Uyandığımda her şey aynıydı. Hayatımda ki mikropları çıkarmaya çalışırken bende onlardan birisi olmuştum. İnsanlar da hayat kadar acımasızdı bana karşı. Kahvaltımı yaptıktan sonra çantamı hazırlamak için küçük ve şirin odama çıktım. Dolabımdan hırkamı alırken Mert'in sesini duydum. "Güzellik sen daha gitmedin mi okula?" gerinerek bana doğru ilerleyen Mert'e baktım. -Mert, halamın en büyük oğluydu. Üniversiteye yeni başlayan ama üniversiteliye hiç benzemeyen deli dolu bir o kadar da beni ürküten bakışları olan bir delikanlıydı.-
"Daha kitaplarımı yeni koydum çantama az sonra çıkarım" diyerek dolabımın kapağını kapattım.
Eski püskü olmasına rağmen az olan kıyafetlerimi koyabileceğim dolabımın olması bana iyi hissettiriyordu. Bu küçük oda bir kaç ayda evim gibi olmuştu. Kalbimi bu odaya saklayıp çıkıyordum dışarıya. Ablamın da dediği gibi " en iyi gelecek sana gelmez, sen ona gideceksin." Beni hep koruyup kollayan ablam. Tek hatırlamak istediğim kişi... Çantamı omzuma attıktan sonra ayakkabı bağcıklarımı hızlıca bağladım. Bağcıklarımı bağlarken ayakkabımdan gelen pis koku midemi bulandırmıştı. Ayakkabımı tahminen beş aydır giyiyordum. Bu nedenle ayakkabım kokmuş ve eskimişti. Ayakkabılarıma hafif bir tebessümle bakarak dışarıya çıktım. Ne bir poğaça alacak param vardı nede silgi alacak.. Hani derler ya rüyanda görürsün diye, işte şuan beni anlatıyordu bu söz... Kulaklığımdan gelen hafif Model şarkısıyla okula doğru ilerliyordum. Bir yandan da dükkanlara bakarak iş ilanı arıyordum. Şuan yınu ayakkabıdan yada karnımı bir güzel doyurmaktan başka sorunlarım vardı. Artık istesem de istemesem de bir kadın olmuştum. Attığım her yanlış adımda arkamda olacak ne bir ailem vardı ne de arkadaşım.. Düşüncelere dalmışken adımlarımı yavaşlatan yazıyı okumak için dükkana yaklaştım. İkinci dükkanına benziyordu. Eskimiş koltuklar, aynalar, resimler.. Kafamı dükkanın içine doğru çevirdiğimde ise asık yüzlü bir dede ile göz göze geldim."Neye bakmıştın kızcağazım." kalın ve ürkütücü sesinin altındaki sevecenliği hissederek
"Şeyy.. ben iş arıyorum da. Şans eseri geçerken sizin ilanınızı gördüm." beni süzerek elini sakalına attı.
"Pek de küçük bişeye benziyorsun sen. Buranın işinin altından nasıl kalkarsın."
"Efendim benim çalışmam gerek. Şeyy.. yani buna ihtiyacım var."
"Kızım çalışmasına çalışırsın da, sana yazık olur be kızım genceciksin daha. Hem söyle bakayım senin annen baban yok mu? Niye sen çalışıyorsun, durumunuz yok mu yoksa ona göre bilelim de yerdım ederiz."
İyi niyetli tonton dede beni mutlu etmek üzereyken, yarama tuz sürülmüş gibi yanmaya başladı bedenim. Bedenimi saran ateş göz pınarlarımdan bir bir damla olarak aktı. Yüzümü ıslatan gözyaşlarıma aldırış etmeden " Evet yok benim ailem.. Ne annem var ne de babam.. Ben yanlızım. Hep de böyle kalacağım. " diyerek dükkandan koşarak çıktım. Dedeye söylediklerimin saygısızlık olduğunu biliyordum fakat o an da kendimi tutamamıştım. Kulaklığımı tekrar takdıktan sonra müziğin sesini yükselttim. Okula ağlayarak gitmiştim. Bana bakan insanlara aldış etmeden ilerliyordum.
........
Okulun kapısından girdiğimde zil daha yeni çalıyordu. Öğretmen girmeden sınıfına girmek isteyen öğrencilerin arasında kaybolmuştum. Sınıfımdan bir kızı takip ederek sınıfa girdim. Bir an karnıma sancılar girmişti. Sümüklü Anıl oradaydı. Liseyi okumak zorunlu olmasa şu aptalların yüzünü asla görmek istemezdim. Yüzümü buruşturarak onun yanına oturdum. Araya çantamı koymak istemiştim ki birden cıyaklayarak ayağa kalktı. Hoş kız gibi cıyaklamadan öncede ben bunun kızlara özenti olduğunu anlamıştım ama hadi neyse..
"Kızım bela mısın lan sen, yavaş koysana çantanı, bak hayvanlık yapma bana karışmam yoksa." heh bi sen eksiktin. İlla gel bana dal diyo ayaküstü.
" Olum kız gibi bağırma sende adam ol biraz."
"Ya bi uza mal mıdır nedir."
"Asıl sen uza lan, belanı benden bulma" diyerek ayağa kalktım. Erkeksi yanımı da görmüş oldular en azından. Tam o uzun yalama saçlarını tutup sıraya vuracaktım ki, hevesimi boşa çıkaran Flesefe hocamız oldu.
"Napıyorsunuz gençler, hiç yakışıyor mu size. Çok ayıp aaaa" diyerek felsefe hocası olduğunu göstermek için başladı konuşmaya. Anılın bana yan gözle baktığını hissediyordum. Bir anda göz göze geldik.
" Göstericem ben sana kız gibi cıyaklamayı"diyerek kolumu sıktı. Bir an duyduğum acıyla bağırma isteği duysam da kendime engel oldum.
"Ben de sana adam olmayı gösteririm o zaman küçük kız" diyerek bacağına tekme attım.
.......
"Deniz gel lavoboya gidelim"
"Nıı nee?" Bir an kulağımın dibinde bağırarak konuşan, ağzındaki sakızı durmadan patlatan Yeliz'i görmemle yavaşça kafamı kaldırdım.
" Ayy canımmm, diyorum ki senle ben tuvalet" diyerek kahkahayı bastı.
" Hee iyi gidek madem" diyerek onun koluma girmesine izin verdim. Aslında onunla biyere gitmeyi midem kaldırmazdı ama uykumun açılması da gerekliydi. Tamı tamına 3 ders boyunca uyumuştum.
" Aaa Şeyma" diyerek kolumdan çekildi. " Yaa Deniz sen git ben gelmiyorum" dedi ve o kızın yanına gitti. Birşey söylemeye fırsat kalmadan gözden uzaklaştı.
Tek başıma boş koridorda yürüyordum. Ellerimle sıktığım sinir topunu yere düşürdüm. Tam eğilmek üzereydim ki.. Bir kol ve bir soğuk ses beni kendine çevirdi.
"İşte burdasın.."
İlk bölümleri kısa yazıyorum. Çünkü asıl olacak olanlar daha merak uyandırıcı olacak. Okumaya devam edin. Vote ve yorum yaparak lütfen destek olun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDEKİ BEN
General FictionGeleceği uğruna geçmişinden sildiği anıları hatırlayıp, canından çok sevdiği arkadaşı Canan'ı öldüren kişiyi bulmaya çalışacaktı. ''Kalbime söz geçirdim diyelim, peki ya beynimi karanlığın içinden nasıl çıkaracağım... Soruyorum sana, her uyandığında...