Svetlana ile olan görüşmemizi sonlandırabildiğimizde yüzümü son bir kez yıkayıp aynada kendime çeki düzen vermiştim. Odama giderken Matt'in beni görme olasılığı yüksekti ve ben yıkılmış görüntüsü vermek istemiyordum. Tamam yıkılmış olabilirdim ama onun bunu görmesine gerek yoktu. Başımı dik tutup önüme bakarak odama ilerledim. Odadan içeri girdiğimde derin bir nefes verdim ve çantama yapıştım. Hızlı olmaya çalışan hareketlerle montumu giydiğimde şirketten çıkmak için adımlamıştım. Tabi ki geçerken Matt'e tiksinç olduğunu belirten bakışlar atmıştım. Eşyalarını topluyordu.
Araba binip direk ısıtıcıları çalıştırmıştım, arabaya binene kadar ki süre içerisinde yeterince üşümüştüm. Niall'ın evine doğru sürerken müsait olmama ihtimali aklıma geldiğinde arabayı kenara çekip onu aradım.
"Anabelle!" Neşeli sesini duyunca yüzümde gülümseme oluşmasını engelleyememiştim.
"Hey, merhaba Niall. Yanına gelebilir miyim? Evinde misin?"
"Evet, tabi ki gelebilirsin. Ama sesin iyi gelmiyor. Sen iyi misin?" Onun bu ilgisi karşısında gözlerim dolduğunda ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.
"Anna? Nerede olduğunu söyle seni almaya geliyorum." Ona ne kadar gerek yok desem de o konum atmamı söyleyip durmuştu. Bu inadına karşı yenik düşüp konumumu bildirdim. O gelene kadar belki kendimi toparlayabilirdim.
***
"Teşekkür ederim Niall. Bu çok hoştu. Yani beni gelip alman. Büyük incelikti." Saçmaladığımın farkındaydım ama bunu kesemiyordum. Bana gülerek dairesinin kapısını açtı.
"Sorun değil, Anna. Senin için her zaman orada olduğumu biliyorsun." Başımı sallayıp içeri geçtim. Evin sıcaklığı yüzüme çarptığında daha iyi hissetmeye başlamıştım bile. Niall'ın enerjisi bulaşıcıydı. Salona geçtiğimizde hızla önüme geçerek pizza kutularını almıştı. Onun bu haline güldüm.
"Um, Zayn buradaydı ve biz yemek yapma konusunda çok üşengeciz. Aslında o üşengeç. Ben yemek yapamıyorum." Kafamı sallayıp ona bir şeyler hazırlayabileceğimi söyledim. Bunu duyduğunda gözleri parlamıştı.
"Ama bana yardımcı olman gerekiyor." Beni ittirirken konuştu.
"Mutfak bu tarafta." O gerçekten çok tatlıydı.
***
Onun beni güldürmek için benim ise yemek yapmak için uğraştığım saatler sonunda ortaya bir şeyler çıkabilmişti. Masayı da beraber hazırladıktan sonra oturabilmiştik. Sürekli çok yorulduğundan bahsedip duruyordu.
"Yemek yapmak eğlenceli ama çok emek gerektiriyor ve ben daha çok acıkıyorum. Yemeyi seçiyorum." Kafamı iki yana sallayıp güldüm.
"Konser ve tur zamanlarında nasıl başa çıkıyorsun?" Yan bir bakış atıp konuştu.
"Sana süper güçlerimin olduğundan bahsetmiştim." Kaşımın tekini kaldırıp imalı bir bakış attım.
"Demek öyle. Neler yapabiliyorsun bakalım?" Ayağa kalkıp içeri geçti. O gelene kadar ki geçen süre zarfında onu beklemiştim. Ne yapacağını gerçekten çok merak ediyordum. Onun bu çocuksu halleri her zaman hoşuma gidiyor ve gülümsememi sağlıyordu. En sonunda sıkılıp arkasından gittiğimde onu arkası dönük bir şekilde dışarı bakarken buldum. Yanına yaklaşırken korkmaması için konuştum.
"Niall? Bir sorun mu var?" Yüzünü bana döndürdüğünde elinde gördüğüm çiçekle kalakalmıştım. Bu hiç beklemediğim bir şeydi. İyice yaklaşıp-nefesini yüzümde hissedebiliyordum- çiçeği tutmam da yardımcı olduğunda gözlerinin içine baktım.
Öyle güzel parlıyorlardı ki bu bende ağlama isteği oluşturuyordu. Bana karşı öyle güzel duygular besliyordu ki bu bana daha önce hiç hissetmediğim duyguları hissettiriyordu.
Ve en önemlisi yanlış hissettirmiyordu.
"Senin gibi tatlı kızları kendime aşık edebiliyorum. Ve sen Anna, sen de süper güçlere sahipsin. Yoksa bana yaşattığın duygular, sana olan aşkım gerçek olamaz."
- son-
Awww cidden çok tatlı değiller mi? Ben cidden daha uzun olmasını istiyordum ama elimden gelen bu kadardı. Saçma bir uzunluk yapıp sıkmak istemedim. Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♣Obsession n.h.
Fanfiction'Cursed' serisinin ilk kitabıdır. @MnchstrUnited Kapak için @MinHosbear 'a teşekkürlerimi sunuyorum. ^^ ©Tüm hakları saklıdır.