25 - Başlamadan Bitemez...

9.9K 430 13
                                    

Merhaba arkadaşlar ilham perilerime kavuştum ve size elimden geldiğince güzel bir bölüm hazırladım.

Bu bölümü Özge ablama ithaf ediyorum :D

Multide Yaprak

İyi Okumalar...

_____________________


"Gerçekten mi?" dedim alayla karşımdaki Vedat'ın piçini süzerken. "Beni vurunca... Baban geri gelecek mi? Annen boynuna mı atlayacak, seni övecek mi? 'Benim oğlum babasının zorla yanında tuttuğu bir kızı öldürdü' diye? Benim cesedimi bir kenara atınca başına iyi bir şey mi gel-"

"Kapa çeneni orospu!" diye bağırdı ve bir kurşun sesi duyuldu. Kulağımdaki boğuk uğuldamayı geçirmek için elimi yukarı kaldırdım ama kollarımdaki tüm kan çekilmiş gibiydi. Yere yığıldığımda, sisli görüş alanımdaki siyak botları gördüm. "Şimdi daha iyi hissediyorum Yaprak GÜNCER!"

Odayı terk edip kapı kapattığında, ellerimden destek aldım ve tişörtümün yarısını yırtıp, karın boşluğumdaki yaraya tampon yapmaya çalıştım. İçimdeki kurşun karnımı yakarken, cebimdeki küçük çakıyı aldım ve yaranın içine soktum. 

Canım delirmişcesine yanarken, Dişlerimi bağırmamak için sıktım. Çakı kurşunu bulduğunda biray yukarı çıkardım ama acıdan nefesim kesiliyordu. Derin bir nefes verdim.

"Bir... i- iki... üç! sadece gözlerini kapat ve acıyı hissetme!" kendi kendime sayıklarken, çakıyı ani bir hareketle oynattım ve kurşunun çıkmasını sağladım. Karnımdan oluk oluk kan akarken, tişörtümün parçasını karnıma sardım ve üstümde kalan parçayla karnıma bağladım. Şimdi üstümde sadece siyah südyenim kalmıştı.

Kapı deliğine yaklaştım ve dışarı baktım. sadece küçük bir pencereden çıkan güneş ışığı vardı. Onun dışında karanlıktı.

Kemerimin tokasında ki demir çubuğu çıkardım ve delikteki kilit kenarlarına dayadım ve bütün gücümle bastırdım. Kilidi kırmaya çalışırken, karnımdan bütün vücuduma bir acı yayılıyordu.

"Lütfen... Lütfen açıl..." gözümden süzülen yaşlar maalesef ki kapıyı açmıyordu. Burnumu çektim ve elimi yaralayan demiri yere attım. Geri çekilip, yere çöktüm ve başımı dizlerime dayayıp kanamadan ölmeyi bekledim ama az sonra üstüme süzülen ışıkla başımı hemen kaldırdım. 

Kapı kendiliğinden yavaşça açılmıştı. Kafamı uzattım ve etrafta biri var mı diye bakındım. Kimsenin olmadığını görünce, Zorlukla yürümeye başladım. Yüzümden ve boynumdan süzülen terler, sırtımdan geçiyor oradan ise kuyruk sokumumda bitiyordu. Ölüm eşiğinde olunca insan vücunda olan herşeyi hissediyordu demek. 

Her bir acıyı,

Her duyguyu,

Kalp atışını, 

Damarında hızla akan kanın sesini...

Kanlı ellerimle, yüzüme dökülen saçlarımı geri ittim. Karanlık koridorda ilerlerken, Duvarda asılı bıçaklarla karşılaştım. Sırtımı zorla dikleştirip ellerimi bıçaklara uzattım ve ikisini aldım. 

Elimdeki bıçakları sıkıca tutup ilerlerken, Yan tarafta bir kapı gördüm. Sırtımı duvara dayadım ve nefes alışverişlerimi sessiz tutup odadaki sesi dinlemeye çalıştım.

Serhad'ın sesini duyunca kafamı iyice dayadım kapıya.

"Şuan gece yarısı 2.45. 3'de arabayı buraya gönderin. Hayır adam istemiyorum." 15 dakikam vardı Serhad'ın işini bitirip buradan çıkmak için. 

Kendimi her türlü şeye hazırlayıp bekleyişe geçtim. Kapı kolu gıcırtılı bir şekilde oynayınca, nefesimi tuttum. Serhad çıkınca iyice kapının arkasına sindim ve kapı kapanınca, onu gördüm bana arkası dönük bir şekilde ilerlerken, Elimdeki bıçağın birini hızla ona fırlattım. 

Sırtına saplanan bıçakla inledi ve olduğu yerde kaldı. Yavaşça arkasını dönerken yüzünde şaşkın ve acı çeken bir ifade vardı. 

Bana bakıp yere yığıldığında, hemen üstünden geçtim ve zor gören gözlerimi ovalayarak ilerlemeye başladım.

Çıkışa varacakken, yere yığıldığımda, Ellerimden tekrar destek alarak ayağa kalktım. Duvardan tutundum ve sürünerek dışarı çıktım. Karanlık havaya rağmen farları yanan arabayı görebiliyordum. 

gözlerimi ışıktan dolayı kısarak, zorlukla arabanın oraya doğru gittim ve kapı kulpuna asıldım. Araba'nın kapısı açılınca içinde kimsenin olmadığını fark ettim. Hemen bindim ve kapıyı kapatarak anahtarı çevirdim. Motor sesi kulağımda yankılanırken, kapanmak üzere olan gözlerimi sonuna kadar açtım ve ormanlık yoldan çıktım.

Titreyen ellerim direksiyonu zor zaptetiyordu. Yan tarafa uzandım ve torpidoda işime yarayacak bir şey var mı diye baktım. İçindeki beyaz havluyu aldım ve karnıma bastırdım. 

"Allahım sen yardım et..." sonunda hastanenin önüne geldiğimde, son gücümle kapıyı açtım ve kendimi yere attım. 

En son hatırladığım ise başımda dikilen insanlar ve sırtımın yumuşak bir şeyle buluşması.

**********

"Uyanıyor galiba..." diyen bir ses duydum ve göz kapaklarımı güçlükle araladım. Boğuk görüntü yerine geldiğinde, etraftakilere baktım.

Hepsi beni izliyor ve merakla bakıyordu. Ama onlardan daha farklı bakan Ezel'di ya da bakamayan mı desem. Yüzüme bile bakmadan çocukların odadan çıkmalarını istedi. Cansu yaşlı gözleriyle özür dilemek için ağzını açtı ama Demir onun belinden tutarak odadan çıkardı.

"Yaprak... Ben üzgünüm." 

"Özür dilemene gerek yok Ezel. Benim orada olduğumu nereden bilecektin ki... Hem artık yanımdasın. Şimdi daha iyiyim." dedikten sonra kafasını kaldırdı.

"Yaprak, seni buraya getirdiğim için üzgünüm. Sen burada oldukça her şey daha kötü olacak. Eğer kendini ve arkadaşlarını düşünüyorsan, git buradan!" Dediği şeyler karnımdaki acıyı yok etmiş ve göğüsümde ki kalp ağrısını başlatmıştı.

"Sen... Nasıl b- böyle..." dolan gözlerim onun suratını görmemi engellerken. Ayağa kalktı

"Arkanda delil olarak bıraktığın her şeyi yok ettim. Serhad'ın cesedi kimsenin bulamayacağı bir yere gömüldü. Brezilya ya geri dön Yaprak..." Ayağa kalkıp çıkışa yöneldiğinde. Tüm gücümle bağırdım.

"Böyle bitemez! Böyle. Korkakça. Bitemez! Sen bu değilsin!" diye bağırdığımda kısa bir duraksama yaşadı ama kafasını salladı ve dışarı çıktı.

"Daha başlamadan böyle bitemeyiz Ezel..." 


______________________


Umarım beğenmişsinizdir. Bu arada, voteların düştüğünün farkındayım. o yüzden sınır koyacağım.

+20 vote olunca yeni bölüm gelecek.

Vote vermeyi unutmayın lütfen, yıldız bedava arkadaşlar.

Teşekkürler.


Katil Ve Mafya |Zor Aşk Serisi 1|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin