(bu bölüm içtenlikle yanınmda olan yaralikelebek ve tüm okuyanlara gelsin)Rüzgarlarla suyuna sürekli dağ çiçeğinin tozu karışmasıyla Fırat, dalgalanıp dağ çiçeğinin özüne vardı.
Ey Aşk! Kaç kere daha seni yazacağım? Dedi.
Özüne deli dalgalı Fırat bulaşınca, Aşk olup dile geldi dağ çiçeği. Rüzgarla Fırat' ın suyuna tekrar karışıp fısıldadı.
Yüreğindeki mürekkep kuruyuncaya kadar beni yazacaksın. Lakin ben, yüreğinde sevda olanın mürekkebinin kuruduğunu görmedim, dedi.
Bundan sonra,
Fırat, her dalgalandığında dağ çiçeğinin özüne varıp Aşık oldu.
Dağ çiçeği, her dalgada özüne bulaşan Fırat' la Aşk oldu. Rüzgarlarla Fırat' ın suyuna karışıp,
Kelam-i aşk ettiler.
Fırat' ın suyu kuruyup,
Yahut dağ çiçeği özünden koparılana dek.
~Dağ çiçeği ...Hemrin
Gönül çırası tutuşmaya görün, nasıl alev alırmış ruhlar Aşkla...
Fırat için zaman mefhumu kalkalı çok olmuştu aşka düşeli. Zahirde bir kaç saat önce Aşkı bilmişti ama ruhu yıllar bildi yangınını.
Evin içinde ruhu yangın, bedeni soğuk bir şekilde otururken bir an farkında olmadan sesli söylendi.
"Adı ne ola ki dağ çiçeğinin?"
"Ha oğlum ne dedin?"
Annesinin seslenmesiyle kendi aleminden kopan adam,
"Yok ana bir şey."
"Yemeğine dokunmamışsın. Bak bugün ekmek yapmıştım. Seversin sen tandır ekmeği. Taze taze ye işte yemekle."
Boğazına aşk takılmış adamın ağzına lokma girmezdi elbet.
"Canım istemiyor."
Sofradan kalkıp kapının önüne çıktı.
Başını ellerinin arasına alıp, dalıp gitmişti yine. Aşk ölüm müydü ki sürekli film şeridi gibi geçiyordu onunla ilgili anlar gözünden.
İlk göz yaşıyla yazılmıştı gönlüne. Gülseydi eğer... Külleri, rüzgarında özgür olurdu belki.
Sonra gökyüzüne bakınca, yine yüreğine kelam düştü.
Bir gülüşün yeterdi.
Yıldızsız geceleri aydınlatmaya...
Yüreğinin susmayacağını anlayınca, arkaşlarını toplayıp düğünün kurulduğu sokağa yürüdüler.
Sandalyeler kurulup, uzak iki tahta direk arasına asma ampuller takılınca şenlik başlamıştı.
Bir süre düğünün pekte içine girmeden izlerken, yine aklına O gelmişti. Kaderine fısıldadı gönlü.
"Bize de bu günü göster dağ çiçeğiyle."
Halaydan çıkıp kolundan çekiştiren arkadaşı,
"Bu ne böyle oğlum, sanki taziyeye gelmişsin. Uzak durma, gel beraber halaya girelim."
Yanına çocukluğundan beri arkadaş olduğu adam gelince kurtulamayacağını anladı ama yine şansını denemek istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMR' Ü HAZİN
General FictionNihayetinde öğrenmişti elbet kaderden kaçılamayacağını ama ne fayda... Zira ruhu paramparça olmuştu gerçeği idrak ettiği vakit.. Herşey Son a erdiğinde; Güneşle, üzerine yapışmış katran karanlığını yok edeceği bir kalbi kalmamıştı. Kimdi? diye sora...