Katil Ve Mafya |Zor Aşk Serisi 1|

Final - Düğün

Multide Yaprağın gelinliği (kalpli göz) Herkese böyle gelinlik amin.

______________________________

Selim belime kırmızı kurdeleyi bağlıyordu. Dokuz ay olmuştu. Dokuz ay sonra Ezel bana evlenme teklifi etmişti. Benim için hazırlattığı kış bahçesini hatırladıkça içimde bir şeyler hareketleniyordu.

Anlıma konulan buseyle kardeşime baktım. Kumral saçlarını okşadım ve ona sıkıca sarılıp gözlerimden akan yaşlara izin verdim.

"Prensim.." ağlamaklı sesimi duyan Selim belimi iyice sardı. "Ay dur sıkma öldürüceksin beni düğün günümde." gülerek geri çekilen selim gözlerimdi sildi.

"Ne yapalım? Bizimde bir tane dünya güzeli ablamız var onu da elin adamına veriyoruz!" şakacı bir sinirle kızan selime kahkahalar güldüm. Kapı açılıp içeri Nazlı girdi.

"Yaprak şu kocana birşey söyle kapıları kırıyor görücemde görücem diye düğün hazırlıkları var diye bir hafta ayrı durdunuz kudurmuş bu herif a- Ayy çok güzel olmuşsun." Bana doğru yaklaşıp sarıldığında bende ona karşılık verdim.

"İris nerede?" diyince duraksadı ve gülmemek için kendini zor tuttu. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda kendini toparladı.

"Vallahi enişteme söz verdim sen görene kadar söylemek yok!" gözlerimi kısarak ona kötü bakışlar attım.

"Haydi çıkalım fazla bile oyalandık!" gelinliğimin eteklerinden tutarak kapıya doğru ilerledim. Büyük salondan ortamın kalabalık olduğunu belirten sesler geliyordu heyecandan bacak kaslarım uyuşurken Selim'in koluna girmiştim. Merdivenlerin başına geldiğimizde salon sessizleşti. Yavaş adımlarla inerken merdivenin başında beni bekleyen erkeğimi gördüm. Herkes alkışlamaya başlamıştı.

Smokinin içinde bütün erkekleri kıskandıracak kadar yakışıklı olmuştu. Saçları özenle yapılmış ona yakışan kirli sakalları kesilmişti olsun benim kocam böylede yakışıklıydı.

Yanına geldiğimizde Selim beni Ezel'e teslim etti. Burnuma dolan enfes kokusuyla gözlerim kapanmıştı. Beraber nikah masasına geçtiğimizde, önceden zaten kıyılan nikahı bir daha kıydık.

Düğüne Ezel'in ailesi gelmemişti. Etraftakiler onun iş arkadaşı ve çevresiydi. Şuan ne kadar geniş bir çevresi olduğunu anlamıştım zaten.

Gözlerim masadaki bebek koltuğunda oturan tavşan kostümü giydirilmiş kızımı buldu ve sonuna kadar açıldı. Şaşkınlıkla İris'e bakarken Ezel'in karnına dirseğimi geçirdim.

"Kızımın hali ne acaba Ezel bey?!" dişleri kaşındığı için eline verilen küçük boyutlardaki havuçu. salya içinde bırakan İris'e baktı ve gülmemek için kendini zor tuttu.

"Sana o tulumu eninde sonunda alacağım demiştim!"

"Fare olanı istiyorsun diye hayır demiştim tavşan istediğini nereden bilebilirdim? Bari düğünümüzde giydirmeseydin." kalkıp İris'i yanımıza getirdi ve beni umursamadan onu sevmeye başladı. Kahkahalarla gülen kızıma ve Ezel'e bakarken bize doğru bir flaş patlamıştı.

Cansu elinde makineyle bıkmadan usanmadan düğün fotoğrafçılığı yaparken arada Demir'i gizlice çekerken yakalıyorum birde sevmiyorum diyordu yalancı. Nil ile Kerem ise bizden önce evlenmiş ikiz oğulları olmuştu. Kerem ortalıkta dolanıp 'Erkek adamın, erkek çocuğu olur hemde 2 tane' diye az dolanmayıp Ezel'i deli etmemiş değildi tabii.

Düğün bittiğinde son misafirler gelip bizi tebrik etti. Üstümdeki gelinlik bana iyice ağırlık olmaya başlarken İris'i Selim bakıcısına götürmüştü. İlk defa kızımdan 3 gün ayrı kalacaktım ağlamadan yapamıyordum.

Biz ise uçağımıza doğru gidiyorduk.

Üstümü değiştirip üstüme siyah bir tayt ile Ezel'in siyah tişörtlerinden birini giydim. Spor ayakkabılarımıda giydikten sonra saçımı topuz yaptım ve güneş gözlüğümü taktım.

Ezelde siyah giyinmiş şekilde odadan çıkınca evimizden el ele çıktık. Bahçe kapısında toplanan gazetecilerin arasından geçip bekleyen arabamıza bindik.

"İris'i de getirseydik keşke gözüm arkada kaldı." gözlüğümü kafama çıkartıp gözlerimi sildim.

"Yaprak balayına çıkıyoruz ve sadece 3 gün ayrı kalacaksınız. Biraz da benimle ilgilen." kaşlarını çatıp cama çevirdi kafasını. Ona gülümseyerek yavaşça yaklaşıp kucağına çıktım ama hala farkımd değildi ama birisi farkındaydı.

"Bu yakışıklı şey şimdi sadece benim mi ya?" gülümsememek için dudakları düz bir çizgi haline gelen Ezel'e kahkaha attım ve kafamı boynuna gömüp kokusunu burnuma çektim. Islak dudaklarını yanağımda hissettiğimde eriyormuş gibi hissettim.

"Zümrüt gözlüm.." kolları kelepçe gibi belimi sararken gözlerimi kapattım.

"Yanlız.. Sakın uyuma bu şekilde." şımarıkça omuzlarımı silktim ve daha çok yapıştım ona.

*********

Otel odasına geldiğimizde bavulları bir kenara fırlatan Ezel'in altında buldum kendimi.

"Dedim sana o şekilde uyuma diye!" dudaklarımı sertçe öperken tişörtümü çıkartıp odanın köşesine fırlattı. Bir eli bebek emzirdiğim için irileşen göğüslerimi yoğururken diğer eli taytımı sıyırıyordu. Ellerimle saçlarını çekiştirirken leziz ve yumuşacık dudaklarını emiyordum.

Ağzımdan kaçan inlemeyle iyice hareketlenen Ezel üstünü çıkarttığında uvuzlarını derinliklerime itti. (Yazar utandı)

*********

Sabah yorgunlukla gözlerimi açtığımda vücudumdaki kasları hissetmiyordum. Maraton koşmuş gibiydim.

Kafamı yan tarafa çevirdiğimde mışıl mışıl uyuyan Ezel'i gördüm. Gece beni iki kez uykumdan kaldırmış etim buruşana kadar duşa girip çıkmamı sağlamıştı.

Zorlukla doğrulup çarşafa sarındım ve paytak adımlarla banyoya girdim. İşim bitince üstümü giyindim ve Ezel'i sarstım. Sanki ben değil o.. Tövbe..

Gülümseyerek gerinen Ezel şişmiş gözleriyle bana baktı ve beni yatağa çekip altına alıp yüzümün her yerini sulu öpücüklere boğdu (yazar haset etti.)

"Cennetteyim sanki.." bişey dememek için kendimi zor tuttum ve gülümsedim.

"Eğer üstümden kalkmazsan yakışıklı bu huri açlıktan seni yiyecek!"

Üstümden kalkan Ezel ile ayağa kalkmamla popoma yediğim şaplak bir oldu. Sinirle ona döndüğümde karşımda yunan tanrıçalarını andıran adamı süzüp ne kadar şanslı olduğumu kendime hatırlattım.

"Bakışlara bak ya! Sanki Nuri Alço hepiniz aynısınız aklınız fikriniz oynaşta!" Söylene söylene banyoya giren Ezel'in arkasından büyük bir kahkaha attım.

___________________________

Alın size mutlu soonn

THE END.