Keyifli okumalar...
Bölüm şarkımız: Mümin Sarıkaya- Ben yoruldum hayat.
Her zaman mutlu olabileceğimiz günleri bekleriz. O zaman geldiğinde neler yapacağımızı günlerce düşünür dururuz. Ama o zaman geldiğinde dilimizin tutulacağını bilemeyiz.
İşte Senem için o an gelmişti. Sevdiği adam karşısında teklifini etmiş, hazır vaziyette cevabını bekliyordu. Ama Senem heyecandan ne diyeceğini unutmuştu. Dili tutulmuştu. Karşısındaki o güzel adam evlenme teklif etmişti değil mi? Yanlış duymamıştı. Bir türlü emin olamıyordu. Rüya mıydı yoksa bu? Birkaç kere gözünü açıp kapattı. Hayır, hayır rüya değildi.
Yekta, bu suskunluktan ne anlamalıydı? Acaba kabul etmeyecek miydi? Ama o hissetmişti. Senem de onu seviyordu. Yoksa yanlış mı hissetmişti? Ya da hazır değil miydi evliliğe? İşte bu olabilirdi. Aceleci davrandım sanırım dedi kendine. Karamsar düşüncelere kapılmaya devam ediyordu ki Senem'in sesiyle kendine geldi.
"Evet sevgilim, evet kabul ediyorum. Seninle bütün baharları yaşamaya, o evde seninle yaşamaya, anılar biriktirmeye varım. "
Bu sefer şaşkınlık sırası Yektadaydı. O da ne düşüncelere kapılmıştı hemen. Karşısındaki bu güzel ve iyi kadın onunla evlenmeyi kabul etmişti. Ve şu andan itibaren dünyanın en mutlu erkeği oydu. Etraftaki masalardan bir anda alkış kopmaya başladı. Bütün masalardaki müşteriler dönmüş onları alkışlıyordu.
Yekta hemen ayağa kalkarak Senem'e sarıldı ve:
"Senem, kabul ettin değil mi? Yanlış duymadım değil mi? Yanlış duymadığımı söyle bana lütfen. Teklifimi kabul edip, beni dünyanın en mutlu erkeği yaptığını söyle."
"Kabul ettim şapşal sevgilim. Tabi ki kabul ettim. "
"Sen.... Sen dünyanın en güzel, en iyi, en çekici, en tatlı kadınısın. Beni nasıl mutlu ettin anlatamam."
"Ben de mutluyum sevgilim. Sen de tanıdığım en yakışıklı, en karizmatik, en şapşal ve en iyi kalpli erkeğisin."
Yekta Senem'den ayrılıp ellerini tuttu ve gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı.
"Bir an kabul etmeyeceksin sanmıştım. Sen öyle duraksayınca. Korkmuştum reddedeceksin diye. "
"Benim mutluluktan dilim tutuldu o yüzden cevap vermekte geciktim. Biraz da şaşkınlık vardı tabi."
"Haklısın sevgilim. Belki erken diye düşünüyorsun ama sen hayatıma girdiğinden belli öyle güzelleşti ki her şey. Sen bana baharı getirdin. Sen benim hiç yaşayamadığım baharımsın. Sen gelince kış nedir unuttum ben. Ayazlar, fırtınalar, dalgalar duruldu. Gönlümde çiçekler açtı. Ben baharı en derinden yaşamak için sabırsızlanıyorum. O yüzden bir an önce bahar gelsin istedim."
"Ya...Ama ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Sen de benim için öylesin. Sen babama o kadar çok benziyorsun ki. Benim hayran olduğum tek adama.Bunu daha önce söylememiştim biliyorum ama ben seni ilk gördüğüm andan etkilenmiştim senden ama sebebini babama benzediğine bağlamıştım. Öyle değilmiş meğer. Ben seni ilk andan sevmişim."
"Nasıl yani? Gerçekten mi ? Fiziksel olarak mı benziyorum? "
"Evet, gerçekten hem fiziksel hem de kişilik olarak benziyorsun. Babam da senin gibi uzun boylu sarışındı. Sen de öylesin. Ayrıca sen de onun gibi güzel kalplisin"
Bunları söylerken Senem'in gözünden birkaç damla yaş akmaya başladı. Yekta bu gözyaşlarının sebebini merak etmişti ama sormaya da çekiniyordu. Belki de babasını özlemişti. Senem'in gözyaşlarını sildi. Cebinden bir miktar para çıkarıp masanın üzerine koydu ve Senem'in elinden tutup restoranın dışına çıkardı. Yolcu koltuğuna oturtup emniyet kemerini bağladı ve şoför koltuğuna geçti. Arabayı dikkatle deniz kenarına çekti.
Senem, artık ona birşeyleri anlatması gerektiğini düşünmüştü ve onun babasına benzediğinden başlamıştı ama konuştukça babası gözünün önüne geliyordu. Gözyaşlarını serbest bıraktı. Yekta'nın yanına geldiğini bulanık bir şekilde gördü. Yekta, önce şaşkın gözlerle onu izlemiş daha sonra da gözyaşlarını silmişti. Elinden tutup kendisini götürmesine izin verdi. Deniz kenarına geldiklerini gördüğünde hala akmakta devam eden gözyaşlarını sildi ve arabadan dışarı çıktı.Yekta'nın arkasından geldiğini biliyordu. Arabanın kaputuna yaslandı ve kollarını etrafına sardı. Bir süre sonra omzuna birşey bırakıldığını hissetti. Bu Yekta'nın ceketiydi. Üşüdüğünü anlamıştı. Ama bilmiyordu ki ruhu daha çok üşüyordu. Yekta'ya dönüp konuşmaya başladı:
"Biyolojik babam bizi çok küçükken terk etti. Hayal meyal hatırlıyorum yüzünü. Çok küçüktüm. İki kardeşimi, annemi ve beni yalnız başımıza bırakıp gitti. Dayımlar en büyük yardımcımızdı. Hem maddi hem manevi. Ama işte babasız olmuyordu. Çocuk aklı işte kardeşlerim anneme babamı soruyordu. Bilmiyordu ki o adam bizi terketti. Annem hiçbir zaman bize babamı kötü anlatmazdı ama ben biliyordum işte terk ettiğini." Yekta Senem'i kendine çekip alnına bir öpücük kondurdu ve başını omzuna yasladı. Devam etmesini bekledi. Senem'in boğazından bir hıçkırık kaçtı. Derin bir nefes alıp, gözyaşları içinde anlatmaya devam etti.
"Bir süre sonra annem başka biriyle evlendi bize babanız diye tanıttı. Ben önce hiç sevmemiştim onu. Babam olmadığını biliyordum çünkü. Ayrıca yine terk edecek diye düşünüyordum. Ama annem sevmişti onu. Mutluydu. O yüzden ben de mutlu oluyordum. Annemin ondan 2 çocuğu daha oldu. Ama birgün bile bizi onlardan ayırmadı. İnanabiliyor musun Yekta başka adamın çocuklarını kendi çocukları gibi sahiplendi, sevdi. Hele beni daha çok sevdi. Daha çok üstüme düştü. Ben de onu çok sevdim 'baba' dediğim günü hatırlıyorum da nasıl da sevinmişti. Çalıştı çabaladı bizim için. Benim avukat olmamı istemişti hep. Ama üniversite sınavına hazırlandığım sene kaybettik onu. İntihar etti. Neden intihar ettiğini bilmiyoruz. Hiçbir zaman bilemiyeceğizde. İşte sen o yüreği güzel adama 'babama' benziyorsun. "
Yekta Senem'in başını omzundan kaldırıp yüzünü kendine çevirdi ve okşamaya başladı.
"Sevgilim, çok zor zamanlar geçirmişsin. Sen ne kadar güçlü bir kadınsın. Sana hayranlığım bir kat daha arttı. Bundan sonra o yaşadığın kötü günlerini unutturacağım sana. Kat kat mutluluk yaşatacağım sana. O günleri hiçbir şey hatırlatmayacak sana. Söz veriyorum. Çok mutlu edeceğim seni. Sadece mutluluktan dökülecek o yaşlar. "
"Biliyorum sevgilim. Sen benim yanımdayken, bana böyle güzel bakıyorken benim mutsuz olmam mümkün değil ki zaten. Yanındayken mutlu olduğun kişiler olmalı hayatında her insanın. Senin gibi güzel kalpli kişiler olmalı. "
"Senin gibi de güçlü kadınlar olmalı. Yaşadığı zorluklara rağmen dimdik ayakta durabilen. Umutsuzlara umut olan. İçi kan ağlamasına rağmen diğer insanları mutlu edebilen. "
O gece Senem ile Yekta deniz kenarında uzun uzun konuşmuş, birbirlerine hayatlarını anlatmışlardı. Yeri gelmiş üzüntülerini, yeri gelmiş mutluluklarını anlatmışlardı. Komik anılarını anlatıp kahkahlarını denize bırakmışlardı. Herşeyi birbirlerine aktarmışlardı.
"Artık gidelim mi? Geç oldu. Yarın herşeyi unutup güzel bir güne başlayalım sevgilim. Söz ver bana. "
Senem o kadar çok duygu yoğunluğu yaşamıştı ki cevap verecek hali kalmamıştı. Başını sallamakla yetindi. Arabaya geçtiler ve Yekta sürmeye başladı. Senem çok yorulmuştu. Gözleri kapanmak üzereydi. Daha fazla dayanamayıp kendini uykuya bıraktı. Yekta, Senem'in ne yaptığına bakmak için başını çevirdiğinde uyumuş olduğunu gördü. Yüzündeki gülümsemeyle arabayı kendi evine doğru yönlendirdi. Bu halde onu evine götüremezdi. Hem anahtarı yoktu ki nasıl girecekti eve.
Evine geldiğinde Senem'i odasına çıkarıp kendi yatağına yatırdı. Kendine de bir battaniye ve yastık alıp salondaki koltuğa geçti. Ve kendini uykuya teslim etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın kanunu
RomanceSenem başarılı, zor bir hayat geçirmiş güzel bir avukat. Yekta babasının zoruyla sevmediği bir kadınla evlenmiş zengin bir işadamı. Ve bunları birleştirecek bir boşanma davası. Senem, babasına çok benzeyen bu adamı sevecek mi? Yoksa onu da kaybe...