3) Kadim soru

770 84 111
                                    


(Bu bölüm tüm aşklara ve aşıklara gelsin.)

Perdelerini kaldırıp baksınlar.

Kabuğunun altında ruh vardı.

Ruhsuzlara inat...

Firuze...

Gözlerini yarım açıp etrafa baktığında gün aydınlanmıştı. Her sabah olduğu gibi bu sabahta dimağında aynı kekremsi acı tat ve şiddetli susuzlukla uyandı. Gerçi saate bakmamıştı. Öğlende olmuş olabilirdi.

Her güne kafasında birbiriyle çakışan çelişkilerle uyanıyordu.

Normal bir insan olabilmek için ilaç kullanıyordu ama onu normalden ziyade anormal derecede bulanık biri yapıyordu.

Bir türlü aklı almıyordu. Alkol de insanın aklını bulandırıp bağımlılık yapıyordu, kendi kullandığı ilaçlarda. O zaman biri neden şifa olarak diğeri ise illet olarak görülüyordu ki.

Çelişkilerini bir kenara bırakıp ahşap merdivenlerden inerken, merdivenlerde eskimişliğin getirisi olan gıcırtıyı dinledi.

Salonda masaya oturmuş çayını yudumlayan Aysel' in yanındaki sandalyeye oturdu.

"Elvan nerede kahvaltı yaptı mı?"

Aysel sesini düz tutmaya çalışarak konuşmak istedi ama bu mümkün değildi. Arkadaşına çoğu zaman tokat atıp sirkelemek istiyordu. Hepsi acılar yaşamıştı ama bir tek Firuze' nin acısı dinmeyip onu çıldırtmıştı. Kalksın istiyordu artık üzerindeki buhran.

"Saatin farkında değilsin heralde, kahvaltısını yaptırıp kreşe yollayalı iki saat oluyor."

Tek elini şakağına götüren kadın, hayatta en çok korktuğu, daha doğrusu ikinci hayatında en korktuğu şey kızına kötü anne olmaktı. Yüreği yine kızını ihmal ettiği için azapla kavrulurken, zamanın ne çok şey değiştirdiğini düşündü. Halbuki bilemedi,

Zamanda değişen bir şey yoktu aslında,

Bakış açılarımız değişirdi zamanla...

Bir zamanlar aşkın en kor haliylen gönül ocağı, şimdi ise yılların üzerinden atamadığı bir is kokusu kalmıştı ruhunda.

Elini, elinin üstüne koyup,

"Madem sitem eder ses tellerin, söyle o vakit ne yapmalıyım. Delirirsem kızım daha mı mutlu olacak sanıyorsun?."

Aysel sakin fıtratlı bir insandı lakin herkes gibi onun da taştığı zamanlar olurdu. Ellerinin üzerindeki eli hoyratça savururken,

"Sen kendini koşullamışsın zaten, ben ne desem boş. Niye ilaç kullanmadan delireceğini düşünüyorsun? Hepimiz acılar çektik ama bir şekilde yarımda olsa yaşamayı öğrendik. Peki ya senin bu yaptığın nedir? hele ki bir kızın varken!"

Henüz daha ağzından lokma girmemişken sandalyesinden kalkıp bir sigara yaktı.

Bilirdi, Aysel haklıydı.Onların ki edinilmis çaresizlikti. Yıllarca kaçıp kurtulmak isterken hep duvarlara çarpmışlardı. Şu an ne duvar vardı ne de kaçmaya çalıştıkları bataklık lakin ruhları bir kere çaresizliği kabullenip hapsolmuştu karanlığa. Belki de hala kaçmaya çalıştıkça yüzlerine çarpan kendi duvarlarıydı.

Bir kez daha derin nefes alınca sigarasından, güç yetirebildi konuşmaya.

"Haklısın düzelmeli, düzelmeliyim. En azından kızım için."

ÖMR' Ü HAZİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin