Hastane Tuğberk için çok yabancı olmuştu. Kendi ülkesinde olmaması ve hiçbir şey anlamaması onu her zaman tedirgin ettiğini görmüştüm. Doktorun uyarılarını ve ne aşamalardan geçeceğini Tuğberk'e tercüme yaparken Tuğberk beni pür dikkat dinlemişti. Ameliyat sonrası baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluk olacağını söylüyordu doktor. İyi bir yoğun bakımla uyandıktan sonra üç beş gün içinde eve taburcu edilmesi öngörülüyordu. Tabi ondan sonra doktorların verdiği ilaçları kullanmaya devam edecekti.
" Beni özleyeceksin."
Tuğberk bana göz kırparken üstüne ameliyat kıyafetlerini giyiyordu.
" Senden uzun süre kurtulacağım ve gidip biraz hava alacağım."
Ellerimi yavaşça cebime sokup bakışlarımı hemşirelerin üstünde gezdirdim. Bizim ne konuştuğumuzu anlamaya çalışıyorlardı sanki.
" Seni çok özleyeceğim Altuğ."
Tuğberk benimle dalga geçerken üstüne şöyle bir baktı. Sonra hemşirelerden birine göz kırptığında şaşkınlıkla ona baktım. Sırıtarak gülümsedi.
" Deminden beri bana bakıyor. Şu kıyafetlerin içinde bile senden yakışıklı görünüyorum galiba."
Kendini överken bu beni güldürmüştü.
" Güven tavan yapmış bakıyorum."dedim hala yüzümdeki gülümsemeyle.
Tuğberk derin bir iç çekti. Yüzündeki gülümseme birden dağıldı. Korkuyordu. Belki beni güldürmek için yapmıştı ama içi içini yiyordu.
" Korkma benim gibi bir aptal bile korkmuyorsa sen hiç korkmazsın değil mi?"sesim imalıydı.
Uçaktaki konuşmalarını ona iade ederken Tuğberk birden sırıtarak baktı.
" Hiçbir şeyi de unutma. Sok lafı sok. Yazdım bunu bende bir kenara."
Kolay kolay unutacak bir insan değildim. Unutamazdım. Unutmamalıydım. Onu doktorların eline bıraktığımda hastane koridorlarına çıktım. Korumalar sivil bir şekilde giyinmiş etrafa dağılmıştı. Onların yüzünü hatırlayacak kadar hafızam vardı. Bu koridorlar bana anılarımı hatırlatıyordu. Yürüdükçe gözlerimde biriken yaşları içime akıtmaya çalışıyordum. Düşüncelerimi başka bir yöne çevirmiştim. Gerçekten Tuğberk ölürse üzülür müydüm? Aklımı ne tarafa yönlendirirsem yönlendireyim hep beni rahatsız edici şeylere tosluyordum.
Gözlerim hastane kıyafetleriyle koltukta oturmuş genç bir kıza kaydı. Onun önüne çömelmiş çocuk kıza bütün içtenliğiyle gülümseyip elindeki kitabı ona uzattı. Kız kitabı görür görmez bir sevinç çığlığı atıp çocuğun boynuna sıkıca sarılırken genç çocuğun onun sırtını sıvazladığını gördüm. Onu sakinleştirmeye çalışıp onu sevdiğini söylüyordu. Yutkunarak gözlerimi yumdum. Kendimle İzel'i hayal ettim. Onun kollarına böyle sarılacaktım. Onu mutlu edip kollarıma atılmasını sağlayacaktım. Tuğberk bana söz vermişti. Artık bir umudum vardı. Biliyordum. İzel beni bekleyecekti. Beni beklerdi sanırım. Peki ya beklemezse ne olacaktı? Düşündükçe şüphe ediyordum. Ya zamanında yetişemezsem ve pes etmek zorunda kalırsam ne olacaktı. o çoktan birini bulursa? Suçu onda arayamazdım sanırım. O zaman kendimi suçlamam gerekirdi. Sonuçta o da bir insandı. Sevecekti. Sevilmek isteyecekti. Eğer yetişemezsem onun karşısına asla çıkmazdım. Onun karşısına çıkmam mantıksız olurdu. Psikopat manyaklar gibi ben olmadım başkasın hiç olamaz mantığıyla ters bir hareket yapmam da mantıksız olurdu.