(Bu bölüm gönüldaşım olan rarslan a gelsin.)(medyaya koyduğum bir ay doğar türküsüyle dinlemenizi tavsiye ederim)
Beklenenin haberi olmadan beklemek ne zordur.
Hep giden mi beklenirdi?
Ya hiç gitmemişse bizden?
Yine de beklenirdi elbet
Öyle ya, aşk dedikleri masallarda bekleyenlerdi.
Peki aşk mıydı beklemeye sebep,
Aşktan mıydı?
Bilinmezdi...
Yaşamadan
~Dağ çiçeği ...Hemrin
Masum aşklarımız vardı bizim. Akan su gibi duru ve temiz.
Çoğu zaman bedenler uzaklara düşerdi sevdalarından. Gözler birbirini görmeyeli yılları bulurdu.
Bedenler ayrıyken gönüller arasında sırattan ince köprüler kurulurdu aşk mahşerinde. İki gönül bir olup seyran etmeden evvel samanlığı, gönül köprüsünde cehennemi hissederlerdi ayaklarının altında.
Seher vakti gelip çatmıştı lakin uyku bilmemişti sevdiğini arayan gözler. Bugün vuslat günüydü tek taraflı olsa da. Hem güneşin bilmesine ne hacet ışığında aydınlandıktan sonra.
Babası eve vuran ilk ışıkla tarlaya gitmek için evden ayrılınca, eline su bidonunu aldığı gibi gelişi güzel bir şekilde yazmasını takıp, ev halkını umursamadan çıkmıştı büyük tahta kapısı olan evden.
Kerpiç evler arasında ilerlerken nehirden ters tarafa doğru elindeki bidonla kimse görüpte nereye? diye sormasın diye dualar edip, yasinler adıyordu keza gerçekten köy yerinde insanlar canlarının çıkmasını tercih ederlerdi adlarının çıkmasına.
Köyün girişinden biraz ilerleyince, gölgesi olan bir ağaca yaslanıp kalbine söz dinletmeye çalıştı.
Faydasızdı bilirdi elbet. Nerede görülmüş ki aşka düşen kalbin mantık dinlediği.

Deli atan kalbe inat, bir saate yakın sabırla beklediği kovuktan başını uzatınca, bir çift göz bir de uğruna uyku haram ettiği tek bir gamzeyi gördü.
Kalbi kulaklarında atarken vakit geldi, diye düşündü. Başkası için atan kalp zaten bizim değildi ki. Onun ellerine vermeliydi. Dönüş yoktu. Sevdanın elleri ya ölüm sunacaktı ya da yaşam.
Kaderine doğru attığı ilk adımda kadersizliği yüzünden geri adım atmak zorunda kaldı.
Yıllardır hayalini kurduğu, hatta rüyalarında bile gördüğü sahne başkası tarafından gerçekleşiyordu. Boğazında bir yumru oluşurken acıyla yutkundu inci taneleri toprağa düşerken.
Bu onun duasıyken başkası tarafında kabul olunmuş olması göğsünü daraltıyordu.
Uzaktan koşarak gelip Onun boynuna dolanan ellerle, kendi etrafında döndürülüp, hasretle sarılması ağır çekim gibi gözünün önünden geçti.
Gözler kalbe uyup, hasretle aşkını beklerken, gördükleriyle fırtınalar koparıp, sağanak bıraktı gönül göğünden gözlere doğru.
Tam dönüp gidecekken iki göz birbirini buldu. Biri yaşlı diğeri şaşkın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMR' Ü HAZİN
General FictionNihayetinde öğrenmişti elbet kaderden kaçılamayacağını ama ne fayda... Zira ruhu paramparça olmuştu gerçeği idrak ettiği vakit.. Herşey Son a erdiğinde; Güneşle, üzerine yapışmış katran karanlığını yok edeceği bir kalbi kalmamıştı. Kimdi? diye sora...