6-"Anneme vurma!"

40 0 0
                                    

Sesimin tonunu ayarlayıp hemen yüzümdeki ıslaklığı sildim.

"Sen yirmi yaşındaydın. Çocuktun. Ve hala çocuksun." dedim.

Yürüyüşünü yavaşlattığını hissettim. Beni indirmesi için

"Sanırım artık eğlenmiyorsun? Beni aşağıya indir ve geldiğin yere geri dön." dedim. Yüreğim gitmesin diye avaz avaz bağırırken kızgınlığım ağır basıyordu.

Yürüyüşü tekrar aynı tempoda ilerlerken birden durdu.

Omzundan yavaşça yere indirdi.

"Tabi ki!" dedi. Üzerimi başımı düzeltirken siyah spor bir arabanın önce kilidini daha sonra kapısını açtığını gördüm.

Kaşlarımı kaldırdım ve ona doğru bakarak

"Hayır!" dedim.

"Dediğimi yaptığımı biliyorsun. Bence binmen senin için daha faydalı."

"Senin etrafımda olmandan hoşlanmadığımın farkında değil misin?" dedim el kol hareketlerimle.


...........................................................................................................................


"Yirmi dokuz numaralı masaya bakar mısın?"

Düşüncelerimden sıyıran sese doğru döndüm ve boş bir bakış attım bir an. Daha sonra düşüncelerimden sıyrılarak

"Tamam." dedim.

Kafe'de işe başlayalı henüz bir hafta olmuştu fakat işi hızla öğreniyordum. En azından bunun için büyük bir çaba sarf ediyordum.

Ve deli gibi bütün gün gelen müşterileri memnun etmek için güler yüzlü ve samimi bir şekilde davranıyordum.

Samimi ortamını sevmiştim. Her ne kadar bazen kırıp döksem ve bazen hata yapsam da bu ufak kafemizin huysuz yinede sevimli ve anlayışlı ton ton sahibini çok seviyordum. Sert davranışlarının altında, bakışlarından en tatlı ihtiyarın olduğunu hissediyordum.

Salih amca bu kafe'nin sahibiydi. Yurt dışında yaşayan bir kızı ve bir oğlundan başka kimsesi yoktu.

Meryem kafe'yi bin dokuz yüz elli'de karısı'nın ısrarı üzerine sıcak çikolata dükkânı olarak açmıştı.

Ve buraya eşinin ismini koymuştu.


Fakat bu tatlı aşk hikâyesi çok sevdiği eşinin bir sene önce vefatı üzerine diğer dünya için ertelenmişti.

Onun tabiri ile eşi bir süre için dır dır yapmasına bir süre ara vermişti.

Diğer dünyadaki sonsuz dır dırları için, bu kısa bir tatildi.

Yirmi dokuz numaralı masa'nın siparişlerini aldım.

Kasada duran Ömer'e verdim. Siparişi arkaya doğru uzatırken;

"Yarın benim son günüm. Yeni çocuk bu gün işi göstermem için gelip bakacak. Sanırım birazdan burada olur." dedi.

"Sanırım deneyimli değil pek."

"Öğrenciymiş. Arkadaşı buranın sıkı bir müşterisi. Haber vermiş. Saatleri uygun olduğu için çalışmak istiyormuş."

"Senin için üzülemeyeceğiz yani." dedim üzgün surat yaparak.

"Ben her zaman uğrarım sen üzülme." dedi Ömer esprime karşılık olarak.

Gülümseyerek köşede boşalan masayı silmeye gittim. Masayı silmekle meşgulken içeri giren birisi olduğunu birkaç masa ötedeki masada oturan müşterilerle yüksek sesli selamlaşan bir kişinin sesine kafamı çevirdim. Masada oturan erkek ve kızın hayran bakışları arasında konuşarak bana dönen bir çift kahverengi göz'le karşılaştım. Ömer'in çocuğun elini sıkması ve bana gelmelerinden yeni gelen çocuğun bu olduğunu anlamıştım. En fazla yirmi yaşındaydı. Toydu ve bunu o ağır tavırlarının arkasına gizlemesine rağmen bakışlarımla ona hissettirmişim gibi bir duyguya kapıldım. Aceleyle 'Kabalık yapma gülümse.' komutunu verdim beynime. Ömer onu yaklaştırdıkça yüz hatlarını incelerken fark ettim kendimi.

KristalinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin