Bölüm 6 - Özür Dilerim

130 63 5
                                    

Gözlerimi kapatıp dinlenmeye çalışıyordum. Halam 2 gündür baş ucumdan ayrılmamıştı. Lavaboya giderken elimden tutup beni kapıya kadar taşıyor, yemek yemek istemediğim için kendi elleriyle bana yediriyordu. Anne şefkati dedikleri bu muydu acaba? Kendi annemden göremediğim bu iyiliği bu sevgiyi 5 yıldır telefondan dahi konuşmadığım, evdeyken babamın halamla kavgalı olduğunu bildiğim için, halamın adını ağzımıza almıyorduk. Dolayısıyla paslanmış geçmişe bıraktı kendini hasret. Merak etsem de sormaya cesaretimin olmadığı soruyu halama soracaktım. Son iki gündür halama duyduğum sevgi, ailemin ona neden küstüğü sorusunu daha da merak etmeme sebep olmuştu. 

"Kızım ben su almaya gidiyorum. Suyun bitmiş de.. Sen birşey istiyor musun canım kuzumm." diyerek alnıma minik bir buse kondurdu. Daha konuşmayı denemediğim için hala kağıda yazarak anlatıyordum derdimi. "Yok halacım, sağol" yazdıktan sonra yanına da büyük bir gülücük çizdim. 

"Tamam canım kızım" diyerek dışarıya çıktı. Soruyu kağıda yazarak sormak istemediğimden, konuşup konuşamadığımı anlamak için ses denemesi yaptım. 

"Öhöhöh.. Hala.. öhöhöh.." boğazımın yanmasıyla beraber bir süre sonra tekrar devam ettim. 

"Halacım söyler misin bana... öhöh" düzelme olduğunu fark ettiğimde ise kendimde ki çabaya karşılık içten içe kendime gülüyordum. Terlediğim için yorganı ayaklarımla itekledim. Biraz sonra halam içeri girdi. Ona tatlı tatlı baktım. Bir şey söyleyeceğimi  anlamış olacak ki:

"Bicirik iyi misin?.. Yoksa bana bir şey mi söyleyeceksin" diyerek beni süzmeye başladı. Daha fazla dayanamadım ve: 

"Şeyy.. Öhöhöh.. Şey diyecektim.." hafif utançla yüzüm domates gibi kızarmıştı. 

"Aaa noldu kızım söylesene.. Kızarıp bozardın birden.." endişeyle beni tekrar süzdü.

"Babamla niye kavgalı olduğunu soracaktım Melahat Hala... Merak ettim de." vereceği cevabı merak ettiğim için onu dikkatle dinlemeye başladım.

"Çok uzun hikaye aslında. Yani miras kavgası da denilebilir ama tam olarak o yüzden değil." Duraksadığını gördüğümde ise devam etmesi için başımı salladım.

"Bak kızım şimdi bunları konuşmanın ne zamanı ne de yeri.. İleride muhakkak öğreneceksin.  Bu, sen doğmadan  önce ölen Remzi deden zamanında olmuş olaylar. Ama şuanda ise arkasında sadece derin nefret duyguları bıraktı." halamın  üzüldüğünü fark ettiğim için ona ince ve uzun kollarımla sarıldım. O da bana karşılık verdi ve bir süre birbirimize fark ettirmediğimiz gözyaşlarımızın esiri olduk. 

...

Halam koltukta oturmuş kitap okurken ben ise uykuyla beraber sessizliğe kapılmışken, kapı tıklandı. Halam kitabından zorda olsa ayrılarak : " Girin" diye buyur etti. Gözlerimi halamın sesi ile açtım. Kapının kenarında duran çocuk  ise karnıma ağrıların saplanmasına neden oldu.  Bir an için korku ve öfkeyle: 

"Ne arıyorsun burada, defol git." diye çırpınınca, şiddetle acıyan boğazımı tuttum. Söylediklerim üzerine halam:

"Oğlum, ne utanmaz birisin sen! İlk kızım boğmaya çalış, şimdi de gel burada huzurunu boz. Çabuk çık dışarı." halamın gözlerinde ki öfke bana güvende olduğumu hissettirmişti.

"Efendim... Ben özür dilemek için gelmiştim.." 

..... 

İlk defa Anıl denen o çocuktu perişanlık ve pişmanlık görüyordum. Yüzünü kaplayan somurtuk dudaklarıyla çok çirkin gözüküyordu. İçimden üzgün olunca böyle olacak ise hep mutlu olsun daha iyi, dedim. 

"Ne yüzle özür dileyeceksin." halamın bu sözü yine onu sinirlendirmiş olacak ki:

"Yalnız ben sizinle değil onunla konuşuyorum." beni işaret ederek yumruğunu sıktı. Daha fazla başımıza bela açmadan gitmesi için:

"Tamam ne diyeceksen de ve git." 

"Bak Deniz, benim tavrım seninle alakalı bişey değil. Ben yaşadığım bir takım şeylerden sonra bu hale geldim. Öfkem her geçen gün daha da büyüdü ve öfkemi içimde barındıramaz hale geldim. Senden önce bir çok kez insanlara saldırdım. Ama emin ol ki kendimde olmuyorum. Sanki bedenimde ki ben değilim de başkası.. Tekrar özür dilerim.. Bu arada öfkemin esiri olan insanların asla ayağına özür dilemeye gitmedim, sen hariç." bir şey diyemeden odadan çıktı. Söyledikleri soru işaretlerime cevap olmuştu. Bana özel birşey değildi yani ben insana cinnet geçirtecek kadar kötü birisi değildim.  İçten içe kendim için sevinirken birden aklıma son söylediği takıldı. "Sadece sen hariç." 

....

Uyandığımda baş ucumda lacivert renkte bir zarf gördüm. Etrafıma baktığımda ise halamı görememiştim. Merakla zarfı yırttım ve okumaya başladım. Mektubu okuduğumda ise kalbime anlayamadığım bir şeyler olmuştu. Mektup Emre'dendi ve mektup onunla yada benimle ilgili değildi. Canan'la ilgiliydi. Canan'ın katilinin kim olduğunu biliyordu. Yani  bana öyle söylemişti. Benden istediği ise ilk fırsatta onu ziyaret etmemdi. Zarfın sonuna ise kalp çizip *cöaöok* yazıyordu. Bu harflerin ne anlama geldiğini ise anlayamamıştım. Okuduklarım hala beynimde dolanırken, bu mektubun buruya nasıl geldiğini merak ettim. Etrafıma heyecanla bir kez daha göz gezdirdim. Fakat kimse yoktu. 



SENDEKİ BENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin