Canlar biraz sitemliyim aslında. Sanki karanlığa fısıldıyor gibi hissediyorum. Neden benden yorumlarınızı esirgiyorsunuz. Açıkçası bu sahte dünyanın sahte kuralları umrum değil. Benim istediğim hemhal olmaktı. Gönül almak, gönülde olmak istedim ama malesef dostlar dışında kimse okuduğunda fikrini belirtmez. Eğer yorum yapmazsanız ben nasıl siretinizi bilebilirimki? Hem kime hitap ediyorum bilmeliyim.
Bu arada sizde sitemli olabilirsiniz haklı olarak bölümler geç geldiği için ama yapacak bir şey yok. Kalemimi yöneten aklım değil gönlüm olduğu için o hükmü ne zaman verirse kalem o zaman yazar. Neşe' nin bir türlü gelmeyen yemek kısmına gelirsek diğer bölüm sırf Neşe' ye özel olacak ve orada yazarım diye umuyorum ama dediğim gibi bakalım gönül ne der.
Bu arada yorum yapmasanızda okuduğunuzda gönlüm çoğaldığı için huzurla doluyorum. Mutluluk bizden geçti... Gitti
(kusur varsa affola)
Benki bir noktanın karanlığına hapsolmuşum
Eyletmeyin beni sözler
Sözlerde saklı özler
..Firuze
Sanmayın unutulurdu anılar. Sadece üzerine yeni hatıralar eklenirdi ve insan yalnızca hatırlamak istedigini anı olarak saklardı.
Hatıraların en kötüsü karşısındaydı kadının. Bir kez daha anlamış oldu umut etmeye başladığı an geçmişi bir set kuracaktı hayallerine.
Halbuki daha az evvel güzel günlerin hayalini kurmaya başlamıştı.
Taş döşeli sokaklarda yürürken her bir adımında yeni bir fikir peyda oluyordu zihninde.
Bu kurs ona iyi gelmişti. Zamanla hayal kurmaya bile başlayabilirdi. Kanamadan, huzurla yaşayabileceği günlerin hayalini...
Sadece biraz daha zamana ihtiyacı vardı. Aslında hep biraz daha zamana ihtiyacı olurdu.
Öyleydi ya! zaman, tüm zor günlerin teselli cümlesi. Geçer diyorlardı zamanla. Geçmesine geçiyordu da ama geçen sadece kötü günler olmuyordu. O anlara hapsolan ruh, hep eksilip geçiriyordu günlerini.
Ah Firuze! Zamansız bir alemde, bir varmış bir yokmuş diye başlayan hikayede yok olan kısımdaydı. Var olduğu kısım ise rengini bile unuttuğu günlerde kalmıştı.
Gönlü savrulmuştu rüzgarda ki alem sonun baharını yaşasın diye.
Usul usul yağan kardı kimi zaman. Bazen çılgın bir yağmur ama asla neşeli renklerin mevsimi değildi gönül hanesi.
Karşındaki adam bunun kanıtı gibiydi. Hiç değişmemişti. Şişman, kısa boyu, esmer teni birde sırıtınca belli eden nohut sarısına dönüşmüş dişleri... Her ona baktığında istifra isteği duyuyordu.
Bir parkın yanından geçerken onunla karşılaşmayı beklemiyordu. Tesadüf olmadığını biliyordu. Yine karanlık pusu kurmuştu aydınlık günlerin hayaline.
Karşılıklı ayakta dururken ilk o konuşsun istiyordu. İlk konuşursa belki sesine acizliği ve korkusu yansımazdı zannınca.
"Hiç değişmemişsin Firuze, hala çok güzelsin."
Yıllar ona sözlerin bunlar nazarında değersiz olduğunu acı bir şekile göstermişti. Küfrettiği, yalvardığı günler çok geride değildi. Bu yüzden laf dolandırmanın lüzumsuz olduğunu düşündü.
"Bunu söylemek için mi karşıma çıktın?"
"Hala dik başlısın! Bir seni düzeltemedim ama aynı zamanda bir seni kalbimden atamadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMR' Ü HAZİN
Ficción GeneralNihayetinde öğrenmişti elbet kaderden kaçılamayacağını ama ne fayda... Zira ruhu paramparça olmuştu gerçeği idrak ettiği vakit.. Herşey Son a erdiğinde; Güneşle, üzerine yapışmış katran karanlığını yok edeceği bir kalbi kalmamıştı. Kimdi? diye sora...