Evet bana vermiş olduğu numarayı aradım fakat cevap vermiyordu. ikinci kez aradım, uzun uzun çaldı fakat bu seferde bakan olmadı, bende daha aramamaya karar verdim ve üstüme spor eşofmanımı giyerek kahvaltıya gitmek için hazırlanıyordum, tam kapıdan çıkacakken telefonum çaldı ve arayan hemşire alevdi....
Ben : Efendim..Hemşire Alev: Beni aramışsınız?
Ben : Evet, bu arada ben ali...
Hemşire Alev: Ali ?
Ben : Hani şu kafasını vurup, senin hastaneye götürüp muayene ettiğin kişi.
Hemşire Alev: hee evet kusura bakma 24 saattir uyumuyorum nöbetim vardı algı duyu organlarım biraz kapalı!! bu arada iyi misin? bir sorun yoktur inşallah?
Ben : hayır hayır yok gayet iyiyim ben sadece teşekkür etmek istedim ve kahvaltıya gidecektim bende düşündüm ki beraber kahvaltı yaparak sana teşekkürlerimi suna bilirim diye düşündüm.Hemşire Alev: Anladım çok incesin tabi olur, nöbetim bitti sayılır nereye geleyim ?
Ben: Çok iyi ben alırım seni olur mu ?
Hemşire Alev: Zahmet etme istersen ben gelirdim!!!
Ben : Hayır!!! ne zahmeti şeref duyarım...
Hemşire Alev: tamam o zaman anlaştık görüşmek üzere.
Ben : Yarım saat sonra yanındayım görüşürüz.
Kendime tamamen geldikten sonra evden çıktım fakat üzerimin uygun olmadığını düşündüm eve geri dönerek üzerimi tekrar değiştim, tekrar spor giyindim fakat bu sefer eşofman değildi. Evden çıktıktan sonra bir taksiye atlayarak aracımı bıraktığım yere gittim. Fakat aracımı ağacın altına bıraktığım için kuşlar pislemişti ve aracımı alarak oto yıkamaya gittim. İyice zaman kaybetmiştim ve yarım saatlik verdiğim zaman dilimi bir saate çıktı. Sonunda hastanenin önüne geldiğim de Hemşire Alev beni bekliyordu. Arabayla yanına yaklaştım ve arabanın camını indirerek;Ben : Ahhhhh sizin gibi güzel hanım efendiyi hangi odun bekletiyor!!!!
Hemşire Alev: Odun demeyelim de kütük desek daha doğru!! ( Bu cümlesinden ne kadar sinirlendiğini anlıya biliyorum)
Ben : (Araçtan hemen inerek kapısını açtım ve) Pardon hanım efendi o kütük yontulmaya hazır
Hemşire Alev: (hafif bir gülümsemeyle) şapşal....
Ben : Gidelim matmazel...
Arabaya bindik ve kahvaltı yapmak için boğazı cepheden gören çok güzel Mehmet abimin restoranına gitmek için yola koyulduk.
Hemşire Alev: Bu arada nasıl oldun? ağrın sızın var mı ?
Ben : Hayır yok kendime geldim şükürler olsun..
Hemşire Alev: Sevindim buna!! Senin gibi adam tek başına yani neden bu kadar çok içti ki? mutlaka bir sebebi olmalı!!
Ben : Her şeyin bir sebebi vardır mutlaka, belkide meleklerin seni karşıma çıkarması için bu kadar çok içmişimdir kim bile bilir!!! bak bu bile senle tanışmak için bir sebep.
Hemşire Alev: (Tatlı bir gülüşle) Evet eminim öyledir! neyse özel sanırım özür dilerim
Ben: Hayır hayır özel değil de konu çok uzun anlatırım bir ara, ama önce kahvaltımızı yapalım olur mu? kendimize gelelim!! kurt gibi açım.
Hemşire Alev: (alaycı bir ses tonuyla) tabi nasıl isterseniz bey efendi.
Bir anda bana Begümü unuturmuş olacak ki baya kendimi kaptırmış ve kendimi huzurlu mutlu hissediyorum. Bir nebze de olsa olsa begümü unutmuştum ta ki alevin radyoyu aça bilir miyim diyene kadardı.
Hemşire Alev: Radyoyu açmam da bir sakınca var mı ?
Ben : yok tabi ne sorun ola bilir ki!! ( Alev radyo frekanslarını karıştırıyordu ta ki bir radyo istasyonun da sevdiği şarkıya denk gelene kadar)
Hemşire Alev: aaa en sevdiğim şarkı bu!!!!
Ben : Ne güzel sevindim ( ta ki çalan şarkı bana bir yerden tanıdık geliyordu. Radyoda çalan şarkı Zülfikar ÖZER den Seni Seviyorum'du yani begümle metin'in dans ettiği şarkıydı. Gözüm de biranda şimşekler çaktı ve sinirli bir şekilde radyoyu kapattım)
Hemşire Alev: ne oldu ?
Ben : Başım ağrıdı kusura bakma kapatmak zorundaydım.
Hemşire Alev: peki problem değil, (mırıldanarak ) -demek ki radyoyu açmam da bir sakınca varmış onu öğrenmiş olduk.
Ben : Hayır hayır sadece bu şarkının bende bir anısı var, hoş olmayan bir anı!
Hemşire Alev: evet bunu fark edebiliyorum.
Bir anda öfkelendiğim için aleve patlamıştım, buna hakkım yoktu ama tutamamıştım kendimi, alev başını camdan yana çevirip yolu izliyordu sessiz sessiz ve bu sessizlik beni rahatız ediyordu. Restorana gidene kadar ikimizde konuşmadık ve sonunda restorana gelmiştik ve bizi kapıda karşılayan Mehmet abinin elini sıkarak alevle tanıştırdım ve bize ayrılan masamıza geçtik, bizim için hazırlanan masada kahvaltımızı yapmaya başladık. Alev 24 saatlik nöbetten çıktığı içi çok yorgundu bu her halinden belli ola biliyordu. Benim yüzümden uykusuz kalmasına göz yumamazdım kahvaltımız bittikten sonra son çaylarımızı da içtikten sonra;
Ben : İstersen eve bırakayım, çok halsiz ve uykusuz görünüyorsun!
Hemşire Alev : evet de! hayır ben buradan kendim gide bilirim.
Ben : Olmaz öyle şey, ben bırakırım seni.
Hemşire Alev : tamam sen nasıl istersen.
Son çaylarımızı da yudumladıktan sonra evine bırakmak için aracıma bindik ve arabada gene ölü bir sessizlik hakimdi. Bir zaman sonra Alevin uyuduğunu fark ettim ve radyonun sesini sona getirerek açtım, bir anda korkarak uyandı. Ve o ürkek gözleriyle sinirli bir şekilde gözlerini üstüme dikerek ;
Hemşire Alev : napıyorsun sen ? aklımı aldın!!
Ben : Özür dilerim! uyduğunu fark etmedim sadece sessizliği bozmak istemiştim.
Hemşire Alev : (kızgın bir şekilde) bu şarkının anısı yok anlaşılan son seste dinlediğine göre!!
Ben : ARTIK VAR!! (piç bir gülümsemeyle alevi güldürmeyi başardım radyoda da Athena' dan Arsız Gönül çalıyordu.)
Sonunda alevin oturduğu semte gelmiş ve ona benim için yaptıkları için ve kahvaltıda bana eşlik ettiği için teşekkür ettim ve bende kendi evime gitmek için yola koyuldum.