Harun amca uzun uzun bana baktı ve zorla gülümsedi.
" Zamana ihtiyacı var Altuğ. Zamana ihtiyacı var. Bu sevdadan vazgeç be oğlum. İkinizde çok yıprandınız. Senin onu mutlu edeceğini bilsem bir dakika bile dur demezdim ama onu yıprattık. "
Dişlerimi olabildiğince sıkmıştım ve boğazıma oturan o ağlama isteği yine beni deli ediyordu. Mutlu olamayacaksam niye yaşıyordum. Neden beni ameliyat etmişlerdi. Tuğberk hani beni ne olursa olsun sever yazıyordu defterinde. Hani benimle mutlu olur diyordun. Benim kaderim mutsuz olmaya mahkumdu. Harun amca kapıdan çıkıp gittiğinde Canan gülümseyerek yanıma yaklaşmıştı ki birden ona avazım çıktığı kadar bağırdım.
" Defol buradan! Defol! Yaklaşma bana! Geçmiş olsun dileklerini söylediysen şimdi defol! Ben sadece onun yüzünü görmek istiyorum! Baba bana sunduğun bu ölümden daha beter hayata teşekkür ederim. Beni bir kez daha öldürdüğün için teşekkür ederim. Bana güzel bir hayat sunmak istiyorsan bana hayatımı geri ver! Yıllarca senin malına olan hırsın yüzünden harcadığım onlarca yılımı bana geri ver! Her şeyini satsaydın! Zengin çocuğu olmak istemiyordum ben! Ben her şeyimi geri istiyorum! Ben annemi geri istiyorum! Arkadaşlarımı geri istiyorum! İzel'i geri istiyorum Tuğberk'i geri istiyorum! Ben tekrar gülümsemek istiyorum!
Baba bana yıllarımı geri ver! Bana hayat kurmaya çalışacağına önce yıllarımı geri ver ha olmaz mı! Ben ister miydim arkadaşlarıma yalan söylemeyi! İster miydim! Tuğberk'e İzel'i kendi ellerimle vermeyi! İster miydim vücudumun bir haritaya dönüşmesini! Yoruldum baba. Yıllarımı geri veremiyorsan neden bana yaşamam için imkan sundun! Çıkın dışarı kimseyi görmek istemiyorum! Çıkın!"
Yanımdaki vazoyu alıp yere hızla fırlatmıştım ve gürültüyle ses çıkmıştı! Bağırdıkça dikiş yerlerim ağrıyordu.
" Çıkın artık... Artık yeter... Yeter artık...."
Derin derin nefes alıp verirken Canan'ın benden korkmuş gözlerini gördüm.
" Evet evet deliymişim gibi bak bana. Babamın şirketleri için geldin değil mi? Benimle neden tanışmaya bu kadar can atasın ki! Seninde bizim paramızda gözün var! Defol kendine başka avlar bul! Allah'ım hepsinden tiksiniyorum ! Yapmacık paracıl insanlar! Sizin gibilere yedirmeyeceğim o parayı! "
Canan arkasına bile bakmadan odayı terk ederken babamın omuzları bir anda çökmüş tek kelime edememişti.
&
Günler geçtikçe bu yatakta yatmak beni delirtiyordu. Yanıma Barış'tan başkası girmiyordu. Kimseyi görmek istemiyordum. Destek alacağım kişileri bile görmek istemiyordum. Camdan dışarıya doğru bakarken Barış bana seslendi.
" Dalıp dalıp gidiyorsun. Ne düşünüyorsun? Çok sessizleştin. O günden beri."
Konuşmak bile bana zor geliyordu. Başımı yastığa koyup arkamı ona doğru döndüm.
" Herkes odaya girmek istiyor ama kesin emir yüzünden kimse cesaret edemiyor. Senin daha çok kötüleşeceğini söylediler eğer birileri odana girerse..."
Barış pansumanlarımı yaparken sadece onu dinliyordum.
" Altuğ seni böyle görmek hiç görmemekten daha zormuş..."
Barış'ın gittikçe kısılan sesini duydum. İşte bundan bahsediyordum. Bu berbat halimi görmelerindense ben uzakta kalmayı tercih etmiştim. Tuğberk'in cenazede beni herkese göstermesi beni tamamen bir şeylerin içine itmişti. Toparlayamıyordum kendimi. Gerçekten toparlayamıyordum.
" Ne zaman eve gidebilirim ?"Sessizce fısıldadım. Artık buradan sıkılmıştım.
" Konuşmam gerekiyor diğer doktorlarla. Bu arada her gün sabahtan akşama kadar Yasmin kapının önünde bekliyor. Onu içeri davet etmeni bekliyor. Onun hasta olmasından korkuyordum ama Ramazan'da hep onun başını bekliyor. Kapının önünde uyuyakaldığında onu hazırlamış olduğumuz yatağa götürüyor. Onun Yasmin'le ilgilenmesi bana senin İzel'le ilgilenmeni hatırlattı. O farkında olmadan yedi yirmi dört saat peşinde koşardın. O uyurken onun ödevlerini tamamlardın. Onu hep koruyup kollardın. Onun için az dayak yemedin. Ah be Altuğ değer miydi?"