma bakınca anlıyordum, incelmişlerdi. Yine de kalçam büyük olduğu için bacaklarımın üst tarafları biraz etliydi. Bu görüntü beni rahatsız ederken önüme dönüp beni bekleyen Okyanus'a baktım. Omuzlarım içine çökerken kabine doğru ilerledim. Ellerimi sudan korumak için tuttu ve beni kabinin su almayan tarafına geçirdi. "Ellerini önde tut. Suya sakın dokunmasın." Kafamı sallayıp gözlerimi aşağıya diktim ve ellerimi öne uzatıp suyun altına girdim. Bana yaklaşmadan önce sorar gibi baktığında onu onayladım. Hemen önüme geçerken ellerimi tutup omuzlarına koydu. Tişörtünü çıkardıktan sonra kollarım omuzlarından sarkıyordu. Şampuanı ellerine döküp saçıma sürerken nazikçe köpürttü. Gözlerimi kapattım ve başını kuma gömen deve kuşu misali onun da beni görmediğini düşündüm. Saçlarımdan yüzüme dökülen köpüklerden faydalanarak gözlerimin altındaki boyaları geçirmek için uğraştı. Ardından lifi yavaşça vücudumun üzerinde gezdirdi. Sanırım utanmamı istemediği için fazla uzatmadı ve beni köpüklerden arındırdı. Gözlerimi yeniden açtığımda gözlerime odaklandı bakışları. "Tamam." Güçlükle yutkundum ve dudaklarımı yukarıya doğru kıvırdım. "Teşekkür ederim."diye fısıldadım ıslak olmayı umursamadan ona sarılırken. Eskisi kadar utanmıyordum ondan, içimden bir ses ona alıştığımı söylüyordu. "İç çamaşırlarını çıkarman gerek. Hastalanacaksın." Kafamı şiddetle iki yana salladım. Güldüğünü duydum. "Bak, şöyle yapalım. Bana arkanı dön ve üstündekini çıkarayım. Bornozu giydiğinde diğerini çıkarırsın." İç geçirdim ve duş kabininden çıkarken kapıya ilerledim. Omzumun üzerinden ona bakarken gelmesini işaret ettim. Arkama gelirken çamaşırı işaret ettim. "Çıkarayım mı?" Kafamı sallayıp önümü döndüm ve kopçasını açıp üzerimden sıyırırken ses etmedim. Üzerimden uzanıp bornozu aldı ve ellerimi içinden geçirdi. Kuşağını bağladı. Dudaklarını yanağımla boynum arasındaki noktaya bastırırken aynı anda gülümsedi. "İşte benim cesur kızım."diye fısıldadı kulağıma, ürpererek güldüm. Ellerini bornozun altından belime attığında iç çamaşırını sıyırdı ve bacaklarımı içinden çekip çıkardım. Gözlerimi yere dikerken hızlıca odama gittim. İç çamaşırlarımdan siyah bir çift aldı ve aynı banyoda çıkardığı gibi sırasıyla üstüme geçirdi. Füme rengi, bol bir kazağımı giymeme yardım ettikten sonra bacaklarımı saran siyah bir tayt giydirdi. Aynanın karşısına geçtik ve saçlarımı tarayıp ördü. "Sen örmeyi nereden öğrendin?" Gözleri ifadesizleşirken saçlarımın ucuna lastik taktı. "Eski sevgilim öğretmişti." Ne diyeceğimi bilemiyordum. Çekinsem de bir şeyler öğrenmek istiyordum ve merakıma engel olamadım. "Ayrıldınız mı?" Kafasını salladı. "Onu terk ettim. Beni olduğum gibi sevmiyordu." Sonra kendini toparlayıp gülümsedi. "Neyse ya. Bu tür şeylerle neşeni kaçırmak istemiyorum." Omuz silktim. "Anlatmanı isterdim aksine."

SİYAHIN KADERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin