Arkadaşlar medyadaki yağız şuna bir açıklama getireyim 4. Bölümde kimsenin yağız la takilmamak istemesinin sebebi tipi değil aslında grafiticinin yağız olduğunu bilmiyorlar yani yağız dan değil serseri tipli grafiticiyle takılmak istemiyorlar. Umarım anlamışsınızdır çünkü galiba ben anlatamadım. Her neyse iyi okumalar umarım beğenirsiniz.
Yarım saattir beklememe rağmen Ömer hala gelmemişti. Bu çocuk benim sabrımı ölçüyordu. Tam kalkmak üzereydim ki Ömer geldi.
"Kusura bakma geç kaldım. "
"Önemli değil de bekletme sebebin ?"
"Hiç tv izliyordum öyle. "
"Şaka yapıyorsun herhalde ! "
"Yoo. "
Artık beni gerçekten çıldırtıyordu. Çocukluk arkadaşım bu zamana kadar beni anlayan tek insan beni hiç tanımamış gibi davranıyordu. Beni çıldırtmaya ant içmiş gibiydi. Yada eceline susamışta denilebilir.
"Gerçekten tv mi izliyordun. Ben burada seni beklemekten ağaç olmuşken sen benle dalga geçiyorsun. Ben burda zor günler geçirirken. Yaşadığım ortama uyum sağlamaya çalışırken sen beni umursamıyorsun. "
Artık sesimi kontrol edemiyordum. Ömer'e bağırmaya başlamıştım. İnsanlar bize bakıyordu. Bu benim daha çok çileden çıkmam haricinde bir işe yaramıyordu. Bu konuşmayı burda noktalamak için konusmaya devam ettim.
"Bir süre senle konuşmak istemiyorum. Arama, mesaj atma, ben arayana kadar bana ulaşmaya da çalışma. "
Ömer hiçbir tepki vermiyordu. Sanki burada ona yemek tarifi veriyordum. Artık bu madar umursamazlık yeterdi. Bir kaç saniye cevap vermesini bekledim ama Ömer yine tepki vermedi. Hayatımın daha ne kadar kötüleşebileceğini tahmin bile edemiyordum.
Ömer'e son bir kez daha baktım. Arkamı dönüp yürümeye başladım. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Son bir kaç haftada hayatım mahvolmuştu. Ailem ,arkadaşlarım, hayatım tamamen değişmişti.
Eve bu şekilde gitmek istemiyordum. Merve ablanın soru yağmuruna mağruz kalmak istediğim son şeydi.
Daha fazla yürümeye mecalim kalmamıştı artık bacaklarım bedenimi taşımıyordu. İlk gördüğüm yere oturdum.
Deniz beni sakinleştiriyordu. Göz yaşlarımı silmeye çalışıyordum. Arkadan biri omuzuma dokundu.
"Sen ağlıyor musun ?"
"Yoo. Hayır gozume toz kaçtı. "
"Hadi ama geç bu klişeleri. Ağladığını biliyorum. Kafe de otururken sizi gördüm. Bir çocukla tartışıyordun. Sevgilin herhalde..."
Sözünü keserek lafını düzelttim.
"Sevgilim değil. Bu konu hakkında konusmasak ?"
"Özür dilerim. Biraz fazla konuştum. Nasıl istiyorsan. "
"Özür dinlenecek bir şey yok. "
"Pekala ne yapmak istersin. Tabi benle bir şeyler yapmak istiyorsan. "
Gerçekten çok iyi biriydi. Beni biraz da olsa sakinleştirmişti. Ama şuan bir şey yapmak istediğimi sanmıyordum. Kibar bir şekilde reddedip yanlız kalmak istiyordum.
"Şey ben biraz yanlız kalsam ..."
"Hey ! Seni yanlız bırakamam pek iyi görünmüyorsun. En azından yanında olmama izin ver. "
Bu samimiyet nerden geldiğine dair hiç bir fikrim yoktu ama rahatsız olduğum da söylenemezdi. Evet bugün birinin desteğine ihtiyacım vardı. Ve bunun Yağız olmasında bir problem yoktu.
"İyi birisin. " dedim tebessüm ederek.
"Biliyorum. "
"Çok da mütevazıyız. "
"Ee yani. " derken kollarını açtı. Kollarımı Yağız'ın boynuna doladım. Gerçekten çok iyi bir enerjisi vardı. Sarılken içim ısınmıştı. Gerçekten sarılmaya ihtiyacım varmış.
Bir süre Yağız'la sarıldık. Ben oturduğum yerle bütünleşmişken Yağız ayağa kalktı.
"Hadi güzelim otur otur nereye kadar kalk biraz yürüyelim. "
Teklifi cazip gelmişti. Ama ben açtım.
"Yanlız ben baya açım ya evden bir şey yemeden çıktım. Bir şeyler yesek mi ?"
"Ben aç değilim ama sana eşlik ederim. "
"Hemen ilerimizdeki kafeye oturduk. Siparişlerimizi verdikten sonra muhabbet etmeye başladık.
"Buraya niçin taşındın. Yani yanlış anlama. "
"Yoo yanlış anlamadım. Neden taşındığıma gelirsek babamın yanına taşındım. Artık burda yaşayacağım. "
"Niye annenle baban ayrı mı ki ? "
"Uzun hikaye bir ara belki anlatırım. "
Sohbetimiz havadan sudan devam etti. Bu sırada yemeklerimizi bitirmiştik. Saatlerdir Yağız laydım. Yağız'la olmak beni mutlu etmişti. Ama beni evde bekleyen bir babam
(!) faktörü bulunuyordu. Dün geceki davranışımın elbet hesabı sorulacaktı.
"Yağız artık kalksak mı eve gitmem lazım da saat de baya geç oldu mağlum. "
"Evine bırakayım? "
"Olur. "
Yağız'la eve kadar yürüdük. Eve geldiğimizde Yağız'a yöneldim.
"Bıraktığın için cok teşekkür ederim. Günüm her ne kadar kötü başlasa da senle harika zaman geçirdim. "
"Asıl ben teşekkür ederim. Günümü doldurdun. Bu arada evini öğrendim gece taciz edeceğim. "
Bu lafına gülmekle yetindim. İyi geceler dileyip kapıya yöneldim.
Beni bekleyen bir baba faciası olduğu kesindi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Pişmanlıktır
Teen FictionTutkunun hikayesi ! Ya da pişmanlığın! Kimi tutkularımız rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Ya tutkularımız beraberinde pişmanlıklarımızı getirirse ? Tutkuları...