1-Uzun Zaman Sonra

69 1 0
                                    


Tam olarak o yangının ortasındayım. Kendimi yalnız, çaresiz ve çocuk hissediyorum.

Bedenim bir anda yirmi dört yaşına mı döndü şimdi. Acı... Uzun zamandan beri uyuşuk olan, huzura kavuşan sol yanım neden acıyor bu denli. Tanrım bu acıyı bir yerden hatırlıyorum. Bir siluet önümden geçiyor. Yüzünü göremiyorum ama içimden bir ses beni temiz deterjan kokulu giysili siluetin peşinden itekliyor. Ve nedense bu acıya o sebep. Yüzünü bile hatırlamadığım bir hatıranın peşinden koşmak istiyorum. Yanımda on senelik kız arkadaşım Feride "Bırak gitsin!" diyor kolumda. Kızgın!

Ama ya ben? Ben neden kızgın değilim? Şaşkınlıktan mı, yoksa gereksiz saflıktan mı? Anlayamadım. Bir yerde bir şeyi kaçırmış olmalıyım. Yoksa insan gider mi? Böyle sebepsiz gider mi arkasına bakmadan. Neden? Yumuşaklık var ellerimde. Bir ses kulağımı zonklatıyor.

Birden yataktan fırladım. "Rüyaymış. Allah'ım rüyaymış." Telefonun alarmını kapattım. Rüyadan uzaklaştırdığı için sevinmeli miydim, yoksa pazar sabahı uyandırdığı için kızmalı mıydım telefonuma. Rüyadan geriye cehennem gibi bir his oturdu içime. Seneler sonra o siluet çıkıp gelmişti aniden.

Yüzünü görmesem de tanırdım onu ben.Kokusundan tanırdım. Yürüyüşünden. Yüzünü görmeme gerek yoktu. Onun olduğunu, varlığının diken diken ettiği tüylerimden anlardım. Yüreğimin kaburgalarımın arasından çıkıp, ağzımın içinde atma cüretini göstermesini sağlayan o kara sevda unutulur muydu? Yo! Bu sevdadan da öte! Bir insanın karşısında alev alıp, kül oluncaya kadar yanmaktır.

Adım Leyla. Soyadım İrem. Leyla... Saçları gece gibi simsiyah olan kadın, çok karanlık gece demekmiş anlamı. Bir de leyla ile mecnundaki karaktere verilen isim. Ben leyla! Bir erkeği çöllere düşürecek kadar sevdirmiş, gece kadar siyah saçlı o kadın. Annem kitabın etkisinde kalarak koymuştu sanırım ismimi. Çünkü ne gece kadar siyah saçlıyım, ne de bir erkeği çöllere düşürecek kadar çok sevdirdim kendimi. Benden Mecnun olur. Fakat benden Leyla olmaz. Çöllere düşmedim.

Ama bir şamandıra gibi, içimdeki Okyanusa hapsoldum. Dalgaların gelgitleri ile yarı uyanık, yarı kafam Dünyadan güzel yaşıyorum hayatı. Kara yok etrafta her yanım su.

Yüzsem varamam ki kıyılara. Ya da belki çok uzun zaman önce bilerek atmışımdır kendimi bu okyanusun içine. Yolu biliyorum, belki istesem ulaşırım kıyılarıma. Ama korkuyorum! Uzun zaman önce bıraktığım kıyıda neler bulacağım hakkında hiçbir fikrim yok sanırım.

Göreceklerimden korkuyorum.

Yaşayacaklarımdan. Tekrar dönmek istemediğim o varlık içindeki yokluğa.

Tekrar yaşamak istemediğim bir sancı bu. İşte bu yüzden o silueti rüyalarımda bile yasakladım beynime.

Su sakin, huzurlu. Mutlu değil ama dingin benim için. Su yalnızlık demek ama tahammülü daha kolay. Kıyılar kadar acımasız değil bu sular.








KristalinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin