Natsu terlemesine aldırmadan derin derin nefesler verdi. Kalbi -sanılanın aksine- küt küt atmıyor, adeta karacanın peşinden koşan çita gibi depar atıyordu.
Derin derin nefesler aldı. Oysaki öğle molasına daha çok vardı. Yine de heyecanlıydı. Terliyordu, dalıp gidiyor ve arada nefes almayı bile unutuyordu.
Öyle ki, birkaç müşteri isteğini kaç kez tekrarlamıştı Natsu'ya duyurabilmek için. En son Erza Natsu'nun başına şişe atınca kendine gelmişti.
''Natsu-san?'' diyen Juvia dayanamadığını belirtmişti. Herkes onda bir gariplik olduğunu fark etmiş ama bir şey dememişti.
Natsu bir şey demeden yutkundu ve önündeki müşteriyle ilgilenmeye başladı. Öğle molasına kadar ağzını değil bıçak, ekmek bıçağı bile açmamıştı.
Öğle molası geldiğinde ise, adeta uçarak oradan çıkmıştı. Çiçekçi dükkanına doğru hızlı adımlarla ilerliyordu.
Yeşiller içindeki Lucy, onu bekliyordu. Natsu onun yanına gelir gelmez kucağına atlayarak kahkahalar atmaya başlamıştı. İlk başta şaşırsa da bizimkisi, sonradan onu tutarak döndürmeye başlamıştı.
''Ben... Ben... Yaşayabilirim.'' dedi Lucy Natsu'nun kucağından inince. Sonra dolan gözlerini ovuşturdu. Daha Natsu bir şey demeden devam etti.
''Neden mesajlarıma cevap vermedin?''
''Ş-şey... Sevincimden a-ağlamış olabilirim de biraz...'' dedi Natsu gözlerini kaçırarak.
Lucy bu sefer gülümseyerek elleriyle Natsu'nun yanaklarını çekiştirmeye başladı. ''Çok tatlısın Natsucchi!''
''A-aslında s-''
''İyileşebilirim. Belki de birkaç ay daha yaşarım! Biliyor musun annem saçlarımı kestirmemiz gerektiğini söylemişti. Saçlarımı uzatabilirim. Artık dökülmezler de.''
Yürümeye başlamışlardı. Lucy devam etti. ''Ve eğer iyileşirsem, en büyük dileğimi gerçekleştirebilirim. Deftere bile yazmaya cesaret edemediğim dileğimi...''
''Âşık olabilirim.''
Bunun üzerine Natsu şaşkınlıktan önündeki taşı görememiş ve yüz üstü yere kapaklanmıştı.
Lucy onu kaldırdığında, kendine geldikten sonra kızaran yanaklarıyla mırıldandı. ''Şimdi de aşık olabilirsin...''
''Hayır. Eğer öleceksem, neden biri ile ilişki yaşayayım ki? Ben öldüğümde o üzülecektir. Hep böyle düşündüm. Ama artık iyileşeceğime göre... Belki de gerçek aşkımı bulurum, ha?''
''Bulabilirsin.'' dedi Natsu gülümserken. Lucy heyecanla devam etti.
''Natsu... Sanırım sana teşekkür etmeliyim.''
''Neden?''
''O gün, dilek fenerini uçurduğumuzda sen benim yaşamamı dilemiştin. İyi insanların dilekleri kabul olur demişler...''
''A-ah... Öyle.'' dedi Natsu kısık sesiyle. ''Gerçekten çok sevindim.'' diye devam ettirdi sonra. Ama karmaşa dolu yüzü Lucy'i endişelendirmişti.
''Bir şey mi oldu?''
''Sadece... Sana söylemem gereken bir şey var Luce. Beni dinler misin? A-ama lütfen arkadaşlığımızı bozma... B-ben-''
''Sen, ne?''
''Ş-ş-ş-şey... B-ben...'' gözlerini kapatarak kafasını iki yana salladı. Yapamıyordu. Kalbinde adeta Türk teyzeler Roman havası oynuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilek Defterim
Fanfic''Tıpkı bu defterin sayfaları gibi, insanlar da giderek kaybediyor renklerini. O yüzden bu defteri tutuyorum. Bir gün onların arasına karışacağım ben de. Belki herhangi bir sayfada kuruyup kalmış gül yaprağı, belki unutulup gitmiş kitap ayracı, aral...