21~KUM SAATİ...

61 7 5
                                    

Merhaba yeniden. 4340 kelime benden. Bölüm şarkımız Cem Adrian ve Şebnem Ferah'tan İnce Buz Üstünde Yürüyorum. Bence bu tam benim ve Elmira'nın ruh halini açıklayan bir şarkı. Ben çok uğraştım, şimdi sıra sizde. Yıldızlarımı parlatın lütfen!:) Beğenmediğiniz noktaları yoruma yazarsanız mutlu olurum. İyi okumalar.

...

Ücra bir semtte esen rüzgarlar o semtin bağlandığı ülkeyi ne kadar etkiliyorsa bir insanın acıları insanlığı o kadar etkiler.
...

Güneşin ışıkları gözümü yakarken yavaşça yerimde doğruldum. Yanımda uyuyan Okyanus'u seyretmeye başladım. Simetrik kaşları vardı, burnu hafifçe kalkıktı. Aralanmış dudaklarıyla çok güzel görünüyordu uyurken. Kafamı iki yana salladım ve kendime gelmeye çalıştım. Saçları dağınıktı ve gece duş aldığı için üzerine sinen jelin kokusu hâlâ geçmemişti. Üzerinde tişörtü yoktu ve gelişmiş kasları oldukça iyi görünüyordu. Biraz kilo almıştı son günlerde ve six packlerinden bir çiftine veda etmişti. Boynunda 'think posible' yazıyordu. Göğsünde ise farklı ve gotik tarzda işlenmiş bir dövme vardı. Sakalları yine uzamıştı. Örtünün yarısı yataktan sarkıyordu ve bu kaslarını gizleyemiyordu. Yavaşça ona yaklaştım ve örtüyü üzerine örttüm. Ardından göğsündeki gotik dövmeye doğru uzandım. Yavaşça dövmenin izlerini takip ederken sesini duymamla kıpkırmızı oldum. "Çok mu sevdin?" Kafamı salladım yavaşça ve elimi üzerinden çektim. Banyoya doğru ilerlerken arkamdan güldüğünü duyabiliyordum. "Paketini almadan nereye?" Kızarırken tepinerek odaya girdim. Bu karnımın ağrımasına sebep olduğunda küfrettim. Paketi kaptığım gibi koşar adımlarla banyoya girdim. İşimi hallettikten sonra bile banyodan çıkmadım. Banyonun kapısını tıkladığında klozetin üzerine çöreklenmiş bulunmaktaydım. "Kızım, deliğe mi düştün?" Kapıyı açıp hızla içeriye daldı. Yüzümü eğdim ve ayağa kalkıp gitmeye kalkıştım ama kolumu kavrayıp beni karşısına çekti. "Benden utanıp durma. Bundan nefret ettiğimi söylemiştim." Omuz silktim ve gözlerimi kapattım. "Elimde değil."diye fısıldadım. Çenemi tuttu ve kaldırdı. Gözlerimi kaçırdım hemen. "Gözlerime bak." Yavaşça ona yönlendirdim bakışlarımı, yanaklarım alev almıştı çoktan. "Biz artık yakınız Elmira. Bundan utanman gerekmiyor. Bazen boşboğazlık yapsam da bunu bilerek yapıyorum. Bu çok normal bir durum." Gözlerimi devirdim. Hafifçe gülümsediğini görür gibi oldum o sırada. "Bak, aramıza sınırlar koyma artık. Gördüğün gibi her engeli aşıyorum ve bu senin canını acıtıyor." Derin maviliklerine baktım uzun uzun. "Sınır koymazsak neler olacağını her gün görüyoruz Okyanus. Ve inan bana sınır koysaydım bunların yaşanmasına asla izin vermezdim. Emre'den rica edip bir otelde kalırdım. Bana sınır koyduğumu söyleme hakkına sahip olacak son kişisin." Bir şeyler geveledi ama onu susturdum. "İlk kez beni öptüğünde...o kadar çok korktum ki. Neden bütün dost bildiklerimin böyle saçmalıkları bana yaşattığını sorgulamaktan kafayı yiyecektim az daha. Sonra ne oldu dersin? Sarhoş oldum, seni ben öptüm. Az daha kötü bitiyordu sonu! Sonra bunu üç dört kez daha yaptım, yaptın." Dirseğimi kavradığında beni kendine çekti ve başını hafifçe eğerek gözlerini gözlerime dikti. "Bırak beni."diye fısıldadım yorgunlukla. Daha sıkı tuttu kolumu, debelendim ama işe yaramadı. "Bırak beni!" Hâlâ bırakmıyordu. Derin bir nefes alıp dışarıya sıkıntıyla üfledim. "Bak...yaptığım büyük hataydı. Seni öpmek...çok saçma bir fikirdi. Bir kere yapsam haydi neyse diyeceğim. Ama sarhoşken olmayanları düşünürsek seni üç kez daha öptüm. Sınırı çok aştım ama bu senin suçsuz olduğunu kanıtlamaz. Başta bunu yapmamalıydın sen." Sesim gittikçe gücünü kaybederek kısılıyordu. "Güzelim..."diye fısıldadı boştaki elini saçlarıma koyarak. Yavaşça elini yanağıma kaydırdığında elinden kurtulmaya çalıştım. "Canımı çok yaktın aptal!" Boğazımdaki yumru geçecek gibi değildi. Ama ağlamak istemiyordum artık. Dudaklarını alnıma bastırdığında dirseğimdeki eli belime kaydı. Kollarını kavradım ve benden uzak durmaya teşvik ettim onu. "Bırak."diye fısıldadım yorgun ve titrek bir sesle. Hızlıca banyodan çıktım karnımda varlığını hissettiğim keskin acıya aldırmadan. Buraya gelirken yanımda getirdiğim valizi çıkarırken gardırobun kapaklarını açtım. Giysilerimi ve iki ayakkabımı valize doldururken odaya daldı hızla. "Ne yapmaya çalışıyorsun?" Omuz silktim yüzüne bakmadan. "Bence sen zeki birisin."diye mırıldanırken valizimin fermuarlarını çektim. Bana dikkatle bakmasına aldırmadan üzerimdeki tişörtünü ve eşofmanı çıkardım. Üzerime bir tişört ve pantolon giydim anında ve spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Telefonu cebime sıkıştırırken valizi elime alıp eşofmanı içine tıktım. Tişörtünü yüzüne atarken odanın çıkışına yöneldim. "Nereye?"derken kolumu tutmuştu. "Ben bu oyundan sıkıldım. Günün birinde masumiyetimi kaybetmek istemiyorum."diye mırıldandım gözlerine bakarken. Güldü keyifsizce. Bu beni bir nebze olsun korkutmadı ama içimden bir ses korkmam gerektiğini söylüyordu. "Otur oturduğun yerde. Hiçbir yerde burada olduğundan daha iyi olamayacaksın." Gülme sırası bendeydi şimdi de. "Çok eminsin kendinden." Gözlerimi devirdim. "Buradan daha iyi olacağım birçok yer var. Bu kadar kendine güvenme egoist herif!" Kolumu elinden kurtarırken karnıma giren ağrı gözlerimden yaşların gelmesine sebep oldu. "Siktir!" Kolumu sıkıca karnıma sararken hafifçe eğildim. Ama sonra buradan gitmem gerektiğini kendime hatırlattım.

SİYAHIN KADERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin